Oturmuş, bir güzel tanışmıştık. Şükürler olsun herşey Lucas'ın tahmin ettiği gibi gitmişti. Şimdi ise saraydan yeni çıkmıştık. Bu sefer uçmaya karar vermiştik. Ve şuan -eğer şuracıkta bayılmazsam- uçacaktık. Kanatlarım çok hoşuma gitmişlerdi.
Bence bunu yapabilirdim.
Ben güçlüyüm.
Güçlüsün.
Güçlüyüz.
Ve kanatlarımı çırpmaya başladım!
Artık kendimi hava da süzülürken görüyordum. Tıpkı en baştaki Sweetie gibi... Şuana kadar çok değişmiştim. Mito ile tanıştığım zaman korkudan bayılacaktım. Periler ise benden korkmuştu. Bu çok garip ama güzel bir maceraydı benim için. Şimdi ise doğru dürüst birşeyden korkmuyor -Aclanlar falan hariç-, herkes ile iyi anlaşıyordum. Çok geride kalan o eski günler aklımda canlandı. Gözlerimi yumdum, rüzgarın beni sürüklemesine izin verdim.
Elvinleydim. Her zaman ki gibi uçurumun kenarında oturmuş sohbet ediyorduk. Yanımızda kahvelerimiz, yanyana Bağdaş kurarak oturmuşuz. Güle güle konuşuyoruz.
"Tabi, bizim telefonlar sessizdedir. Bade de bizim yanımıza gelip annemizmişcesine kızar eve götürürdü" Diye fısıldadım. Ama uçtuğumuz yerde kanatlarımızın çırpma sesi hariç hiç bir ses duyulmadığı için sesim yankılanmıştı. "Dünya'dan mı bahsediyorsun?" Dedi Lucas yere doğru bakarken. "Evet, yani hayır. Arkadaşlarımla anılarım canlandı da aklımda. Sanırım onları gerçekten özledim" Dedim.
"Özlemen çok normal değil mi?" Diye sordu. "Özlemem normal, ama buraya nasıl geldiğim anormal değil mi?" Diye bende ona soru yönelttim. Buraya nasıl geldiğim çok garipti. "Nasıl geldiğini hiç anlatmadın ki, Esal" Deyince bende anlatmaya başladım; "Gelmeden önce bir okul gezisindeydik. En yakın arkadaşım Elvin ile patlamış mısır almaya gitmiştik. Yanında bir dondurmacı görünce, hava sıcak diye dondurma almıştık. Dondurmayı aldıktan sonra yürümeye başladık ve annem aramıştı. Annemle birlikte telefonda konuştuktan sonra yanımda olan Elvin bir anda yok olmuştu. Aslında o kadar uzun da konuşmamıştık. Onu ararken aniden dengemi kaybettim ve... Gerisi karanlık. Sonrasında gözlerimi burda açıyorum. Anormal bir durum bence" Dedim ve bu uzun konuşmamı bitirdim.
O sırada yere inmek için çabalıyordum. Kendim inemeyeceğimi anlayınca Lucas, elimi tuttu. O sıcacık eli, buz tutmuş elimi kavradıktan sonra elim, sımsıcak oldu. Sanki içimde ki bütün dertlerim bir anda yok olmuşlardı. Yüzüme bakıp gülümsedi. O güzel gülüşü, beni benden aldı. Toprakları tekrar önüne dönerken, kendimi ondan alıkoyamıyordum, güzel yüzü, gülüşü, sımsıcak olan elleri, toprakları... Herşeyi ayrı güzeldi. Beni içine çekiyor ve bir daha çıkamamamı sağlıyordu.
"Esal, bak buraya nasıl geldiğini anlamadım ama o Lunaparkta canın acımış mıydı? Veya buraya geldiğinde özellikle 'bu tarafım ağrıyordu' gibi birşey deme şansın yok mu?" Dedi. O an hatırladım, "B-Ben...Yani şey..." Diye konuşmaya başlayınca Lucas'ın kızacağını az çok hissetmiştim. Ama o beni şaşırtacak bir şey yapıp, "Hıım? Sen ne?" Diyerek, bana gülümsedi. "Ben, biraz hatırlıyorum ama... Buraya gelmeden önce kafamı vurdum galiba çünkü burada uyandığımda başım ağrıyordu. Ama vurmamışta olabilirim, yani bilemiyorum..." Dedim. Gerçekten bana ne olmuştu da buraya ışınlanmıştım? Neden yeni bir hayata başlamıştım? Niye bunların hepsi benim başıma gelmişti? İşte bunların hiç birinin cevabı yoktu. Eğer bir gün Dünya'ya geri dönersem ilk araştıracağım şey olurdu. Ama Dünya'ya geri döneceğim bile bilinmiyordu. Bu gerçekten çok sinir bozucuydu. "Anladım. Bende bilemiyorum, belki bir öğrenme yolu vardır ama biz bilmiyoruzdur" Dedi. Haklıydı. Artık bu konuya dair bir söz bile bulamıyordum. Bu sırada ağaç eve gelmiştik. Lucas zili çalınca evde birilerinin olduğunu anlamıştım. Saçımı düzeltmeye başlamıştım ki Lucas "Kendini toparlamana gerek yok, çok güzelsin. İçerideki kişiler zaten tanıdıkların" Dedi.
Ve kalbimi tekledi.
O bana çok güzelsin mi demişti? Yoksa ben mi yanlış algılamıştım? Anlayamamıştım. Yanaklarımın kızardığını hissettim. Perçemlerim kafamı eğdiğim için önüme düşmüştü. Benim kalbime dokunmuştu, hem de o kadar yumuşak dokunmuştu ki...
O sırada kapı açıldı. Yüzümü hemen kapıya doğru çevirdim.
"Çabuk içeri gelin, planı hazırlamamız gerekiyor!" Diye bağırdı Elson, içeri doğru yürürken. Lucas nerdeyse koşarmış gibi içeri girerken arkasından bende girdim. Neler dönüyordu? Ne planı hazırlayacaktık? Birimize birşey mi olmuştu? Emin olamamıştım. O sırada herkes bir masanın etrafına toplanmıştı. "Neler oluyor!" Diyerek seslendim. "Buraya gel, olayda sen de varsın" Diyerek seslendi Elson. Hemen yanlarında durup masada ki kağıda baktım. Birşeyler yazılmıştı. Başlığı okuduğum anda bütün algılarım sanki kapandı.
Aclanlar...
Bir kaç saniye öylece başlığa bakıp kalırken, Lucas yanlışlıkla koluma çarptığında kendime geldim. "Planı baştan anlatın. Neler olduğunu tamamıyla öğrenmek istiyorum" Dedi Lucas. "Öncelikle Aclanlar, Zale köyüne saldırdılar. Sonrasında ise Vlad'a saldırıya geçmişler. Büyük ihtimalle şimdi ki durakları biziz. Eğer kendimizi şu an savunamazsak Mariposa elimizden gidecek. Aslında gücümüz var ama kullanmıyoruz. Unicornlarımızı, silahlarımızı Marven'in isteği üzerine bir kısmını kullanacağız. Bu bizim için biraz sıkıntı olabilir ama Periler cüceler ve diğer hayvanlar yardımcı olacağı için çok sorunlu olacağını zannetmiyorum. Ki bazı hayvanlarımızın özel güçleri var. Bu işimize daha çok yarayacaktır" Diyerek uzun konuşmasını sonlandırdı. Ne olduğunu şimdi anlamıştım. Aslında büyük sorun bendim. Sahte kanatlar, sahte hareketler, sahte özel güçlerim,
Sahte ben...
Sahte olmam sorundu.
Sorun olan bendim.
Ve bundan nefret ediyordum.
Sessiz kaldım.
"Peki, dört bir şehir'i kaplayan bir kalkan kuralım. Her tarafta bir Elf dursun" Dedi Lucas. Masada Lucas, Elson, Raven, Mito, Sweetie ve Sindey vardı. Mito, Lucas'ın dediğini onaylar bir şekilde kafasını salladı. Sweetie "O iş bende, bana bırakın" Diyerek yanımızdan ayrıldı. "Ben perileri havaya yerleştireyim, daha korunaklı olmaz mı, Lucas?" Dedi Sindey. "Tabi ki de, hemencecik hallet Sindey" Diyerek onayladı Lucas. "Elson, sen ise gidip Kral ve Kraliçe yani Vannessa ve Mavera'ya yaptıklarımızdan bahset" Dedi Lucas, önünde ki kağıda bakarken. "Tamam, abi" Diyerek oda yanımızdan ayrıldı. Masa da sadece Raven, Lucas ve ben kalmıştık. "Herkes bir yere ayrıldı, peki ya ben ne yapıyorum Lucas?" Dedi Raven.
"Sen gözetleyeceksin Raven. İşini yapmayanların yerine başkalarını bulacaksın" Dedi Lucas. Olaya göre herkes bir iş ayrımına geçmişti. Peki ya ben ne olacaktım?
"Esal, sen şuanlık benim yanımda, benim gözetimimde olacaksın" Dedi sanki içimi okumuş gibi.
"Tamam" Diyerek yatağa ilerledim. Kendimi yatağa attığım anda kapının pervazında olan Lucas'ı görmeden hissettim. Sessiz bir gülme sesi geldiğinde de emin oldum. Lucas gerçekten çok özel hissettiriyordu. Onun beni anlaması kadar güzel bir şey yoktu. Toprak renkleri hariç...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mariposa
FantasyEsal arkadaşı ile bir etkinliğe katılır. Etkinlikte lunaparka giderler. Lunaparkda Esal'ın arkadaşı bir anda kaybolur ve Esal arkadaşını aramaya başlar, bir anda kendini farklı bir dünyada bulur ve hikaye burada başlar...