Merhabalar!
Lütfen yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın.
Keyifli Okumalar!
Şarkılar:
Dedüblüman- Bir İhtimal Halim
Mabel Matiz- Fırtınadayım
Bazı sözler bir bıçağın içimizi deşmesinden daha fazla acıtır canımızı, bazı cümleler bizi bir anda dört duvar arasında mahkummuşuz gibi hissettirir. En acısıysa bize böyle hissettiren sözlerin sahibi bazen bizzat biz oluruz.
Az önce ağzımdan çıkanlarla Defne'nin yüzündeki tüm kan çekilirken nefesi kesilmiş gibi, bir daha nefes alamayacakmış gibi bana baktı. Gözlerinde bir anda acı ve korku belirirken Atlas'ın fısıltı gibi bir sesle "Ne?" diye sormasıyla bakışlarımı ona çevirdim ama O gözlerini bile kırpmadan Defne'ye bakıyordu.
"Bilmiyor muydun?" diye sordum titreyen sesimle. "Simge biliyordu. En yakın arkadaşının kaybına çok üzüldüğüne ve ona destek olmak için elinden geleni yaptığına eminim ben." Simge'nin ajandasını kurcalarken Defne'yle hastaneye yazılı bir tarih görmüştüm ve o zaman Defne'nin hamileliğinden haberi olduğunu anlamıştım. "Ama tek bilen O değil, Efe de biliyor. O yüzden ben senin de bildiğini düşünmüştüm."
Atlas'ın yüzündeki tüm ifadeler domino taşı gibi dağılırken gözlerini kırpmadan gözündeki yaşın bile donup kaldığı Defne'ye bakıyordu. Sanki nefes almayı bile bırakmış gibiydi. İnsanlar sessizleşirken Atlas bir anda "Müziği kapatın! Herkes siktirsin gitsin, bizi yalnız bırakın!" diye bağırdı. Bağırışıyla titrerken o an aslında ne yaptığımı fark ettim. Defne'ye sağladığım bıçağın benim tuttuğum tarafının da keskin olduğunu fark ettim. Sırf benim hayatımı birileri mahvetti diye ben de düşünmeden, acımadan birilerinin hayatına saldırıyordum.
Yerimde kalakalmış bir halde benim eserim olan kıyamete baktım. Defne oturduğu yerde karnına sarılmış bir halde titriyordu, gözlerinden yaşlar boşalmaya başlamıştı. Atlas'sa ayakta kıpkırmızı olmuş bir suratla onu izliyordu ve tepkisini ortaya koymak için herkesin evden ayrılmasını bekliyor gibi kıpırdamadan duruyordu.
Titreyen bedenimle yerimden kıpırdayamazken birinin belimden tutup beni çektiğini hissettim. Beni çeken bedene engel olmazken gözlerimi onlardan ayıramıyordum.
Birinin hayatını mahvetmiştim.
Bile isteye, sonuçlarını düşünmeden yapmıştım ve kelimeler bir ok olup ağzımdan çıktığı anda pişman olmuştum. Kimsenin hayatına bu şekilde müdahale edemezdim, etmemeliydim ama yapmıştım yine de.
Cihan belimi tutup beni o evden çıkarttığında titrememi durduramadığımı fark ettim. Beni park halindeki arabaya götürürken belimdeki elini tuttum ve O'nu durdurdum. Gözlerimi sıkıca yumup içime derin bir nefes çektim ve ayakta durmak için çabalamaya çalıştım. Dizlerim beni daha fazla taşımayacakmış gibi hissediyordum. Cihan da bunu fark etmiş gibi kendini bana yaklaştırdı. Belimi daha sıkı bir şekilde tutup titreyen bedenimi iri bedenine yasladı.
"Sakin ol." Diye bana fısıldarken her ne kadar sakin konuşsa da bana kızgın olduğunu biliyordum. Bu yaptığım onu sinirlendirmişti. Belimi sıkıca tutarken arabayla aramızda birkaç metre kalmıştı ama ben arabaya binmek istemiyordum. Belimdeki kolunu çekip ilerideki denizin önünde bulunan banka gitmek istedim ama dizlerim o kadar titriyordu ki değil oraya kadar tek başıma gitmek bir adım bile atabilecek halde değildim.
Titrememesi için sıktığım dişlerimi birbirinden zoraki bir şekilde ayırdım.
"Hemen eve gitmesek olur mu? İleride bir tane bank vardı, orada oturmak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Porselenden Hayatlar
Fiction générale❝𝐴𝑑ı𝑚ı 𝑏𝑖𝑙𝑒 𝑏𝑖𝑙𝑚𝑒𝑧𝑘𝑒𝑛 𝑏𝑒𝑛𝑖𝑚𝑙𝑒 𝑑𝑎𝑛𝑠 𝑒𝑡𝑚𝑒𝑘 𝑖𝑠𝑡𝑒𝑑𝑖𝑛, 𝑠𝑒𝑣𝑔𝑖𝑙𝑖𝑚. 𝐺ö𝑧𝑙𝑒𝑟𝑖𝑛 𝑔ö𝑧𝑙𝑒𝑟𝑖𝑚𝑑𝑒𝑦𝑘𝑒𝑛 ç𝑎𝑙𝑎𝑛 𝑚ü𝑧𝑖ğ𝑖𝑛 𝑘𝑎𝑙𝑝 𝑎𝑡ış𝑙𝑎𝑟ı𝑚ı𝑛 𝑠𝑒𝑠𝑖𝑛𝑖 𝑏𝑎𝑠𝑡ı𝑟𝑑ığı𝑛𝑎 𝑖𝑛𝑎𝑛𝑑ı𝑚...