Sarayın içindeki cesetler toplanırken askerlerimle birlikte atlarımıza binip yola koyulduk.Bu ülkeyle sonra ilgilenecektik.Biz gelene kadar da dük Marco burada bizi temsil edecekti.Yoldayken tek düşünebildiğim şey ise babam, Marlon ve Rhory'ye sağ salim kavuşmaktı.
Yol bitip de çadırlara vardığımızda yönümü hemen yaralıların tedavi gördüğü çadırlara çevirdim.Muhafızlardan babamların bu çadırlardan birinde olduğunu öğrenmiştim.Tek tek çadırları gezerken sonuncusundan bir önceki çadıra girince sedyede solgun yüzüyle yatan Marlon'u ve onun başında arkaları dönük bir şekilde duran babam ve Rhory'yi gördüm.
Onlara yaklaştıkça Marlon'u daha net görebiliyordum.Göğsü hareket etmiyordu.Yani artık nefes almıyordu.Bu farkındalıkla korkum ve üzüntüm artarken Rhory'nin ağladığı için omuzları sarsılmaya başladı.Eş zamanlı olarak da etrafa kıvılcımlar saçmaya başladığında kendini kontrol edemeyecek kadar üzgündü.Hızlıca yaklaşıp başımı sırtına yasladım.Ellerimle kolarına tutunurken gözümden bir damla yaş düştü.
Kıvılcımlar yok olurken bir anda bana döndü ve sımsıkı sarıldı.Başını omzuma gömerek hıçkırıklarının arasında "Babam öldü." diye sayıklamaya başladı.Onu teselli edecek kelimeler ağzımdan çıkmıyordu.Zaten bu durumun teselli edilebilecek bir yanı da yoktu.Babamla gözgöze geldiğimizde Rhory'den çok da farklı olmadığını gördüm.O da çok sevdiği arkadaşını kaybetmişti.
Bu olanlar için kendimi suçluyordum.Ben bu savaşı istemeseydim Marlon ölmeyecekti.Bunu farkeden Rhory "Saçmalama!Babam böyle düşündüğünü duysa sana çok kızardı.Buraya gelmeyi kendi istedi.Olabilecekleri hepimiz biliyorduk ve bunu kabul ettiğimiz için buradaydık.Bir daha böyle düşündüğünü duyarsam bozuşuruz!" diye kızınca çok az da olsa içime su serpilmişti.
Sonrası çok hızlı gelişti.Marlon'un cesedi hazırlanıp at arabasına koyulunca hep beraber Atfaya gittik.Nesta ve Vanya da Rhory gibi düşünüyor olmalıydılar ki karşılaştığımız an benimle acılarını paylaşmak dışında bir tepki göstermemişlerdi.Feryatlarımız ve hıçkırıklarımız eşliğinde yapılan cenaze töreninden hemen sonra kurallar gereği Rhory'nin taç giyme töreni yapılmalıydı.Rhory bunu kabul etmeyip birkaç gün kafasını toparlaması için konseyden izin istedi.
Verilen izin bittiğinde hüzün dolu bir taç giyme töreninin ardından hepimiz simsiyah kıyafetlerle sarayda ruh gibi dolaşır olmuştuk.Marlon sevilen biriydi ve onun ölümü sadece bizi değil, bütün Atfa'yı sarsmıştı.Her gün mezarını ziyaret ediyor, dualarımızı eksik etmiyorduk.
Yine öyle bir günde mezar ziyaretinden sonra Rhory ile saraya dönerken "Değişiklik size iyi gelecektir.Bizimle Litun'a gelin.Zafer kutlaması olmayacak.Sadece tebrikleri kabul edip ölenler için bir tören düzenleyeceğiz." dedim. Bu babamla ortak fikrimizdi.Acı bizim de acımız olduğu için hiçbir şey olmamış gibi kutlama yapmak içimizden gelmemişti.Rhory "Konseyle konuşup sana haber veririm." dediğinde olumsuz bir şey söylemediği için sevinmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SU PERİSİ
FantasyBelli bir yaşa gelene kadar içimdeki güç ve o gücün beni dönüştüreceği kişiyle ilgili en ufak bir fikrim bile yoktu.Bir anda değişen hayatımla birlikte oradan oraya sürüklenişimi anlatacağım size.