"Jisung?"Sesiyle ayağa kalkmayı başarıyorum ama birkaç saniye sonra yıkılacağım biliyorum. Bir haftanın ardından yüzünü ilk kez görüyorum, denebilir. Bana doğru adımlıyor, Seungmin yaklaşmaması için uyarıyor.
"Sikerler Seung."
Önümde biter bitmez beni saran kollarıyla her şey kırılıyor sanki, gözyaşlarım akmaya devam ediyor, boğazımdaki düğüm açılıyor. Seungmin odadan çıkmadan sonunda açık pencereyi kapatıyor.
Güçsüz bedenimi ayakta tutan tek şey Minhonun kollarıyken, sanki düşmemden korkuyor gibi sımsıkı tutuyor.
"Ne oldu?" Eli saçıma çıkarken gözleri odada geziniyor, ağzına sıçtığım odada. Ağlamam durmuyor, neden böyleyim bilmiyorum, kendimden nefret etmeme sebep oluyor.
"Nefes alamıyorum, ben... Ben bilmiyorum boğuluyorum sanki."
Çekilmiyor.
Sanki başkası şuan sarılsa ölecek kadar bunalacağım ama o rahatlatıyor, garip bir tarafı var, sevmiyorum.
"Ölecek gibi hissediyorum."
Sesim kısılırken akan gözyaşlarım yüzünden ağzımdan kaçan hıçkırığı bastırıyorum. Ayrılıyoruz. Elleriyle yüzümü tutuyor, gözyaşlarımı silmiyor, akmazsa içime kanayacak çünkü biliyor.
"Ölmeyeceksin güzelim, buradayım tamam? Gözlerime bak."
Sesi ilk defa bu kadar yumuşak ya da bana öyle geliyor. Karşısında en acınası halimle dururken ne yaptığımı sorguluyorum. Gözlerine bakıyorum, parlıyorlar, neden parlıyorlar?
"Sakin ol şimdi, sadece nefes al tamam mı?"
Elini karnıma yerleştiriyor.
"Nefes alıp verirken elimi izle tamam mı?"
Onaylıyorum. Sanki biraz daha nefes almaya çalışsam daha çok boğulacakmışım gibi hissetsem de kendimi zorluyorum. Nefes almaya çalışıyorum, Minhonun eli hem karnımı okşuyor hem de nefes alıp vermeye devam etmemi söylüyor.
Nefes alıp veriyorum, gözlerim sadece ben nefes alıp verdikçe karnımda duran elinin inip kalkmasını izliyor.
"İşte böyle, aferin sana."
Nefes alış verişim eski düzenine döndüğünde berraklaşıyor görüntüler, sanki az önce gördüğüm görüntülerin önünde bir sis perdesi vardı ama şimdi kalkıyor. Seungminin kapıdan arada gelip gidip kontrol ettiğini biliyorum, iyi olduğumu söylemek istiyorum ama daha erken geliyor.
"Oturalım şimdi." Minho yatağa beni yavaşça oturttuğunda bunları yapmayı nereden bildiğini bile anlamıyorum. Sonunda Seungminin getirdiği suya uzanıyor, boğazımın kupkuru kaldığını bile yeni fark ediyorum. Dudaklarıma yaklaştırdığı bardaktan sakince birkaç yudum alıyorum.
"Güzel, nefes almaya devam." Karnımda duran elini hatırlatmak için tekrar karnımı okşuyor. Uzun süre odada sadece benim nefes alış verişimi dinliyor. Yorgunluk çöküyor bedenime, Minho full dikkat yüzüme bakıyor ve ateşimi kontrol ediyor.
"Hiçbir şey yemedin değil mi?" Suçlamak için sormuyor, aksine anlıyor neden yemediğimi, yiyemediğimi. Seungmin, Minhonun bakışından mesajı alıp bir şeyler pişirmeye gidiyor.
Minho yavaşça sırtımı yatak başlığına yaslayacak şekilde beni yatağa yerleştiriyor. Rahat etmem için sırtıma da birkaç yastık. Hala kendime gelme evremdeyim, giden duyularım yeni yeni geliyor.
Seungmin elinde pişirdiği çorbadan bir kase ve kaşıkla odaya giriyor. Midem bulanıyor, yemek yeme düşüncesi sanki iğrenç gibi geliyor.
"Birkaç lokma yesen yeter." Minho mırıldanıyor, sesinde büyü var gibi dinliyorum. Önce birkaç küçük kaşık derken kaşla göz arasında tüm kaseyi bir şekilde bana yediriyor. Seungmin kase ve kaşığı mutfağa götürüp bu sefer vitaminlerle geri geliyor. Minho birkaç tanesini yutmamı sağlayıp su içiriyor.
Kendime geliyorum ama uyku tüm bedenimi sarıyor, uyumak istemiyorum bitirmem gereken onca iş varken.
"Biraz uyuman lazım Jisung."
Minho yastıkları düzeltip beni yavaşça yatağa yatırıyor. Sanki elinden hiçbir iş gelmeyen birisi gibi bedenime yön vermesini izliyorum. Seungmin odadan çıkınca Minho bana bakıyor. Üstüne geçirdiği ince kazağı çıkarıyor, siyah tişörtle kalırken kazağını giymeme yardımcı oluyor, o zamana kadar soğuktan titrediğimi fark bile etmiyorum.
"Uyuyalım."
Uyuyamayacağımı anlamış gibi yanıma uzanıyor. Üstüme hafif pikeyi çekiyor, eli yine karnıma gidiyor sanki sürekli nefes alıp verişimden emin olmak istiyor. Sarılmıyoruz ama ısınıyorum. Yapmam gerekenler hala kafamda geziniyor, huzursuzca kapanan gözlerimi aralıyorum.
"Uyu Jisung, başka şeyler düşünmeyi bırak."
Emir verir gibi konuşsa da sesi o kadar yumuşak ki tüm sorumluluklarım omuzlarımdan alınmış gibi hissediyorum. Uzun zamandır uykuyla savaşan gözlerim sonunda kapanıyor. Yarım yamalak saçlarımda dolanan elini hissediyorum ve karanlığa kendimi bırakıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
skam | minsung
Fanfiction"Bu hale nasıl geldin? Yoksa annen küçükken çizdiğin resimlerine iltifat etmedi mi? Ya baban futbol maçlarını izlemeye bir kere bile olsa gelmedi mi? Ah dur hatta... Ortaokulda herkesin sikinde kıl çıkarken tek kılsız kalan sen miydin?" •texting+düz...