0.8

24 8 0
                                    

Bu sefer beni uyandıran şey kapı zili olmuştu. Kapı zili de bizimkiler gibi şarkı falan da değildi, bildiğiniz ciyak ciyak kuş bağırıyordu! Tam kapıya doğru ilerlerken kapı kendiliğinden açılıverdi. Elson yanında bir arkadaşı ile kahkahalar atarak içeri girdiler. Ama arkadaşı... Bu kız tam olarak Elvindi! "F-Flora!" Diye koşa koşa yanına gitmiştim ki Elvin'im "Flora kim ya? Birine benzettin sanırım, Elson bu da kim ve bu evde ne işi var, burası sizin değil mi?" Deyince bozguna uğramış gibi sendeledim.
"Esal iyi misin? Elena tamam otur şuraya hepsini teker teker anlatacağım" Dedi Elson
Ama bu olamazdı, bunların hepsinin rüya olmasını istiyordum. Aslında buraya hiç gelmemiş, uzun bir rüya görüyormuşum gibi olmasını istiyordum. Ama olmuyordu işte. Gerçekten buraya gelmiştim ve burada ki hayatı yaşamaya başlamıştım. Burasının hayat koşulları çok daha zordu, evet ama yapmak, direnmek zorundaydım. Bunu başarmak zorundaydım, geçmişimi unutmak, düşünmemek ne kadar bir üst seviyede olsa bunu yapacaktım, olması gereken buydu. Burada her an herşey olabilirdi, herhangi bir savaş veya birbirinden ayrı ayrı daha niceleri olabilirdi. Kral ve Kraliçe burada sakladığımı öğrenebilir veya düşmanlardan biri benim peşime düşebilirdi? Bunları benden başka kimse neden düşünmüyordu ki! Ben düşüncelere dalıp gitmişken Elson'un bağırmasıyla kendime geldim "Kızlar! Kendinize gelin! Elena bu benim yeni arkadaşım Esal, Esal buda Elena yakın bir arkadaşım. Sanırım dünyadaki bir arkadaşına benzettin ama hayır, hiçbir şey düşündüğün gibi değil" Dedi, ah flora'm nerdesin? Nerelerdesin be best friend'im! Özlemimden ölüyorum kızım! Ah acaba bensiz yine neler karıştırdın? "Elena sana herşeyi baştan sona anlatıcam, ama bu yaşananlar çok uzun. Daha sonra" Dedi Elson, mahçup bir yüz ifadesi vardı Elena'ya bakarken.
"Peki, o zaman yosun tea benden!" Dedi Elena, ne demişti o? Yosun tea mı? "Esal, sana değişik gelebilir ama istersen bir dene" Dedi Elson. "Tabi ki! denerim" Dedim, sesimi fazla yükseltmiş olacaktım ki, Elena yüzünü buruşturmuştu. Elena tam ayağa kalkmıştı ki, kapı çaldı. Ay bu kuşunda sesi hiç kısılmıyor maşallah! "Geldim! Geldim!" Diye bağırdı Elena. Kapıyı açtığında Lucas'ın sesi evde duyuldu. "Ah! Elena bayağıdır görüşmüyorduk! Nasılsın?" Diye sordu, bu sırada Elena ile sarılıyorlardı. "İyiyim! İyiyim! Maşallah gücün kuvvetin yerinde senin hâlâ" Dedi Elena. O sırada bizde oturmuş Elena ve Lucas'ı izliyorduk. Yüzümde ufak bir tebessüm vardı. "Hoşgeldin, abi" Dedi Elson, Lucas ise hiç cevap vermeye gerek duymadan yanıma oturdu. "Kalk üstünü giyin, bu halde hiçbir koşula hazırlanamasın" Dedi kulağıma doğru fısıldayarak. "Peki" Dedim ve ayağa kalktım, "Elson, kıyafet seçimimde yardımcı olabilir misin?" Dedim. Elson sevimli sevimli yanıma geldi, "Tabi ki!" Dedi, odaya girerken. Hemen dolaba doğru hoplaya zıplaya giderken bende arkasından yürüyordum. Dolabı açtı içine bir bakındı, üstüme yeşil kısa kollu bir crop altıma ise kargo pantolonlardan çıkarmıştı. "Nereye gideceksiniz gene?" Diye sordu dolabın içine bakıp bir yandan düşünürken, "Bilmiyorum ki, dün konuştuk, 'burasının hayat koşullarını bilmiyorum' dedim diye kafası esti gene" Diye yanıtladım. "Ha. Siz kesin oraya gideceksiniz" Dedi Elson, yine nereye gidiyorduk? Allah'ım!
"Sen bunu da al üstüne ne olur ne olmaz belki soğuk olur" Diye ekledi Elson. O sırada kapıda beliren Elena "Elson yosun tea'lar hazır da Esal gidiyor mu?" Diye sordu, "Evet, abim gene bir yerleri gezdiricek olmalı" Dedi tatlı bir tebessümle. "Hım, anladım, Elson bir gelir misin? Galiba yosun tea'lara birşeyi katmayı unuttum" Dedi Elena. Elson ise hiç cevap vermeye yeltenmeden kapıya doğru ilerledi. Elena, bana hiç güven vermemişti açıkçası. Elson çıkar çıkmaz ayak seslerini duymaya başladım. Büyük ihtimalle yan odaya gidiyorlardı, iyi de yan oda mutfak orada değildi ki? Gene bir işler dönüyordu. Hemen yan odanın duvarına kulağımı yasladım, dinlemeye başladım. Elena, Elson'a birşeyler fısıldıyordu, tam anlamasam da 'Onun neden yok' gibi şeyler diyordu. Benim neyim yoktu? Ah doğru ya! Kanatlarım... O sırada Lucas'ın bir sözü kulağımda yankılandı, 'Kanatların çıkmadan, birine yakalanmamaya özen göster. Eğer yakalanırsan, o kişi ya ispikler ya da şüphe duyar' Lucas'la bu konuyu konuşmuştuk ve ben Elson yüzünden Elena'ya yakalanmıştım. Odada bir sağa bir sola dönüp dolaşırken kapı tak diye açıldı ve karşımdaki adama bakakaldım.
"Ee Esal, hadi giyin artık çıkalım" Dedi, kapıda beklerken. "Lucas ben yakalandım. Ben senin dediğin sözleri yapamadım" Dedim, hayal kırıklığıyla. Ama Lucas anlamamış olacak ki kapıda öylece dikiliyordu. "Esal, neler oluyor? Geç şöyle, otur ve neler olduğunu teker teker anlat" Dedi, gösterdiği yere geçip oturdum. "anlatılacak bir şey yok, Elena' ya yakalandım ve Elena, Elson'a benden şüphelendiğini söyledi" Dedim ve ekledim, "Kendi kulaklarımla duydum, Elson'a neden kanatlarımın olmadığını sordu. Şuan yan odada konuşuyorlar" Dedim ve çok fazla konuştuğumu fark ederek sustum. "Bunu Elson bir şekilde halledecektir. Sen kafana takma. Haydi üstünü,başını değiştir de çıkalım" Dedi. Sadece kafamı sallamakla yetindim. Oda odadan çıkarken, bende kıyafetlere bakıyordum. Acaba yine nereye gidecektik?Yine uçmasak iyiydi! Ben bunları düşünürken, üstümü değişmiş, kapıya doğru yürüyordum, o sırada kapı kendiliğinden açıldı. Kapıda ki Lucas hayran kalmış gibi bakıyordu."Bir şey mi var? Neden öyle bakıyorsun?" Dedim üstümü düzeltirken. Görünürde bir şey yoktu! "Nasıl bakıyormuşum?" Dedi. "Hayran kalmış gibi" Dedim, toprak rengi gözlerine bakarken. Evet, gözleri toprak rengiydi, ama öyle bir toprak rengi ki... Bir gün o toprağın içine kaybolacakmışım gibi hissettiriyordu. "Olabilirim" Dedi, "Hadi, çıkalım" Dedi konuyu dağıtmak için. "Tamam. Bence de artık çıkalım" Dedim, kapıya doğru yönelirken. "Kızlar, sizde kusuruma bakmayın. Lucas'ın geleceğini unutmuşum" Dedim, yüzümde ki mahçup bir ifadeyle. Elena sadece kafasını sallarken, Elson; "Ah! Hiç sorun değil. Bir dahakine Elena ile daha iyi tanışırsınız" Dedi. Ben sadece kafamı sallarken Lucas; "Çok özür dilerim kızlar, keyifinizi bölmek istemezdim" Dedi ve ardından hemen Elena atıldı,"Yok be! Lafımı olur. Size iyi eğlenceler!" Dedi. Daha fazla uzatmadan kızlarla vedalaştık. Ve yola koyulduk. Burada bildiğiniz gibi arabalar, motobisikletler yok tabii, eski çağlarda ki gibi atlarla gidiyorduk. Öyle muhteşem atlar vardı ki karşımda, bunlar Unicorn'du. Onları ben, sadece filmlerde veya çizgi filmlerde görmüştüm. Onların gerçek olabildiğini görmek gerçekten muhteşemdi. Birisi Beyaz, birisi siyah. Yeleleri sanki güneş ışığında yanar gibi parlıyordu. Ve ben şimdi bu atlardan birine binecektim! Ben binecektim! İnanılmazdı! Atlara bindiğimizde, sanki hiç görmemiş gibi etrafa bakınırken Lucas'ın gözlerini üzerimde hissettim. Oda beni hiç görmemiş gibi bana bakıyordu. Ama dönüp ona hiç bakmadım, çünkü eğer bakarsam o toprak gözlerinde kaybolmuş gibi hissediyordum. Ama hiçbir zaman öyle olmayacaktı.
"Gelmek üzereyiz. Esal, buraları daha öncede gördün neden hiç görmemiş gibi inceliyorsun?" Diye sordu,"Sen neden beni hiç görmemiş gibi bana bakıyorsun?" Sorusuna soruyla karşılık verdiğim için tek kaşı havadaydı. "Nasıl? Bana dönüp hiç bakmadın, nasıl kendinden bu kadar eminsin?" Dedi, "Ben her zaman kendimden emindim, Lucas" Diye yanıtlarım. Gözlerimi, o toprağa kilitlerken. Kaşları çatıktı. Uzun süre birbirimize baktıktan sonra ilk gözlerini kaçıran o oldu, bende önüme döndüm. Atlar durdu, bizde indik. Ve yürümeye başladık. Lucas önümden giderken onun ensesini izliyordum. Ormanın derinliklerine doğru gidiyorduk. Uzun süre sonra ormanın derinliklerine geldik -yani ben öyle düşünüyordum- önümüze içi kum dolu asılı bir çuval çıktı. Üzerinde yer yer delikler vardı. Ne yani Lucas beni atış yaptırmaya mı getirmişti? Lucas getirdiği çantasını bir köşeye koyarken, bende dümdüz çuvala bakıyordum. Lucas elime bir mızrak tuttururken birşeyler anlatıyordu. "Bak bunu böyle çenenin altında, heh! Şöyle" Diyordu. "Sen hiç mi ok kullanmadın?" Dedi , "Hayır, kullanmadım" Diye yanıtladım. Sanki ok kullanmak zorundaymışım da ben kaçmışım gibi bir bakış attı ve arkama geçti. "Şimdi hedefini ayarla ve tüm gücünle fırlat" Diye fısıldadı. Tek gözümü kapatıp hedefi ayarlamaya çalıştım, mızrağın ucu hedefin tam ortasında duruken tüm gücümle mızrağı fırlattım. Mızrak çuvalın içinden geçip diğer tarafından yavaşça yere düştü. Gururla göğüsüm kabarırken saçlarımı ellerimle arkaya doğru attım. Yüzümde ufak bir tebessüm vardı. "Atışların iyiymiş" Dedi ve ekledi; "Ama benim kadar değil" Yüzüne onu kınarmış gibi bir bakış attım. "Sen burada yaşayıp büyüyen insansın " Dedim ve düzelttim, "Pardon, Elf'sin"
"Daha önünde yapıcağın çok şey var, bununla övünme " Dedi, Lucas. Daha fazla uzatmadan, Lucas, eline bir mızrak aldı ve benim yerime geçti. Oda tüm gücüyle mızrağı fırlattı ve mızrak, çuvalın içinden geçti, ve tüm hızıyla çuvalı delip geçti. Mızrak çuvalın arkasındaki ağaca girdi. "Sen daha iyiymişsin, bunu kabul edelim" Dedim iki kaşımıda havaya kaldırırken. "Bunu zaten biliyorduk, sadece kanıtlamış oldum." Dedi ve çantasına doğru yöneldi. "Gidiyor muyuz?" Diye sorduğumda sadece başını salladı. "Hadi bakalım atlar orada bizi bekliyorlar" Dedi. Lucas, yanıma gelip kolunu omzuma atınca ufak bir şok geçirdim. Ne ara bu kadar samimi olmuştuk? Çok fazla mı ileriye sarmıştık? Kafamı aşağı eğip ayaklarımızı izlemeye başladım. Lucas ise etrafa baka baka, ıslık çala çala ilerliyordu. Yüzümde küçücük bir tebessüm oluştu. Ve atlara doğru yürümeye devam ettik.

MariposaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin