1
"Oh, Shinobu!" Mitsuri gördüğü yakın arkadaşıyla kaşlarını kaldırdı. Shinobu gülümsedi, "İşleri nasıl batırdığını görmek istedim." Mitsuri'yi kafede çalıştığı bir gün ziyarete gelmişti. Söylediği pek de yalan değildi. Sadece emin olmak istemişti Mitsuri'nin iyi olduğundan. "Hah!" dedi Mitsuri, "Sen git sınavlarına çalış." Shinobu kaşlarını çattı ve gözlerini kıstı, "Müşterilere böyle mi davranıyorsunuz, hanımefendi?" Mitsuri'nin yüzündeki sırıtma dudaklarında asılı kalırken duruşunu dikleştirdi, boğazını temizledikten sonra konuştu, "Ne istersiniz?" Shinobu memnuniyetle gülümsedi, "Çay alayım, sağ olun." Mitsuri ona ters bakışlarından yollayıp yanından ayrıldı. Mutfağa girdiğinde Obanai kafe henüz boş olduğu için telefonuyla uğraşıyordu. Raflardan bir tane bardak aldı ve çayın olduğu tezgaha yöneldi Mitsuri. O, bardağı doldururken Obanai gözlerini ona çevirmişti. Mitsuri burada çalışmaya başladığından beri Nezuko ve devamlı birkaç müşteri daha çok konuşmaya başlamıştı. Mitsuri herkesle sanki çoktandır arkadaşlarmış gibi konuşuyordu ve herkes bundan memnundu. Mitsuri müşterilerle ayaküstü sohbet ediyor, Nezuko ile de muhabbet ediyordu. Nezuko durumdan çok hoşnuttu. Obanai hafifçe gülümsedi. Mitsuri şarkı mırıldanarak elindeki çay bardağıyla mutfaktan ayrılana dek, üzerindeki gözleri farketmedi.
"Buyrun." Mitsuri, Shinobu'nun önüne çayı bırakırken mırıldandı. Shinobu gülümsedi ve başını salladı. "Şu Iguro dediğin adam nerede?"
"Mutfakta, genellikle mutfakta oluyor zaten." Mitsuri onu cevapladı. Shinobu çayından bir yudum aldıktan sonra bardağı dudaklarından pek uzaklaştırmadan, Mitsuri'ye takılmak için sordu, "Asosyal bir tip yani?". Mitsuri omuz silkti, "Değil aslında." Bunu, onunla sürekli rahatça konuştuğu için söylemişti. Nezuko'yla konuşma tarzı ciddi olsa da hiçbir zaman kaba olmamıştı. Kaba bir insan değildi, sadece pek konuşmuyordu.
Shinobu anladığını belli edercesine mırıldandı. O sırada kafeye giren sarı saçlı, kızıl saçlı ve uzun lacivert saçlı üç genç girdi. Sarı saçlı olan Mitsuri'yi görmesiyle genişçe gülümsedi ve yanakları kızardı. Yanındaki kızıl saçlı olan ise samimiyetle sevimlice gülümsedi ve selam verdi. Mitsuri her ikisine de karşılık, içi ısıtan gülümsemesini çehresine yayarken elini kaldırıp salladı. Onlar bir masaya oturduklarında Mitsuri yanlarına gitti, "Hoşgeldiniz, çocuklar." yüzünde hala minik bir gülümseme vardı. Tanjiro başını salladı, "Hoşbulduk, Kanroji-san. Nasılsın?" Her zamanki gibi kibardı. "İyiyim, teşekkür ederim. Sen nasılsın?""Sağ olun, iyiyim ben de." Zenitsu, kenardan atladı, "Oh! Mitsuri-san! Bugün de çok güzelsiniz!" Mitsuri yanakları kızarırken kıkırdadı, "Teşekkürler Zenitsu." Yaklaşık iki haftadır burada çalışıyordu ve devamlı müşterilerden birisi olan bu üç çocukla çabucak samimileşmişti. Inosuke hariç diğer iki çocuk çok sıcak kanlıydı, Inosuke biraz hareketli bir çocuktu. Onlar, Nezuko'dan bir yaş büyüklerdi. Nezuko sayesinde burayı keşfetmişlerdi zaten. Nezuko onları farkettiğinde seslendi, "Abi, hoşgeldin."
Herkes selamlaşırken, Zenitsu Mitsuri'ye gösterdiği tavrın aynısını Nezuko'ya da gösterdi. Mitsuri çocuğu kesinlikle yanlış anlamıyordu, abla kardeş ilişkileri olduğunu düşündüğü için ciddiye almıyordu. Onların istediklerini aldıktan sonra Nezuko onlarla kısa bir sohbet yaparken, Mitsuri mutfağa ilerledi. Serpme kahvaltı istedikleri için Obanai'ye haber verecekti.
"Iguro, dört kişilik serpme kahvaltı istendi." Obanai başını salladı ve telefonu cebine koydu, "Nezuko'nun abisi mi?" Raflardan küçük tabakları çıkarırken sordu. Mitsuri ona yardımcı olmak için yanına adımladı, "Evet." gülümseyerek cevapladı. Kesme tahtasını ve Obanai'nin devamlı kullandığı, eline oturan ve rahatça kullanabildiği bıçağı çekmeceden çıkardı ve kesme tahtasının üzerine bıraktı. Obanai, Mitsuri'nin onun kullandığı bıçağa dikkat ettiğini farkettiğinde gülümsedi. Gerçekten, küçük şeylerde bile en iyisini yapabilmek için sürekli gözlemliyordu. Mitsuri buzdolabına yönelip domates ve benzeri malzemeleri çıkardı. Onları da güzelce yıkayıp kesme tahtasının yanına bıraktıktan sonra çatal ve kaşıkları ayarlamak için Obanai'nin bulunduğu tezgahtan uzaklaştı. "Nasıl gidiyor?" dedi Obanai gözlerini kesme tahtasının üzerindeki malzemeler ve onları kesmek için kullandığı bıçaktan ayırmadan. Mitsuri gülümsedi ve işine devam ederken yanıtladı, "Oldukça güzel. Müşteriler her zaman çok tatlı ve kibar. Ayrıca Nezuko da benimle sürekli konuşuyor. Bana bu teklifi verdiğin için gerçekten teşekkür ederim, Iguro." Iguro omuz silkti. Aslında sen bu kadar tatlı olduğun için bu kadar tatlılar, diye düşünse de, sadece "Rica ederim." demişti. "Sen çalışmaya başladığından beri müşteriler daha sık gelmeye başladı ve sürekli sana selam veriyorlar. Farkediyor musun? Girdiğin ortamları ısıtıyorsun." Mitsuri yanaklarının kızarmasına engel olamadı. Obanai, arada açık sözlü olurdu. Şaşkınlıkla ona doğru döndü. Artık yan profilini görüyordu. "Uhm," dedi bir şey söyleme gereği duyarak, ne diyebileceğini bilmiyordu, "Öyle olduğunu pek sanmıyorum. Tanjiro ve Zenitsu-" Obanai'nin yüz ifadesi ve bıçak darbeleri sertleştiğinde irkildi ve yutkundu. "Zaten çok tatlı çocuklardı." cümlesini çekinerek tamamladığında Obanai gülümsedi, oh, hayır. Aklındaki pis düşünceleri olduğu gibi yansıtan bir gülümsemeydi bu. "Ah, Zenitsu. Şu sarı saçlı olan,"dedi. Başını salladı. "Tabii, öyledir." Orospu çocuğu, Nezuko'yu bıraktın Kanroji'ye mi sulanıyorsun şimdi?
2
"B-Ben götürürüm! Sonuçta görevim bu, Iguro!" Mitsuri tepsiyi ellerine alan Obanai'ye düşünceli şekilde baktı. "Gerek yok, bugün yeterince çalıştın." dedi Obanai ona bakmadan. "Hiçbir şey yapmadım ki, bırak da götüreyim." Biten kahvaltıyı masaya götüreceklerdi. Obanai, Mitsuri'nin neden olduğunu anlayamadığı bir inatçılıkla kahvaltıyı kendisinin götüreceğini söylüyordu. Obanai derin bir nefes verdi ve yaklaşık beş dakikadır süren tartışmadan sıkıldığı için olsa gerek, "Tamam, şu çatal kaşıkları getir." dedi. Mitsuri gülümsedi ve "Tamam!" dedi. Onlar birlikte masaya yaklaştıklarında Zenitsu sırıttı, "Sağ olun, Mitsuri-sa-, I-Iguro-san?" yüzündeki sırıtma anında kaybolurken oturuşunu dikleştirdi. Shinobu çayını höpürdeterek içerken dikkatle onları izliyordu. Obanai servise pek çıkmazdı ve bu onu serviste ilk görüşüydü.
Mitsuri ve Obanai masaya servisi açtıklarında Tanjiro Mitsuri'ye gülümsedi ve ikisine de teşekkür etti. Mitsuri yanında duran tatlı çocuğun kızıl saçlarını tek eliyle karıştırdı ve güldü. Shinobu gözlerini siyah saçlı adama çevirdi. Çevirmesiyle şok içinde kaşları havalandı. Mitsuri, uzaklaş çocuktan, ırzına geçecek!
Obanai resmen nefret ve öldürme arzusuyla dolu gözlerini Tanjiro'ya dikmişti ve etrafa yaydığı korkutucu hava, Tanjiro ve Mitsuri gibi iki samimi insanın bir araya gelmesiyle oluşan sıcak havayla inatlaşıyordu. Oh, gerçekten Tanjiro ve Mitsuri bir araya geldiğinde insanın gözleri kamaşıyordu. Onlar etrafa gülücükler saçarak sohbet ederken Obanai, Zenitsu mu daha tehlikeli Tanjiro mu karar vermeye çalışıyordu. Tabii bu düşünceler Mitsuri'nin Tanjiro'ya "Çok tatlısın!" demesi ile son buldu. Obanai, gözlerini Tanjiro'ya dikmişti.
Shinobu gözlerini kapattı ve çay bardağını masaya bıraktı. Cebinden telefonunu çıkarırken sırıttı, oh, ne yapacaksın, Iguro-san?
____
su hikayede manit olsunlar planlarim var ama aceleye getirmek istemiyorum ya
azcik kisa oldu ama idare edin simavlar da geliyor offffff