8.Bölüm | İMKANSIZ SÖYLEMLER VE GÜVENSİZLİK HİSSİ

35 6 17
                                    

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 🤍🤍

Şarkılar: Yüzyüzeyken Konuşuruz- Uykusuz ve Dengesiz,

Emir Can İğrek- Kor

Keyifli Okumalar!

Dünyada her şey öylesine büyük bir kötülüğe bulanmıştı ki; iyiliğin zayıf bir bedene büründüğünü, kuytu bir köşede saklandığını, o saklandığı yerden burnunun ucunu zor bela dışarı çıkartıp dolu gözleriyle etrafa sinen kötülüğü izlediğini, kötülüğü...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dünyada her şey öylesine büyük bir kötülüğe bulanmıştı ki; iyiliğin zayıf bir bedene büründüğünü, kuytu bir köşede saklandığını, o saklandığı yerden burnunun ucunu zor bela dışarı çıkartıp dolu gözleriyle etrafa sinen kötülüğü izlediğini, kötülüğün ve sadece insanların kendi çıkarlarını gözettiği, başka hiçbir değeri umursamadığı bu dünyanın ekşimsi çürük kokusunu duyduğunu düşünürdüm.

İnsanlar kötüydü, kötüydük. Hepimiz içten içe yozlaşmıştık belki ama zamana yayılmış bu yozlaşma sürecinin ta en başında gerçekten de iyi miydik, yoksa kötü olmak fıtratımızda mı vardı?

Şartlar gerektiğinde her şeyi yapabilecek yaratıklar mıydık yoksa ne olursa olsun yapmayacağımız eylemler var mıydı? Bana kalırsa gerekli şartlar sağlanırsa bir insan her şeyi yapabilir.

Karşıdan gelen sarışın hamile bir kadının gövdesinin, kapının önünde duran bedenime sürtünüp geçmesiyle silkendim. Birkaç toz kırıntısının yer edindiği beyaz fayansın üstündeki lavanta rengi boncuğa benzer desenlerden gözlerimi kaldırıp önüme baktım. Birkaç kişinin bulunduğu sakin koridorda dolaştırdığım gözlerimi son durağı olarak yanımdaki bedene getirdim.

Gözleri benim üstümdeydi ama bakışları dalgındı. Az önce öğrendiğimiz şey benim gibi Onun da aklını kurcalıyordu. Bilinmezlerle dolu bu denklem de artık bildiğim bir şey vardı ama bu bilgi benim denklemimin bir parçası mıydı yoksa benim hiç işime yaramayacak öylesine bir bilgi miydi bilmiyordum.

"Burada bu şekil dikilmek yerine kantine inelim." Dedim bir kahve alıp uykusuzluğumun bende kalan son kırıntılarından da kurtularak daha dinç bir şekilde düşünebilmek için. Kafasını sallayıp beni onaylarken az önce öğrendiğimiz o bilginin aklını kurcaladığını belli edecek şekilde gözleri etraftaydı ama bakışları bulanıktı.

Onaylamasıyla yavaş adımlarla yürümeye başladım ve O da hemen benim yanımda benim gibi yavaş adımlarla yürümeye başladı. Koridoru geçtik ve sağa dönüp küçük bir koridoru daha geçtik. Ardından önümüze çıkan merdivenlerden bir alt kata indik. Merdivenden inerken gözlerim merdivenin basamaklarında, aklım ucundan tutamadığım, ne olduğundan tam emin olamadığım bir sürü düşüncenin peşindeydi. Merdiven basamaklarının sonuna gelmemizle kafamı kaldırıp karşıdaki cam kapıyı ve üzerinde büyük harflerle yazan kantin yazısını gördüm.

Kantine adımlarken aklına bir şey gelmiş gibi bir anda duran Cihan "O içeride söylediklerinde neydi?" diye sordu. Sorusuyla sekteye uğrayan adımlarımı hızla eski düzenine sokarken kafamı asla ondan tarafa çevirmedim. Önüme bakmaya devam ettim ve O'nun durup sorduğu soruyu duymazdan gelip az önce yavaş olmasına rağmen şimdi ivme kazanan adımlarımla kantin kapısından içeri girdim.

Porselenden HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin