3

26 3 0
                                    

(Güzel fotolarda bunu unutmuşum pardon arkideşler.)

Ders esnasında gözlerim yaşarmıştı. Gözlerimin içi o kadar yanıyor ve uykum o kadar geliyordu ki, uyumamı engellemeye çalışırken can çekişiyordum. Dersim bittiği gibi aniden uykum şiddetle geldiği için diğer dersleri ekip hızla eve gittim. Üstümü başımı soyup direk yatağa atladım. Yastığıma sarıldım ve uyumak için kendimi zorladım. Olmuyordu, uyuyamıyordum.

(Lee Hyunjae-6 saat sonra)
Ellerimi dizlerime koydum ve nefes alıp vermeye başladım. MBC binasındaki ön kayıtlardan sonra şirkete gidip burada da pratik yapmaya başlamıştık. Bu gece eve gitmek yoktu. Tamamen pratik yapacaktık ve yarın da hemen canlı yayın için hazırlanmaya, yine MBC binasına gidecektik. Kalkıp dikleştikten sonra mola vermek için el kol hareketleri yaptım. Diğerleri de benim gibi durunca tuvalete gitmek için ayrıldım. Lavaboya gittim ve elime yüzüme su çarptım. Kendime geldiğime emin olduktan sonra tekrardan pratik odasına gittim. Uyumak istiyordum ve bunu üyelere danışacaktım.

-Bir kaç saat ara verip uyusak mı?

-Bi doktora görünsene. Vitamin eksikliği olabilir.

-Görünürüm. Bu program bitsin de, diyerek koltuğa oturdum.

-Tamam. Bir kaç saat ara verelim. O zamana kadar da yemek sipariş edip yiyelim ve ağrısı olanlar ağrı kesici haplar ya da bantlar alsın. Sonra tekrar başlarız. Saat 8 gibi başlayalım, dedi. Telefonuma baktım. Daha 4 saat vardı ve bu iyi bir şeydi. Hemen montumu üzerime örterek esneye esneye uykuyz daldım. Tamamen uyumuş hissediyordum. Uykunun kollarında olduğuma emindim, evet, kesinlikle emindim!

Kendimi bulduğum yer bir labirentti. Uzun uzun yürüyerek duvarlara dokundum. İşlemeli duvarlar üzerime gelir gibi oldu ve labirentten çıkmak için koşuşturmaya başladım. Başım ağrıyordu! Çıkış yolu bulmak isterken aniden önümde beliren kıza çarptım ve durdum. Arkası bana dönüktü. Bir an boşluğuma geldi ve sordum "Sen kimsin?" Dedim. Arkasını dönmek istemedi ve o da aynı soruyu bana sordu. Bir süre durup düşündüm. Sonra yine kim olduğunu sordum. O da bana "Asıl sen kimsin?" dedi. Cevap vermeyeceğini anlayınca ilerleyip önüne döndüm ve yüzüne bakmak istedim ama ben ne kadar önüne geçmek istersem gördüğüm tek şey onun sırtıydı. Omuzlarından tuttum, onu önüme döndürecektim.

Aniden yerimden sıçrayarak uyandım ve etrafıma baktım. Üyeler yemek yiyordu. Yanağımda kayan sıvıya elimi vurdum, kandı. Burnum kanıyordu ve bu beni hızlıca ayağa kaldırmıştı.

-Kevin, peçeteyi uzatsana, dediğimde peçeteyi alıp bana doğru uzattı ve ağzındaki tavuğu çiğnemeyi bıraktı.

-Burnun mu kanıyor?

-Sen cidden iyi misin?

-İyiyim iyiyim.

-Kendini zorlama. Sonra çok daha kötü olacaksın.

-Zorlamıyorum. Sadece program bitene kadar sabreteceğim ve sonra güzel bir uyku çekeceğim.

-Sen nasıl istersen...ama bence biraz mola vermende fayda var, dedi Younghoon hyung. Başımla onu onayladım ve sonra temiz bir peçeteyi burnuma tıkayıp biraz su içtim. Rüyamda gördüğüm kız aklımda dolanıp duruyordu. Fiziği ve saçları güzel bir kızdı...ama yüzünü hiç görmemiştim. Kişiliği hakkında yorum yapmaya hakkım yoktu çünkü bir erkek olarak rüyamda gördüğüm bir kızın kişiliğini incelemek saçma olurdu. Rüyamızda gördüğümüz kişilerin karakteri olabilir miydi? Sanmam!

-Jaehyun!

-Hm?

-Sen de iyiysen başlayalım.

-Olur, başlayalım, dedim ve yerdekileri topladıktan sonra tekrar çalışmaya başladık. Dans ederken burnumdaki peçete fırlamıştı ve gülsek de dansa devam etmiştik. Dans bittikten sonra peçeteyi yerden alıp çöpe attım ve salına salına pratik odasına geri gittim.

