🎶Bölüm şarkısı: Sunflower/Rex Orange County 🎶
***
Sabah olmuştu. Güneşin ağır ağır yükselen şarkısına ilk önce kuşlar katıldı. Hemen ardından da bir aşk mektubu gibi sevgilisinin koynuna kıvrılan Harry. Louis'in gözbebeklerinin hareketlenmesinden yine, her zamanki rüyalarıyla yüzleştiği anlaşılıyordu. Yerinde doğrulup çadırın fermuarını açtı.
Önce aydınlanan gökyüzünü gördü, bulutlarla kucaklaşıp görkemlenen dağları, tepeleri. Sağına ve soluna bakındığında doğanın seyreltip, nazik ve uyumlu devinimlerle salındırdığı çiçekleri, çimenleri, uzun yaban otlarını ve ağaçları gördü. Her zamanki gibi herkesten önce uyanmıştı.
Geceden ormana sinip yavaşça yükselen bulutların arasından uç veren yüksek tepelerin yön belirleyen heybetine tebessüm etti. Günaydın dercesine kendisini selamlıyorlardı sanki. Şüphesiz hayatının en güzel sabahlarından biriydi. Bunda büyük rol oynayan Louis'i dürtükledi. "Uyan, Lou! Gün doğumunu kaçırıyorsun."
"Pişman olacaksın. Gökyüzü çok güzel." Tekrar denedi.
"Daha güzeli ne biliyor musun?" Louis mırıldanıp sırtını döndü. "Uyku."
"Bende ikinci tur diyecektim..."
Louis kafasını o kadar hızlı döndürdü ki neredeyse boynu kırılacaktı. "Tamam, uyanığım."
Hızlı bir hareketle Harry'i kendisine çekti ve kaçamayacağına emin olacak şekilde bir kolunu üstüne atıp bacaklarını ona sardı. Boşta kalan eli, Harry'nin çam ağaçlı çocuksu pijamasının altından yumuşak kalçalarına indiğinde hissettiği acıyla yüzünü buruşturdu. "Kahretsin, popom yanıyor."
"Hoşuna gitmiyor gibi davranma. Sikim içindeyken sana şaplak attığım anda titreyerek boşaldın." Sırıttı Louis yastığına doğru.
Bu doğruydu. Aslında, tüm hafta boyunca Louis'i içinde hissetmeye bayılıyordu. Bu acının çok tatlı bir hazzı vardı.
"Kapa çeneni." Diye yanıtladı Harry, utanarak dudaklarını birbirine bastırdı.
"Sapıkça eğilimlerinizi kabul etmekten mi utanıyorsunuz bayım?"
"Ne? Hayır, benim sapıkça eğilimlerim yok."
Louis güldü. "Sen, hayatım, itaatkar kelimesinin tanımısın."
"İtaatkar değilim, hadi ama!"
"Evet, öylesin. Sadece bunu bilmiyordun. Kanıt istiyorsan..." Alçalıp kulağına derin bir ses tonuyla fısıldadı. "Küçük sürtüğüm olarak anılmak nasıl bir duygu?"
Ve böylece Harry'nin tüm vücudunu bir ürperti kapladı. Dudakları aralandı. Louis'in nefesi boynunu gıdıklıyordu. Erişimini kolaylaştırmak için kafasını geriye atarak ona yer açtı. Ona teslim olmak üzereydi.
Saniyeler sonra aklını başına toplayıp Louis'i uzaklaştırdığında artık çok geçti. Louis ona alay edercesine gülümsüyordu. "Gördün mü?" Dedi.
"Gülmeyi kes yoksa seni çadırımdan kovarım."
"Ah, ne tatlı! Gideceğimi sanıyorsun."
Harry cevap vermek üzereyken onlara en yakın olan çadırın fermuar sesini duyduğunda irkilip çadırdan aceleyle çıktı.
Niall içeriden debelenerek çıktıktan sonra esnerken uzunca gerindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost In The Same Jungle
Fanfiction"Mavi gözlerin buharlaşıyor, ruhuma ve aklıma doğru. Rüyalarımda bile seni arıyorum, senin izini sürüyorum. Gerçek şu ki, uyandığım her an aklımdasın. Her. Kahrolası. Dakika. Sanki kemiklerime işlendin ve damarlarımda geziyorsun. Ne kadar çabal...