Balkonda ellerim donacak kadar uzun süre durduktan sonra kendimi tekrar partinin sıcak kollarına bırakmıştım. Köşede bir şeyler hakkında derin bir sohbete dalmış Hyunjin ve Jeongine bakıp tebessüm ettim.Gözlerim Seungmin ve Felix'i arasa da ikisini bir türlü bulamamış, yine başlarına bir halt mı geldi diye düşünmeden edememiştim. Köşede geçen seferki kız olduğunu yine sesinden anladığım kızla sohbet eden Minhoya kaydı gözüm.
Az önceki haline göre kızın yanında oldukça güler yüzlüydü ve yine kızın elleri Minhonun sırtı, omzu, göğsü, kolları kısacası her yerinde geziyordu. İstemsizce kendimi olduğum ortamdan rahatsız hissetmeye başlamıştım. Jeonginin yanına gitmek istedim, en azından tanıdığım birinin yanında olmak istiyordum. Ancak Hyunjinle olan sohbetlerini bölesim de gelmedi.
"Jisung!" Minhoyu çağırdığı gibi bu sefer de bana elini sallayıp bağıran kızla kaşlarımı çattım. Kızın adımı nereden bildiğini bile anlamazken Minhonun kızı susturma çabasına göz ucuyla bakıp yanlarına yürüdüm. Kızın yanında boş olan yere oturduğumda gülümseyen kıza baktım.
"Memnun oldum Jisung, ben Melinda!"
Kızın uzattığı ele ve anlamsız fransız aksanına bakarken yavaşça elini sıkıp sahte bir gülümseme sundum. Kız bu sefer Minhoya dönüp fransızca bir şeyler söylemişti.
"Seni alakadar etmez Mel."
Minhonun bir süredir duymadığım sert ve ciddi sesiyle kızı terslemesi yüzünden kızın ne dediğini daha da merak eder olmuştum. Kızın yüzü hafif bozulsa da gülüp bozuntuya vermemiş, aksine daha da cesur bir şekilde elini Minhonun baldırına koymuştu. Gözüm istemsizce eline kayarken yavaşça ayağa kalktım.
"Ben arkadaşlarımın yanına gideyim, size iyi eğlenceler."
Melinda kalmam için ısrar etse de dik dik bakıp masadan olabildiğince hızlı ayrılmıştım. Arkadaşlarımın yanına gideceğim desem de şuan hiçbirinin yanına gidemediğim gibi partide aylak aylak dolaşırken bileğimi kavrayan elle duraksayıp arkama döndüm.
Minhonun bileğimi tutan eline ardından kendine bakarken beni çektiği ışıklı duvarın önünde durdum.
"Yanlış anlamanı istemiyorum, Melinda babamın iş ortağı o yüzden ona katlanmam gerekiyor."
"Bana açıklama yapmana gerek yok Minho, bunu da gayet iyi biliyorsun."
"Açıklamak istiyorum ama." Müziğin yüksek sesi yüzünden ikimiz de birbirimizi duymak için dip dibeyken Minhonun gözlerini bir saniye gözlerimden çekmemesi de durumu daha kötü yapıyordu.
Yaslandığımız duvardaki kırmızı ışıklar yan profilini tamamen kapatmış olsa da yüzü daha da parlıyordu sanki.
"Bana niye açıklama yapmak isteyesin Minho? Çok da önemli değil inan ba-"
"Senden hoşlanıyorum çünkü Jisung, ki sen de bunu gayet iyi biliyorsun ki benden kaçıyorsun?"
"Senden kaçmıyorum?"
"Konudan bile kaçıyorsun Jisung." Farkındaydım ama vücudum ben bir şey söylemek istesem beni engelleyecek hislere kapılıyordu.
"Cevap vermeyecek misin?"
Kafamı eğdim, tüm düşünceler yine beynime üşüşüyordu. Elimde olmadan her şeyde geleceği düşünüyordum, iki üç günlük bir hisse sahip olsam ve bitse bu sefer nereye batacaktım?
"Senden hoşlanmıyorum Minho." Alayla güldü.
"Gözlerime bakıp söyle ve bir daha yüzümü görmeyeceğin şekilde hayatından kaybolacağım." Çenemi tutup eğdiğim kafamı kaldırmış ve gözlerimizi birleştirmişti. Yutkundum, düşüncelerimi görmesini istemiyordum beynimi okumasını ya da.
"Senden hoşlanmıyorum Lee Minho." Duraksamadan büyük bir ciddiyetle söylediğim cümleyle birkaç saniye gözlerime bakmış, ardından kafasıyla onaylayıp yanımdan omzuma çarparak geçmişti. Arkasından bakarken kalabalığın arasından kaybolmasını izleyip başımı ovuşturdum. Birkaç kişi az önceki yakınlığımız yüzünden dedikodu arar gibi yüzümü inceliyordu.
Tüm vücudum sinirle kaplı gibi hissederken bu hissin tamamen kendime ait olduğunu biliyordum. Kendimi düşünemiyordum sanki, kendim için hep en kötü seçenekleri seçiyormuşum gibiydi, bana iyi geldiğini kendime inkar etmek için uğraşıyormuşum gibi.
Ayaklarım elimde olmadan harekete geçerken dans eden kalabalığı yarıp kapıya ilerledim. Girişte eşyaları bıraktığımız yerdeki çocuğa sorduğumda dışarı çıktığını söylediği için her şey için çok geç gibi gelse de kendimi dışarı attım. Mekan sanki yerin altında gibi duruyordu ve etrafı merdivenlerle kaplıydı.
Otoparka giden taraftaki merdivenleri koşarak tırmandığımda ceketine sarınmış yürüyen Minhonun sırtını görmüştüm. Birkaç adım daha koştuğumda o hala yürümeye devam ediyordu.
"Minho!"
Ağzımdan ilk defa adı bu kadar yüksek sesle çıktığı için kendim bile şaşırsam da elleri ceketinin cebinde bana dönmesiyle ona baktım. Kapşonu kafasına çekmiş ve alnına düşen saçlarıyla sokak lambasının altında parlıyor gibiydi.
"Kötü bir kişiliğin var, manipülatifsin, her zaman en çok kendini düşünüyorsun!" Duraksadım.
"Kimseye tam anlamıyla değer vermiyorsun, bencil herifin tekisin!" Soğuk hava yüzünden kızaran burnum ve yanaklarımla ona bağırsam da sanki hiç etkilenmemiş gibi düz bir suratla bana bakıyordu.
"Bu yüzden senden hoşlanmıyorum!"
Bakışları hala aynı düzlüğünü korurken yüzüme vuran rüzgar yüzünden tüm vücudum donsa da aldırış etmedim.
"Bitti mi?" Minho hemen buradan gitmek istiyor gibi bir yüz ifadesiyle bağırdığında birkaç saniye daha yüzüne baktım.
"Hayır!"
Minho tek kaşını kaldırırken tüm vücudum sana ona doğru koşmaya başlamıştı. Ona varsam ne yapacağımı ne ben ne de beynim biliyordu. Tam önünde durduğumda milim kıpırmadan bana baktı. Ani bir his vücudumu kapladı, her zaman temkinli olan kişiliğim bu sefer ani kararlar vermek istiyordu sanki.
Parmak uçlarımda yükseldiğimde hızlıca ellerimi üşüyen yanaklarına koyup dudaklarımızı birleştirdim. Buz gibi havaya rağmen sıcak olan dudaklarından ayrılırken gözlerimiz birleşmiş, bu sefer ellerini yanağıma koyup dudaklarımızı birleştiren o olmuştu. Sadece elleri yanağımı okşarken bile vücudumu saran sıcaklık beni mutlu ediyordu.
Dudakları sanki incinecekmişim gibi narince dudaklarım arasında hareket ederken elimde olmadan gülümsedim. Gülümsememle beraber dudaklarımız ayrılırken hafifçe inip kalkan göğsüm ve heyecanlı gözlerimle ona baktım. Gözlerimiz buluşur buluşmaz evrenin en parlak galaksisinde kendimi kaybolmuş gibi hissettim.
Tüm bunlar olurken yine fazla içtiği için Felix'i kusmaya ve kendine gelmesi için dışarı çıkaran Seungmin ise kusan Felix'in saçlarını yüzünden uzak tutarken merdivenden yukarıda duran çifti izlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
skam | minsung
Fanfiction"Bu hale nasıl geldin? Yoksa annen küçükken çizdiğin resimlerine iltifat etmedi mi? Ya baban futbol maçlarını izlemeye bir kere bile olsa gelmedi mi? Ah dur hatta... Ortaokulda herkesin sikinde kıl çıkarken tek kılsız kalan sen miydin?" •texting+düz...