(Ryu Miran)
Korkunç bir labirentte yine o adamı görmüştüm ve birbirimize kim olduğumuzu sorup asla cevabını bulamamıştık. Arkamda olduğunu bilip dönmek istesem de başaramıyordum. Zaten sonrasında omzularımda kemikli parmaklarını hissettiğim gibi uyanmıştım. Kalkıp oturdum ve ağzımdaki kuruluğu gidermek için mutfağa geçtim. Biraz yemek atıştırıp su içtim ve sonra kapı çalınca gidip kapıyı açtım. Ablam kalem eteği ve ceketi ile karlımda dururken eniştem de yine spor kıyafetleriyle arkasında duruyordu. Topuklu ayakkabılarını sinirle çıkardı.

-Yoruldum! Yoruldum yoruldum ölüyorum. Kendinize dışarıdan yemek söyleyin. Migrenim tuttu, dedi ve odasına gitti. Eniştem de bana eliyle selam verip geçecekken kolundan tutup kendime çektim ve durdurdum. Ablam ortadan kaybolunca hemen onunla mutfağa geçtim.

-Ne yesek?

-Bilmem, sipariş et bir şeyler. Sana bir şey soracağım.

-Sor abisinin gülü.

-Biri...rüyasında hiç tanımadığını görüp neden yüzünü görmez?

-Çünkü insan beyni bir yüz üretemez.

-Ama daha önce de hiç tanımadığım kişileri gördüm, yüzlerini net bir şekilde görüyordum.

-Sokakta gördüğün insanların yüzleri bile bilinçaltına girebilir. Onların yüzünü hiç tanımadığını sanarsım ama hayatında illaki bir kez görmüşsündür.

-Anladım. Sen bunu nereden biliyorsun?

-Bilim dergisinde okumuştum.

-Anladım. Peki. Jjajjamnyeong sipariş et de yiyelim o zaman.

-Peki, dedi ve telefonunu alıp bir restorantı aradı. Ben de o sırada odama gidip yatağımda oturdum. Demek ki bu rüyamdaki kişiyi daha önce hiç görmedim...yani, bu rüyamdaki kişi gerçek hayatta var. Bilinçaltımın kurduğu bir karakter değil. Ve gerçek hayatta olduğu, kendisine ait bir yüzü olduğu için onu gerçek hayatta görmeden rüyamds yüzünü görmem mümkün değil. Gerçek hayatta varsa...ve ben tanımıyorsam...yoksa!?

-Yok canım! Böyle saçma bir şey olamaz, dedim kendi kendime. Ama sonra başımı çalışma masama çevirdim ve çekmeceme baktım. Oradaki telefonu düşündüm. Acaba telefonu açıp ben de rüya eşimi ararsam...onu bulduğumda uykularım düzelir mi? Böyle saçma bir şey gerçekten olur mu?

-Yani o da mı beni rüyasında görüyor? Hadi canım? Yok yok! Yok olmaz öyle şey, dedim ve başımı çevirdim. Dudağımı dişledim ve yavaşça başımı yine çalışma masama döndürdüm. Yutkundum. Kalkıp masamın başına gidip çekmeceme oturdum ve çekmeceyi açıp içinden telefonumu çıkardım. Telefonu açmadan önce son bir kez düşündüm. Kaybedeceğim bir şey var mıydı? Ablam öğrenmediği sürece yoktu. Ablam öğrenirse neyi mi kaybederdim? Muhtemelen canımı! Peki buna değer miydi? Uykularım için evet! Derince nefes alıp telefonu açtım. Telefonun ekranında ışık yanınca, yeni adımlamaya başlamış bir bebek gibi taze ve yeni sayfa açmış bir birey gibi ferah hissettim. Evet...kendi tedavime şimdi başlıyorum.

(Lee Hyunjae)
Geceler bize uzundu ve kan ter içinde tekrardan aldığımız bilmem kaç yüzüncü provaydı. Artık Çin işkencesi gibi olmuş bu müziği duymak bile istemiyordum.

-Bi 5 dakika nefeslenin, diyerek mola verdi eğitmenimiz ve çalan telefonunu alıp çıktı. Biz de köşelere yığılıp kaldık. Telefonumu alıp sosyal medyada gezinmeye başladım. Saat çok geçti ve kimse uyanık olmadığı için mesajlaşacak halde değildim. Rüya eşi saçmalığı ile ilgili yeni bir haber gördüm ve açıp okumaya başladım.

"Rüya eşini aramaya çıkan genç, rüya eşini bulduktan sonra hayatının değiştiğini söylerken 3 saatlik uykuyla bile tüm gün ayakta durabildiğini söyledi. Uykusunun veriminin arttığını ve kendisine gelip iyi uykular çekmek isteyenleri rüya eşini bulmaya davet etti."

Lucid DreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin