🎶 Bölüm şarkısı: Borderline/ Tame Impala 🎶
***
Kamp alanına gitmek için iki katlı bir otobüs kiralanmıştı fakat okulun zengin çocukları kendi arabalarıyla gelmeyi tercih ediyordu. Zayn de bu şanslı kesimin içinde olduğu için en yakın arkadaşlarını arabayla götürmeyi teklif etmişti.
Louis ön koltukta çoktan yerini almış, çalma listesiyle uğraşıyordu. Bu büyük sorumluluğu başka kimseye devredemezdi. Harry ve Niall ise Louis'in açtığı şarkılara eşlik ediyordu.
Liam arka koltukta kaç kasa bira aldıklarını kontrol ederken Zayn son çadırı cipinin bagajına koydu ve sonunda sürücü koltuğundaki yerini aldı.
"Pekala, millet! Kemerlerinizi bağlayın, Zayn'in külüstürüyle çılgın bir yolculuğa çıkmak üzereyiz." Duyurdu Louis.
"Hey! Bebeğim hakkında nasıl konuştuğuna dikkat et," Dedi Zayn, müziğin sesini kıstı. "Niall, bir kere daha çişin gelecekse işte bu tam zamanı, oğlum." Uyardı Zayn son kez defa.
"Sorun yok, devam edebiliriz. Su şişemi acil durumlar için hazır hale getirdim."
"Arabama işersen sikini koparırım, hatırlatmak isterim." yanıtladı Zayn ve gaza yüklendi.
"Endişelenme dostum, hedef almada çok iyiyimdir."
"Bunu gerçekten hep beraber yaptığımıza inanamıyorum. Vahşi doğada kamp! Doğanın hırçınlığına kabadayılıkla göğüs gereceğimiz zorlu bir yolculuk bizi bekliyor." Dedi Liam.
"Evet, uyku tulumları, çadırlar, ve portatif bir kaç kamp ocağı ile gerçekten çok zorlu bir yolculuk." Belirtti Harry.
Sevgilisinin bu yorumunu duyar duymaz Louis'in dudağının kenarları tatlı bir tebessümle yukarı kıvrıldı. "Elektrikli ısıtıcıyı unutma. Biz hayvan değiliz." Diye ekledi.
"Zayn, araban neden titriyor? Kamp alanına tek parça varabilecek miyiz?" Sordu Niall.
"Bagaj çadır dolu, zor sığdırdım." Dedi arabanın dikiz aynasına bakarken.
"Sesin bira tenekelerinden gelmediğine emin misin?" Sordu Harry.
"Merak etme, çadırlara yer açacak kadar bira içtiğimizden emin olacağız." Dedi Niall.
***
Grup ormana adım attığında, yalnızca doğanın sağlayabileceği eşsiz bir koku ve ses senfonisi tarafından karşılandı. Sabahın erken saatlerinin getirdiği sis ormanda yoğun bir şekilde asılı duruyor ve manzaraya ruhani bir ışıltı saçıyordu. Hava taze ve temizdi, etraflarını saran çam ağaçlarının tatlı aromasını da beraberinde getiriyordu. Uzun çam ağaçları göğe uzanıyor, dalları sabah melteminde hafifçe dalgalanırken yaprakları bir fısıltı gibi hışırdıyordu. Çadırlarıyla ormanda ilerlerken kalabalıktan uzak, rahatça takılabilecekleri bir yer arayışındalardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost In The Same Jungle
Fanfiction"Mavi gözlerin buharlaşıyor, ruhuma ve aklıma doğru. Rüyalarımda bile seni arıyorum, senin izini sürüyorum. Gerçek şu ki, uyandığım her an aklımdasın. Her. Kahrolası. Dakika. Sanki kemiklerime işlendin ve damarlarımda geziyorsun. Ne kadar çabal...