7. Bölüm - Prenses Kiera

322 43 1
                                    

Marisanda Krallığı, kuruluşunun beş yüzüncü yılını kutluyordu. Tahtın sahibi Lionel'in ataları, kanla ve kılıçla bu krallığı kurmuştu. Yüzyıllar önce Marisanda onlarca küçük emirlikten sadece bir tanesiydi.

Başka bir krallığın altında toplanmış ufak bir şehir gibiydi. Ancak kral Lionel'in ataları çetin cevizdi ve küçük bir emirlikle yetinmeyecek kadar hırslılardı. Büyümeye yavaş yavaş başladılar. Şüpheleri uyandırmadan, gürültü yapmadan. Savaşı içten başlatacaklardı.
Önce hemen yanlarındaki emirliğe gözlerini diktiler. İlk işgal bölgeleri orası oldu. Ne kadar yavaş hareket ederlerse o kadar temiz bir şekilde hükümdarlığı kendi tekellerine alırlardı.

Yıllar içinde diğer emirliklerin güvenini kazanarak büyüdüler. Ardı ardına gelen işgaller düşmanlarına korku, dostlarına saygı tohumu ekti. Marisanda'nın bu kadar büyümesine katkı sağlayan Lothar Marisanda oldu. Burayı ufak bir beylikten koca bir krallığa o getirdi ve ondan sonra gelecek her hükümdarın kendi kanından olacağını kendi elleriyle bir yasa olarak çıkarttı.

Tüm krallığa ve derin denizlerin ardına ismini yazacaktı. Onu asırlar boyu kimse unutmayacaktı. Artık altın harflerle tarihte adı yazılıydı ve kurucu olarak şanı her yerde biliniyordu.

Bugün kutlamalar sadece Marisanda şerefine değil, kral Lothar şerefine de verilirdi. Kasabadaki kutlamalar Raya'nın hep en sevdiği şeylerden biri olmuştu. Her Marisanda vatandaşı kalpten krallığa bağlıydı ve bunu kutlama zamanları görmek mümkündü.

Raya kalpten Marisanda'ya bağlı mıydı bilmiyordu. Ancak herkesin bu kadar mutlu olduğu bir güne kalkmayı sevdiğini biliyordu. Çocukken kutlama gününün önemi onun için büyüktü.

Sokaklar süslenirdi, müzikler eşliğinde danslar edilirdi. Raya'nın asıl sevdiği herkesin tek bir yürek olarak birleşmesiydi. Birbirini tanımayan insanların bile kuruluş günü hatırına yaptığı ufak sohbetlerdi. Annesinin sabahları hazırladığı kahvaltıydı.

Kalbinde Marisanda attığından değil, birlik olmuş bir halk yattığından. Kutlama havasından sefilliklerini bir gün bile olsun unutan halkın neşesini hissettiğinden.

Ancak bu sabah mutlu uyanmamıştı. Çünkü bunların hiçbirine ulaşamayacağını biliyordu. Akşam katılması gereken kutlama, saray duvarları arasında resmi bir tören olacaktı.

Buraya geldiğinde baloda yaşadıklarını yine yaşamak istemiyordu ancak başka bir seçenek ona sunulmamıştı. Odasına getirilen bordo elbiseyi üzerine giydi. Zamanında dökülen kanlar adına bugün herkesin kırmızı giymesi gerektiğini biliyordu. Bu atalarına olan saygılarının en büyük göstergesiydi. Odasının kapısı açılınca içeri Forrest girdi. Bu kez tek başınaydı.

"Bende bakıcım nerede kaldı diyordum," dedi Raya.

"Espriler yerine güçlerimizi sağlamlaştırmaya çaba sarf etsek kim bilir ne kadar ilerleyebiliriz," diye sıkıcı bir cevap verdi Forrest.

Raya saçmalık dinleyecek durumda değildi; "Prens Arlo eli ayağı olmadan ne yapıyor? Sensiz nefes almasına şaşırdım."

Söylediklerinde bir tutam da olsa ciddiydi. Forrest'ın prensin yanından bu kadar sık ayrılmasına şaşırıyordu. Bu sıralar Raya'nın etrafında normalde olduğundan fazla dolaşıyordu.

"Ben artık sadece prensin değil prensesin de yardımcısıyım," dedi Forrest.

Raya yüzünü ekşitti; "O zaman Isabella'nın yanına git. Bu sarayda başka prenses yok."

"Geç kalıyoruz. İstersen bunları kutlama salonuna giderken konuşalım."

Raya kalkarak Forrest'ı takip etti. Bir yerlere korumayla gitmekten çok sıkılmıştı. Tek başına koridorda yürümesi bile yasaksa ne yapmasını bekliyorlardı? Arlo'nun yanında gülümseyip her şey yolunda gibi davranmasını mı?

Lanetli KrallıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin