date

6.9K 744 378
                                    


"Tanıştığın herkes senin hakkında hiçbir şey bilmediğin bir savaş veriyor. Kibar ol. Her zaman."

Duvarımdaki beyaz kağıtla bakışırken şuan yarım saat sonra beni almaya gelecek olan Minho ve gideceğimiz sözde randevu için hazırlanmam gerektiğini biliyordum. Sabahtan beri grup mesajlarına doğru düzgün bakmamış ve içimdeki bu garip hisle savaşmak zorunda kalmıştım.

Ne ara bu hale düştüğüm konusunda en ufak bir fikrim yoktu, her şey artık o kadar ani ve hızlı gerçekleşiyordu ki.

Yavaşça 19.37 olan saatle bakışmam bitince kalkıp üstüme normal siyah bir eşofmanla siyah bir kazak geçirdim. Ayaklarıma her zamanki converselerimi giyip saçımı aynada düzelttim. Özenerek gidersem beni yanlış anlayacağından yüzde yüz emin olduğum için en özentisiz halimle gitme kararı almıştım. Masamda duran ve her gün sürdüğüm parlatıcıya bakarken, bugün onu bile sürmeye elim gitmemişti.

Cebime telefonum ve cüzdanımı da atıp kapıdan anneme seslendim.

"Anne ben çıkıyorum birkaç dakikadan!"

"Tamam! Dikkatli ol, geç dönme sakın!" Annem televizyondan kafasını kaldırıp bağırınca hafifçe gülmüş ve tekrar aynada kendime bakmıştım. Duvarımda asılı olan söze bakmaya devam etsem de konu Minho olunca normalde olduğum kişiden daha sert birine dönüşüyordum.

Saat 8e yaklaştığında hala aşağı inmek için bir hamle yapmamış aksine acaba bundan nasıl kaçabilirim konulu düşüncelerime yeni fikirler ekliyordum. Sosyal alanlarda tanımadığım biriyle birkaç saat geçirme fikri bile bana korkutucu geliyor, midemi bulandırmaya sebep veriyordu.

leemin
Geldim

Gördüğüm mesajla yavaşça iç çekip ya şimdi ya hiç konulu motivasyon konuşmamı yapıp montumu da giydiğim gibi evden çıktım. Hafif rüzgarla dağılan saçlarımı düzeltirken evin önünde duran siyah arabaya baktım. Adımlarım zorlasam da birkaç saniye aynı yerinde kalmıştı.

Sonunda Minho arabadan inmeden benim kapımı açtığında derin bir nefes alıp arabaya hızla yürüyüp bindim. Ona bakma gereği bile duymadan kemerimi taktığımda sırtımı koltuğa tam anlamıyla yaslar yaslamaz delici bakışlarıyla göz göze geldim.

"Güzel görünüyorsun."

Minhonun mırıldanmasıyla ciddi yüz ifademi koruyup kısaca teşekkür ettim. Telefonuma gruptan gelen mesajlara yine bakmayıp yavaşça sessize aldım ve geri cebime koydum.

"Arkadaşın iyi mi?"

Minhonun sorusuyla kafamı kaldırırken gerçekten merak mı ediyor yoksa alaylı bir soru mu olduğunu anlayamamıştım bile.

"Daha iyi."

"Sevindim."

Arabada oluşan garip sessizlik yüzünden Minho sonunda radyoyu açtığında direktman başlayan The Weekend şarkısıyla kafamı cama çevirdim. Sarı ışıkların aydınlattığı yolda sanki kayarcasına kaybolan yolları izliyordum nereye gittiğimizi bile sormadan.

"You're the only one I got my sights on."

Minhonun şarkının belirli yerlerinde eşlik etmesiyle elimde olmadan sesinin güzel olduğuna kanaat getirmiştim. Zaten bir şarkı olarak doğsa kesin the weekend şarkısı olurdu.

"Nereye gittiğimizi sormayacak mısın?"

"Merak etmiyorum."

Tekrar sessizlik.

Ah cidden şuan odamda pijamalarımla Jeonginle kısmetse olur izlesem daha mutlu olurdum eminim.

Sonunda arabayla hafif bir ormanlık yola girdiğimizde tek kaşımı kaldırdım. Ya beni öldürüp atarsa diye düşünürken araba düzlüğe çıktığında uçuruma benzeyen yere baktım.

