18.Sihirli Kitap Evi 🕯️

844 157 35
                                    

"Siyahın beyaza karıştığı yerde varoldu mavi."

   Yüzüme çarpan su ile sıçrayarak kalkmaya çalıştım. Ellerimi bağlamışlardı. Öyle ki can havliyle kaçmaya çalıştığım için bileklerim incinmişti. Acıyla inledim. Dişlerimi birbirine bastırdım. Neden ellerim bağlı? Ölmedim mi ben?

  Kafamı iki yana sallarken bir adam önümde diz çöktü. Ağzındaki sigarasına baktım önce. Yüzü pek tekin biri gibi durmuyordu ama böyle gasp edecek bir tipte de değildi sanki.

   Koyu kahve gözlerini kısarak gözlerime baktı. Ayılıp ayılmadığımı kontrol ediyordu. Hava mı soğuktu olduğumuz depo mu anlamlandıramadım. Ama su soğuktu. İliklerime kadar hissetmiştim bunu.

  "Konuşacak mısın?" dedi gözlerimin içine bakarak.  Yutkundum korkuyla. Bu boğazımı acıtmıştı.

   Kafamı kaldırıp etrafa bakındım. Tenekenin içine attıkları odunu yakan ve onun ateşinde ısınan birkaç kişi vardı. Kafamı iki yana salladığımda etrafa sıçrayan su ile gözlerimi kapattım. Saçlarım kısaydı.

   Gözlerimi kırpıştırarak açtım ve yeniden önümde dikilen adama baktım. Başrol o olmalıydı. Yakışıklıydı çünkü. Bütün başroller güzel ya da yakışıklıdır. Kendi düşünceme göz devirdiğim sıra bir anda çenemi yakaladığı gibi sıktı.

   "Hareketlerine dikkat et küçük sıçan." dedi fısıldayarak. "Burada hiç kimse bir kız olduğun için yaptıklarını görmezden gelmez."  dediğinde kaşlarımı çattım ve etrafa bakındım. Burası neresi? Mafyaların evine mi düştüm?

   Düştüğüm tek şeyin okulun çatısı olduğunu sanıyordum.

   Dudaklarımı birbirine bastırdığımda kurumuş ve çatlamış olduğundan canım yandı. Midem bulandığı için yüzümü buruşturdum.
 
  "Yerine götürün."

   Ne olduğunu anlayamadım. Ateşin başındaki adamlardan biri ağır adımlarla yanıma geldi. Elindeki ucu kor olmuş odunu ayaklarımın ucuna attı. Zemini boyayan kömür izine bakıp yanan gözlerimi kırpıştırdım. Nasıl bir kitabın içerisindeyim? Eskiden gelişi güzel dizayn edilmiş bir evrendeydim. Arabaya bindiğimde anlatılan bir yol bile yoktu. Şimdi havadaki birçok kokuyu, karakterlerin farklı halleri oluşunu daha net görüyordum.

   Ayaklarımı sandalyeden çözüp elini koluma attı. Zorla ayağa kaldırıldığımda acıyan karnım ile büküldüm. Kahretsin.

  "Bu iş daha bitmedi." dedi az önceki dalkavuk. Sonrasında elini tersini sallayıp arkasını döndü. Garip saç rengine bakılırsa Türk değildi. Daha çok Amerikalı ya da Rus gibiydi. Saçı açık kahveydi ama uçlara doğru sararıyordu sanki. Daha fazla inceleyemedim çünkü iri kıyım adam beni geriye doğru çekiştirmeye başlamıştı.

    Yürümeye başladığım an bulunan midem ve acıyan karnım ile birkaç kez öksürdüm. Depoya benzettiğim yerden çıktığımızda karşıma uzun bir koridor çıktı. İşte o zaman buranın çok daha kapsamlı bir yer olduğunu anlamadım. Çünkü ilerledikçe karşıma çıkan parmaklıklar bana hiç de güzel bir kitabın içinde olmadığımı söylüyordu.

   Ayaklarım her adımımda yanıyordu sanki. Önlerinden geçtiğimiz her hücrede garip garip insanlar vardı. Bakışları da en az kendileri kadar garipti ayrıca.

   Kafamı iki yana sallayıp yüzüme yapışan saçları uzaklaştırdığım esnada durduk. Ben pek duramadım. Kambur ve garip bir insan gibiydim.

   Tek eliyle beni tutan adam cebinden bir anahtar alıp kilide sıkıştırdı.

   "Yaramazlık yapmaya kalkışma. Suçlular burada rahat yaşayamaz." dedi garip ve ürkütücü sesiyle. Gıcırtıyla açılan kapıdan sonra beni içeri fırlattığında önce karşı duvara çarpmış ve sonrasında yere düşmüştüm. İnleyerek kıvrandım düştüğüm yerde.

Sihirli Kitap EviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin