Can't Wait, Pumpkin

358 54 171
                                    

Harry olabildiğince sessiz olmaya çalışarak anahtarıyla evin kapısını açtı. Planı kimse tarafından fark edilmeden odasına geçebilmekti. Fakat bu plan, kapıyı açtığında tüm ailenin yemek masasında oturduğunu ve hepsinin kafasının kendisine çevrili olduğunu gördüğünde çoktan suya düşmüştü. Göz temasından kaçınarak babasının yanındaki sandalyeye oturdu.

"Tam da Gemma seneye üniversitedeki yerinin nasıl şimdiden hazır olduğunu anlatıyordu..."

"Ne güzel." Harry bıkkınca mırıldandı.

"Burslu olarak." Kıvırcık saçlı oğlan göz devirdi.

"Harry! Sana kaç kere daha göz devirmemeni söyleyeceğim?!"

"Göz devirmedim anne. Sadece hızlıca tavana bakmam gerekiyordu."

"İşe yaramaz aptalın tekisin!"  Aniden bağırdığında Harry neredeyse yerinden sıçradı. "Nasıl böyle bir çocuk oldun aklım almıyor! Seni yetiştirirken nerede hata yaptım?!"

"Ne yaptım ki şimdi?"

"Hala konuşuyorsun. Her gün lanet olası Simon'dan telefon alıp tonlarca şikayet dinlemek zorunda değilim! Bazen hiç doğmamış olmanı istiyorum!"

"Neden biraz daha ablan gibi olamıyorsun?!" Des'de işe dahil olmuştu.

"Neden anlamıyorsunuz! Herkesin kendine ait  bir karakteri var, onun gibi olmak istemiyorum!" Harry'de bağırdı fakat sonrasında Des var gücüyle Harry'e tokat atınca bunu yapmamış olmayı diledi. "Odana git, Harry!"

"Cezalısın."

Yeşil gözlü oğlan şok içinde odasına doğru koştu. Kapısını kitledi. Her yeri titriyordu. Gözlerinden yaşlar birer birer süzüldü. Napacağını bilemeyerek odanın içinde sinirle birkaç tur attı. İçindeki öfkeyi bir şekilde dışarı vurmalıydı. Elleri kıvırcık saçlarını buldu ve buklelerini çekiştirdi. Gözleri jiletini aradı. Tekrar o hissi teninde hissetmek için kıvranıyordu. Artık yapmayacağına söz vermesine rağmen nefsine yenik düşerek titrek ellerle jiletini buldu. Bilekliklerini kenara iterek daha önceden yaptığı kesiğe bir paralel daha ekledi. Telefonunu çıkardı, rehberde Louis'i bulup ona bir mesaj yazdı.

Harry: merhaba. müsait misin?

Louis: evdeyim, gelsene Cevap hemen gelmişti.

Harry: geliyorum.

Louis: sabırsızlanıyorum, balkabağım

Mesajı okuduktan sonra Harry'nin dudaklarının kenarı kıvrıldı. Üstüne ceketini aldı ve camdan dışarı tırmandı. Odası en arka tarafta olduğu için görünmeyeceğinden emindi. Çatının ordan sütuna tutunup aşağı indi. Arkasına bakmadan koşmaya başladı.

Son birkaç saattir hafifçe çiselen yağmur nedeniyle alnına yapışan saçlarını düzelttikten sonra ürkekçe zile bastı. Louis, Harry'i parlak bir gülümsemeyle karşılamıştı.

"Harika zamanlama!" Louis içeri girdi ve silüeti koridorda kayboldu. Harry'de arkasından onu mutfağa doğru takip etti.

Tezgahın üstünde duran bardağa yeni yapmış olduğu çayı doldurdu. "Çay?"

"Bol sütlü ve şekerli, lütfen." Louis suratını ekşitti. "İğrenç tercih. Aç mısın? Dolapta tarihi geçmiş birkaç şey olacaktı..."

"Hayır teşekkürler." Harry kocaman gülümsedi. Mutfak tezgahının üstüne oturdu ve Louis'i izledi. "Dünkü maçta harikaydın, Lou. Tebrik ederim."

Lost In The Same Jungle Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin