17. Bölüm - İhanetin Ağırlığı

192 25 1
                                    

Küçük saray aynı ana salon gibi süslenmişti. Hiçbir ayrıntıdan kaçınılmamıştı. Hiçbir detay unutulmamıştı. Bunun olabildiğince gerçekçi bir kutlama olarak görülmesi prens Arlo'nun en büyük hedefiydi. Ancak bu şekilde planlarını gerçekleştirebileceğini biliyordu. Gergin değildi, ancak içinde endişe kırıntıları vardı. Her ne kadar Kiera'yı bir yem olarak kullanmak istemese de buna mecbur olduğunu biliyordu.

Kiera'nın aldığı dersleri, onun parmaklarının sahip olduğu gücü biliyordu. Bir tehlike halinde prensesin kendini savunabileceğine inanıyordu. O kendini savunamadığı anda ise prens olaya müdahale edebilirdi. Çünkü eğer şanslılarsa, bugün bir saldırı gerçekleştirilecekti. Ve bu saldırı, geçen seferki saldırıyı gerçekleştiren insanlarla aynı olacaktı.

Arlo, bir taşla daha ne kadar kuş vurabileceğini bilmiyordu. Planının mükemmel işlemesi çok kritikti. Çevresinde tıpkı asiller gibi giyinmiş bir sürü koruma vardı. Korumaların bunu bir tiyatro gibi görmediğini umut ediyordu. Onları madara etmek istemiyordu, sadece aklına daha iyi bir kamufle yöntemi gelmiyordu.

Prens Arlo, merdivenleri çıkarak prensesin hazırlandığı odaya ilerledi. Bugün ona yardım edecek kimse yoktu. Büyük saraydaki hizmetlileri buraya çağırmadıklarından emin olmuşlardı. Kiera, Sofia'yı da istemediğini söylemişti. Saçlarının ya da giyiminin daha güzel görünmesi için kimseyi riske atmak istemiyordu.

Zaten nasıl göründüğü önemli değildi. Onu görecek olanlar sadece korumalardan ibaret olacaktı. Aynanın karşısında korsesini düzeltirken kapısı açıldı. İçeri gireni görünce onu görecek olan diğer kişi Kiera'nın aklına geldi. Prens Arlo.

"Kapı çalmayı sana öğretmediler mi?"

Prens Arlo, Kiera'nın ondan çekindiğini düşünmüyordu. Elbisesini tek başına kapatmaya çalışırken bile bir prensese yakışacak kadar zarif görünüyordu. Prenses, hızla korsesinin son düğmesini kapattı ve aynadan prens ile göz göze geldi. Arlo, prensese bakarken yüzünde mimik oynamadı. Ancak ne kadar güzel göründüğünü inkar edecek değildi.

"Bir prensin kapı açmak için izin istediğini gördün mü?"

"Belki diğerlerinden izin istemeyebilirsin," dedi Kiera. "Ama beni dengin olarak görüyorsan, prensesin olarak istiyorsan kapımı çalmak zorundasın."

Arlo, ilerleyip komidinin üzerinden gözlerini kamaştıran kolyeyi aldı. Bu kolyeyi daha önce gördüğünü hatırlamıyordu. Kiera için özel getirtmiş olmalılardı. Zümrüt kolye, Kiera'ya çok yakışacaktı. Ona kolyeyi takmak için zinciri ellerine alıp Kiera'ya bir bakış fırlattı. Kolyeyi iki elinde tutup sergilerken Kiera saçlarını boynundan çekip önüne aldı.

"Aynı yerde kaldığımızda o benim de odam olacak," dedi Arlo.

Soğuk kolye, Kiera'nın tenine değdiği anda prenses ürperdi. Arlo, kolyenin birleşim yerini bulup kolyeyi kapatmaya çalıştı. Kiera, hala aynadan prensi izliyordu.

"Sen gerçekten bu sarayda benimle kalacağın hayallerine mi kapıldın?"

"Sizinle bu sarayda kalmak benim için güzel bir hayal prenses Kiera."

Arlo, kolyeyi kapattıktan sonra aynadan Kiera'ya baktı. Prenses, Arlo'nun her zaman yaptığı gibi onunla alay ettiğini biliyordu. Ancak bu, umurunda değildi. Arlo, prensesin omzuna çektiği saçlarını tutarak tekrar boynunun arkasına aldı. Kiera'nın dalgalı saçları belinde salınırken Arlo bakışlarını prensesten ayıramadı.

"Bu gün sağ kalabilirsek nerede kalacağımızı düşünürüz."

Kiera, gözlerini aynadan kaçırarak arkasına döndü ve prens Arlo'ya baktı. Hava kararmak üzereydi ve insanlar saraya teşrif etmeye başlamıştı. Misafirlerin çoğu geldiğinde an salonda yerlerini almaları çok önemliydi. Bu akşama günlerdir hazırlanıyorlardı ve dikkat dağınıklığı için çok kötü bir zamandı.

Lanetli KrallıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin