sürekli kavga etmek zorunda mısın

5.1K 570 113
                                    

nasıl olsa ölmicez mi

Seungmin
Jisung nerede
Acil
Bulmamız lazım

Felix
Noluyo

Jeongin
Galiba Minhonun ekip yine kavgaya karıştı

Seungmin
Karışmadılar daha
Ama karışacaklar
Okulun arkasındaki parka gelin
Seri
Gelirken Jisungu da bulun amk

Jeongin
Tamamdır ben alıp geliyorum
Felix eşyaları al sen

Felix
Tamam da hocalardan biri görürse

Jeongin
Hepsi odada matçının doğum gününü kutluyor
Görmezler
Hadi

Felix
Tamamdır

_______

"Jisung! Ulan amınakoyim!"

Kütüphaneyi adeta inleterek içeri giren Jeonginle kafamı kaldırdım. Kısık seste dinlediğim müziği kapatıp kulaklığımı da çıkardım ve bize dönen birkaç gözden hızlıca özür dileyip kalktım.

"Ne bağırıyorsun gerizekalı?"

Kısık sesle bağırmaya çalıştığımda karşı masadaki çalışkan tipli kız oflamıştı. Jeongin toplanmamı söyleyince zaten aldığım iki kitabı hızlıca toparlayıp görevliye bıraktım. Sonunda kendimizi dışarı attığımızda telaşlı yüzüne baktım.

"Hızlı ol, bir yere gitmemiz lazım."

Jeonginin bir halt söylemeyen yüzüne sinirle baksam da sabır dileyip hızlıca onu takip ettim. Okuldan çıktığımızda kaşlarımı çatmıştım.

"Jeongin ne oluyor ya? Eşyalarımız okulda hala?"

"Yok değil." Kolunda 3 mont ve 4 çantayla koşan Felix'e bakıp elimde olmadan güldüm. Neler olduğunu anlayamıyordum. Parka geldiğimizde buraya hala neden park dendiğini sorguluyordum. Tamamen bomboş bir alandı aslında.

İleride gördüğüm Seungmin'in tutmaya çalıştığı kişinin Chan olduğunu anlarken karşıdaki kalabalıkla ne bok döndüğü sonunda kafama dank etmişti. Hızlıca yanlarına koştuğumda karşı taraftaki grubun küfürlü bağrışları yüzünden yüzümü buruşturdum. Minho sinirden köpürmüş halde sadece oğlana bakıyordu.

"Minho?" Kolunu tuttuğumda sesimle birlikte anında bana dönmüştü. Gözlerimiz buluştuğunda sinirini iliklerime kadar hissetsem de kavgaya karışmasını istemiyordum.

"Gidelim boşver." Fısıldadığımda dediğime de sinirlendiği kasılan çenesinden belli olsa da sorunlarını çözemedikleri belli olan ekipten gülme sesleri gelmişti.

"Vaaay Minho? Kimse bana ibne olduğunu söylememişti, ben de seni çok ciddiye almışım amınakoyim ya?"

Oğlan tükürüklerini saça saça onu uzak tutmaya çalışan arkadaşlarından ayrılıp güle güle önümüze geldiğinde Minho beni refleksle arkasına çekmişti.

"Siktir git Mingi. Belanı benden bulma." Minhonun omzuna Changbin elini koyduğunda daha da gerilmiştim çünkü Minhonun tuttuğu elimi fazlasıyla sıkıyordu da.

"Sürtüğünü de alıp uza Minho! Bir daha da beni ibneler için kavgaya getirmeyin anasını." Mingi denen çocuk son cümlesini arkadaşlarına dönüp söylerken Minho beni alması için adeta Seungmin'e gözleriyle emir vermişti. Seungmin'in yanına geçtiğimde Minho arkasını dönen Mingiyi geri yanına çağırmıştı.

Gözlerim Minhodan bir saniye bile ayrılmazken Mingi'nin bakışlarını üstümde hissetmiştim. Kendince Minhoyu sinirlendirmek istiyordu anlaşılan ama Minho zaten sinirliydi.

"Kavga edecekler ve biz izleyecek miyiz?" Seungmin'e döndüğümde onun da benim kadar endişeli bir şekilde olanı biteni izlediğini gördüm.

"Kavga etmeden gitmeyecekler zaten Jisung."

Seungmin'in cümlesiyle kemirdiğim dudağımla geri bakışlarımı olaya çevirdiğimde Changbin'in elindeki cam şişeyi Minhonun eline uzattığını görmüştüm. O andan sonrası tamamen sessiz bir sinema izlenimi alırken Minhonun şişeyi Mingi'nin kafasında paramparça etmesi saniyeler sürmüştü.

Kavganın alevlenmesi tamamen bir patlamaya bakıyordu ve o patlama da gerçekleşmişti. Changbin Mingi'nin arkasındaki oğlana atılırken Hyunjin ve Chan da diğerleri için onu takip etmişti. Minho'yu ilk defa bu kadar sinirli görmüştüm ama bu ona zarardan başka bir şey vermeyecekti.

Olduğum yere çakıldığımı Seungmin'in iki tarafı da polisi aramakla tehdit ettiğini fark ettiğimde anlamıştım. Aslında bir dakikadan uzun bile sürmemişti kavga.

"Bu kadar beklemek zorunda mıydın Seungmin?!" Felix yüzü minik yaralar almış olan Changbin'e koşarken bağırmıştı.

"Sinirlerini atmaları lazım diye düşündüm."

Hepimiz Seungmin'e ciddi misin bakışı atarken başımı ovuşturmuştum. Mingi'nin ailesinin zengin olmadığını polis korkusundan tahmin etmiştim, ona rağmen Minho oldukça rahattı çünkü.

"Jisung."

Ne ara gelip ağaca yaslandığımı bile anlamazken önümde dikilen Minho'ya baktım. Onun şiddete bu kadar yatkın olması beni korkutuyordu.

"Sürekli kavga etmek zorunda mısın?"

"Ne dediğini duymadın mı?!" Sesi bir tık yüksek çıktığı için diğerleri de bize dönerken yaslandığım ağaçtan ayrılıp dikeldim.

"Şiddet seni nereye kadar götürebilir Minho?" Minho sinirle gülmüştü. Söylediklerini ben de duymuştum ama bunun çözümü birinin kafasında şişe parçalamak olmamalıydı.

"Şimdi de ebeveynlik mi yapıyorsun bana?"

"Seni düşünüyorum Minho, bir halt yaptığım yok."

"Böyle mi düşünüyorsun?"

"Minh-" Minho sözümü kestiğinde kafamı kaldırdım.

"Bırak ya." Sinirle mırıldanıp diğerlerinin yanına yürüdüğünde olduğum yerde kalmıştım. Bu konularda onunla iletişim kurmak dünyanın en zor şeyiydi.

"İyi misin?" Jeongin'in sesiyle kendime gelip yavaşça onayladım.

"Sinirli sadece yoksa böyle gitmezdi biliyorsun." Jeongin'e bakıp kısaca onayladım. Sorun zaten onun bu sinir sorunlarıydı.

Diğerlerini kontrol etmeye gittiğimde Minho'nun yaralanma ihtimali kafama yeni dank etmişti. Kendimi daha da bok gibi hissederken iç çektim. Hepimiz büyük bir sessizlikte Minho'nun arabasına doluştuğumuzda pek bir şey düşünemiyordum. Sadece konuşmamız lazımdı ama şuan hiç uygun bir zaman değildi, o yüzden akşam konuşma kararı almıştım.


skam | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin