Yeni dönem başlar başlamaz bir hafta su gibi akıp geçmişti çünkü yatılı gelen akrabalarımız sağolsun okula da gidememiştim. Sanki bananeyse Almanya'dan gelmelerinden. Bizimkileri özlemiştim ama bir yandan da en çok Minhoyu. Akrabalar yüzünden telefonumu elime çok da alamamıştım ve tüm hafta 1-2 saat anca konuşmuştuk.Ve böylece şuan okula koşar adım gidiyordum. Okul bahçesine girer girmez gördüğüm genç toplulukla şükrettim, annem nöbete gitmek zorunda kaldığı için günlerce 50-60 yaş arası bir toplulukla ben ilgilenmek zorunda kalmıştım.
Bahçede oturan bizimkileri görünce yanlarına geçip önce hepsine güzelce sarılıp yanaklarını öptüm.
"Ölecek miyiz ne oluyor?"
"Ay sus valla çok özledim, tüm haftanızı siz de yaşlılarla geçirseniz özlerdiniz sizin gibi tipleri bile." Seungmin sorduğuna pişman bir halde söylenirken güldüm.
"Ben gidiyorum, Hyunjin çağırdı gelmişler."
Minho bana yazmadığı için tek kaşımı kaldırırken Jeongini onayladım, tabi imalı bakışlarımı atmayı da unutmadan. Jeongin koluma indirip okula koşarken güldüm.
"Çok aşık ya."
Üçümüz de dediğime gülerken Felix'in bakışıyla geri okula döndüm. Olduğumuz yere hızlı adımlarla gelen Minhoyu görünce refleksle ayağa kalktım. Gelir gelmez Minho kafamı göğsüne bastırmış, diğer eliyle de belimi sarmıştı.
"Biz kaçtık o zaman." Felix ve Seungmin söylene söylene kalkarken gülümseyip kollarımı Minhonun beline sardım.
"Çok özledim." Sakince mırıldandığımda Minhodan ses soluk çıkmamıştı. Minik bir trip atmak için ondan ayrıldığımda yüzünde gördüğüm kesik izleriyle ellerimi hemen yanaklarına çıkardım.
"Yüzüne ne oldu? Kavgaya mı karıştın?"
Minho kafasını iki yana olumsuz sallarken kötü olduğunu fark etmiştim. Oturduğumuz yere yavaşça onu oturtup önüne de ben geçtim, ellerinde herhangi bir iz görünmüyordu o yüzden kavga etmediğine kanaat getirmiştim.
"Ne oldu böyle?" Burnunun kemerindeki ve yanağındaki birkaç çizikte canını yakmadan elini gezdirdim. Elimi yavaşça tutup dudaklarını parmaklarıma bastırıp gülümsedi.
"Önemsiz, takılmayalım."
"Minho." Net bir sesle adını söylediğimde iç çekti, ne kadar inatçı olsa da konu bensem kendinden ödün vermeye çalışıyordu.
"Annem."
"Annen?"
"Annem alkolik, uzun bir süredir alkol tedavisi görüyor. Şarap tadım uzmanı rolünü fazla oynadığı için(!) destek görmeye başlamıştı, o yüzden de haliyle geçirdiği atakları oluyor sık sık. Dün de içtiğini yakaladım, şişeyi yanımdaki duvara atınca sıçradı falan, çok bir şey yok."
Onu pür dikkat dinlerken ellerini de sımsıkı tutmuştum. Aklımdan direkt yapbozlar birleşirken mırıldandım.
"Annen yüzünden mi biliyordun nefes alamadığımda yaptığını?"
"Kısmen. Bazı ataklarda ağlıyor ve nefessiz kalıyor, mecburen sakinleştirmek gerekiyor."
Avcumda duran ellerini okşarken yutkundum. Felix, geçenlerde Changbinin Minho hakkında dediklerini kısaca anlatmıştı. O yüzden az çok kendini anlatan birisi olmadığını biliyordum, zorlandığı da belliydi.
Diyecek bir şey bulamadığım için onun ellerimizi izleyen yüzünü yavaşça çenesinden tutarak kaldırdım. Yüzündeki çiziklerin hepsine birkaç narin öpücük kondurup en son da burnunun ucundan öptüm.
Her zamanki Minho modu açılıp parmağıyla dudağını gösterince güldüm. Parti gününden bu zamana kadar tam anlamıyla öpüştüğümüz söylenemezdi. Dudaklarına da minik bir öpücük kondurup tekrar ellerini tuttum.
"Jisung... O günkü olan bir daha oldu mu?" Minho sanki uzun süredir merak edip soramadığı bir soruyu soruyor gibi çekinirken tebessüm edip kafamı iki yana salladım.
"O gün Seungmin beni neden aradı? Yani araması iyi oldu tabi ama..."
"Ben istemiştim."
"Biliyordum, bayadır aşıksın bana." Minho eskileri düşünüp üzülmemizi istemeyen bir tavırla şakaya vururken güldüm.
"Yaa ne demezsin, ölüp bitiyordum aşkından."
"Sahi ilk randevumuz şuan düşününce aşırı komik geliyor ya." Minhonun dediğiyle o günü düşündüm tekrardan.
"Geçen geldiğimde odanın duvarında bir yazı gördüm." Düşüncelerimi tekrar Minho bölerken merakla ona baktım.
"Hayat motton falan mı?"
"Yani, sayılabilir." Tebessüm ettim.
"O söz olmasa bana katlanmayacaktın gibi geldi böyle gülünce." İlk randevumuzu hatırladığım için cevap vermezken Minho korkmuş gibi bakıyordu.
"Ya saçmalama." İstemsizce güldüğümde , gülüşümden öptü. Anı hareketler yapmaktan aşırı zevk alıyordu, bacağına elimle vurduğumda bu sefer gülen oydu. Zaten yakın oturduğumuz için kolaylıkla alınlarımızı birleştirdiğinde gözlerimi kapattım.
"Seni seviyorum Jisung." Kelimeler konusunda hep benden daha cesurdu. Karşılık vermek istiyordum ama bu tür şeyleri yüksek sesle söylemek benim için yerin dibine kadar utanmakla eşdeğerdi.
"Söyle Jisung." Minho fısıldarken burnunu burnuma sürtmüştü. Çocuksu haline gülümsedim.
"Ben de seni seviyorum Minho." Sesim ondan daha kısık çıksa da Minho memnuniyetle burnumdan öpüp kalktı. Derse az kaldığı için ben de mecbur elini tutup kalktığımda okula girdik. Derse hiç gitmek istemesem de mecburen Minho merdivenlerden çıkarken izleyip gözden kaybolunca kendi sınıfıma geçtim.
"Ayrıldın şükür sevgilinden."
"Görmemişin bir sevgilisi olmuş."
Seungmin ve Felix söylenirken gülüp Seungun yanına oturdum hemen. Jeongin garip bir şekilde sessiz durduğu için garipsesem de yine çizim hakkında düşünüyordur diye bölmeme kararı aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
skam | minsung
Fanfiction"Bu hale nasıl geldin? Yoksa annen küçükken çizdiğin resimlerine iltifat etmedi mi? Ya baban futbol maçlarını izlemeye bir kere bile olsa gelmedi mi? Ah dur hatta... Ortaokulda herkesin sikinde kıl çıkarken tek kılsız kalan sen miydin?" •texting+düz...