(Evladım ve arabası♥️🕊️)
Onlar bir süre tartıştı ve onları dinledik. Haewol ve Naeil'in kafası rahattı tabii çünkü onların endişelenmesi gereken biri yoktu.
-Anladım, özür dilerim. Bir dahakine sana her şeyiyle haber vereceğim, diyerek Jacob'un elini tuttu İjoo. Sonra okşadı ve birbirlerine gülümsediler.
-Ben gittim, diyerek kalktım masadan. Kapşonumu kafama taktım ve kafeden çıkıp yürümeye başladım. Ellerim cebimdeydi ama o herifi yumrukladığım elim sızlıyordu. Kemiklerim biraz ağrı ile sızlarken sinirlerim yeniden alevlenmişti. Miran'ın evine doğru yürüdüm. Onunla bazı şeyleri artık aşmamız gerekiyordu. Evinin önüne geldiğimde arasam mı, mesaj atsam mı yoksa burada durduk yere beklese miydim bilmiyordum. Evin önünde durup biraz düşündüm. Ayaklarımı yere sürüyor, taşlara top gibi vuruyordum. Sonra durdum ve kafamı gökyüzüne dikip kocaman nefes verdim. Gitmeyi düşünüyordum ki arkamdaki sese döndüm.
-Napıyorsun sen burada, dediğinde döndüm arkamı. Ablası buradaydı. Elindeki çöp poşetini binanın çöplüğünün yanına bıraktı ve sonra hırkasını önüne kapatıp karşıma geldi. Ellerimi cebimden çıkarıp selam verdim.
-Kavgalısınız galiba. Yukarıdakiyle, dedi.
-Gibi.
-Eve geldiğinde çok sinirliydi. Ne oldu ki?
-Çok büyük bir şey değil. Bana kızgın sadece.
-Eline ne oldu, dediğinde elime baktım.
-Pratik yaparken incittim biraz, dediğimde başını salladı.
-Bekle burada, çağırayım Miran'ı.
-Gerek yok.
-O zaman neden buradasın? Gündüz idol, gece bekçi misin?
-H-hayır, desem de daha fazla ne konuşacağımı bilemedim.
-Abla, dediği zaman ablası arkasına dönüp kapıya baktı. Dae, Miran'ın kucağındaydı. Ablası arkasına dönünce beni gördü.
-Hah! Geldi seninki, dedi ve gidip Dae'yi kucağına aldı. Miran da derince nefes alıp yanıma geldi.
-Napıyorsun burada? Özür dilemeye mi geldin?
-Neden özür dileyecekmişim?
-Kendini ne sanıyorsun?
-Lee Jaehyun.
-Tamam o zaman şöyle sormayı deneyeceğim. Sen benim neyimsin ki?
-Rüya eşin.
-Kendini buna fazla kaptırdın sanki.
-Seni dikizliyordu. Hoş değildi.
-Bundan sanane?
-Gerçekten senin yanında hiç bir değerim yok mu, diye sorduğumda cevap vermemişti.
-Ben bu gece uyumayacağım, diyerek gitmek istediğinde yeniden sinirlerim nirvanaya ulaşmıştı. Kolundan tutup onu durdurdum ama elimde olmadan sıkmış ve sesimi yükseltmiştim.
-Sana bir soru sordum! Cevap ver!
-Bıraksana kolumu!
-CEVAP VER, diye bağırdığımda gerçekten artık cevabı düşünüyordu. Kolunu atarcasına bıraktım.
-V-var, dediği zaman yere bakıyordu ama yüzü gerilmekten başka bir hal almıştı.
-Tabiki yanımda değerin var. Ama bunu sorarak yok etmeye bir adım daha yaklaştın, dedikten sonra yüzüme baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lucid Dream
FantasyYarım kalan rüyalarınızı tamamlamak için saçma sapan şeyler yapmaya kalkışmayın. Bu tarz gruplara girmeyin sakın...