"Kafeye gidiyoruz sanmıştım?"

"Kafe zaten?" Minho gülüp arka koltukta duran iki termosu çıkardığında istemsizce bön bön bakmıştım. Arabadan indiğinde yavaşça ben de arkasından inip tüm şehri gören banka oturdum. İkimiz de bankın iki ucunda oturuyorduk. Aramızdaki mesafe beni güldürmek istese de sadece soğuktan pembeleşen yanak ve burnumla manzarayı izliyordum.

"Al bakalım, özel tarifim bağımlısı olacaksın eminim."

Minhonun uzattığı termosu yavaşça alırken parmaklarım eline kısaca dokunmuştu. Saniyelik dokunuşla bile bakışları yüzümü bulurken hızlıca termosu alıp önüme dönmüştüm. Ağzım yanmasın diye dikkatlice kahveyi içerken gerçekten kaliteli bir kahve olduğunu anlamıştım.

"Bana karşı neden bu kadar uzaksın?"

Minhonun sorusuyla esen rüzgar yüzünden görüşümü engelleyen saçlarımı bile düzeltmeye üşendiğim için ona da dönmemiştim. Gözlerim hala manzaradaydı, onunsa bakışlarını üstümde hissediyordum.

"Neden yakın olayım?"

"Yakın olursan yakmam Jisung."

"Yanmam zaten Minho."

Sonunda kafamı çevirip ona baktığımda benim bakışlarıma göre onun bana bakışında büyük bir farklılık vardı. Sebebini onun bile bilmediğinden emindim ama o bundan memnun duruyordu.

"Beğendin mi?" Konuyu değiştirmesine şükredip yavaşça başımı salladım. Cımbızla ağzımdan laf alan taraf olmak Minhoyu pek de sıkmıyordu, bunu bi süre sessizce oturup sadece kahve içmemizden anlamıştım.

"Ailen ne iş yapıyor?"

"Babam ticaret annem hemşire."

Kısa bir sessizlik.

"Benim de babam şirket yönetiyor. Annem de şarap tadım uzmanı."

Annesinin mesleği elimde olmadan ilgimi çektiği için ona dönmüştüm. Bu sefer bana değil de elindeki termosa baktığını fark edince birkaç saniye yan profilini süzmüştüm.

"Değişikmiş."

"Öyle."

Gözleri tekrar bana bakarken en uzun bakışmamızı şuan rüzgardan ikimizin de saçları dalgalanırken yaşamıştık.

"Sanırım benim de özür dilemem lazım." Mırıldandığımda Minho hayretle kaşlarını kaldırdı.

"Ne için?"

"O gün... Söylediklerim için?" Minho söylediklerimi hatırlamış gibi bir anda gülünce elimde olmadan ben de tebessüm etmiştim.

"Sorun değil, gerçek sayılırlardı zaten. Aile kısmı sadece." Sona eklediği detay yüzünden ikimiz de gülsek de sonrasında ciddileşmiştik. Minho konuşmayınca ben de istemsizce sessiz kalmıştım.

Sessizliği bozan telefon sesiyle Minhoya döndüğümde o da telefonu açıp birkaç adım köşeye gitmişti. Telefonda duyduğundan endişeli bir sesle hemen geleceğini söyleyip kapatınca yavaşça kalktım.

"Her şey yolunda mı?"

"Ah üzgünüm. Önemli bir işim çıktı, seni hemen eve bıraksam olur mu?"

Yavaşça onu onaylayıp eşyaları toplar toplamaz arabaya bindiğimde bu sefer daha hızlı bir yolculuk söz konusuydu. Minhonun sürekli direksiyona vuran parmakları yüzünden kötü bir durum olduğunu anlamıştım.

Evimin önüne geldiğimizde benden bir şey bekliyor gibi duran bakışlarına kısaca baktım.

"Görüşürüz sonra o zaman."

"Görüşürüz."

Minho gülümserken hızlıca inmiş ve birkaç saniye arabanın sokakta kayboluşunu izleyip eve çıkmıştım. Kendimi hemen yatağa fırlatırken grup konuşmalarını okuyup elimde olmadan Instagram'a girip Minhonun zaten açık olan hesabını kısaca stakladım.

"Garip çocuk."

skam | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin