Elson etrafına bakıp, yüzüme mahçupça baktı. "Toplamamıza yardım etsen?" Diyerek Elena, kafasını Elson'un arkasından çıkardı. İçeri geçerken Elena, bir şarkı mırıldanıyordu. "Toplamaya başlamadan önce, kim bana ne olduğunu anlatmak ister?" Diyerek, elimi belime koydum. "Toplarken anlatsam?" Dedi, Elson. Kafamı sallayıp yanımda duran koltuktaki eşyaları alıp, yerleştirmeye başladım. "Şimdi. Kraliçe Vannessa'nın sinirleri saray yanınca çok bozulmuştu, Kral Mavera ile tartıştılar. Kraliçe Vannessa'nın tartışmasına kimse dayanamaz, öyle bir çınlatır ki etrafı. Eh, tabi Kral Mavera'nın da sinirleri bozuktu. İki psikopat bir araya gelince, son hal bu işte" Dedi, Elson. "Peki ya, şimdi neredeler?" Diye sordum. "Hiçbir fikrim yok, ilk başta Kraliçe Vannessa çıktı, daha sonra peşinden Kral Mavera gitti" Yüzü iyice düşmüştü. Ufacık bir saldırı yüzünden herşey altüst olmuştu. Yanımdaki koltuğa oturup, kafamı geriye attım. Dört kişi birlikte iş yapınca etraf, çabuk toparlanmıştı. Gözlerimi kapattım. "O karmaşadan uzak kalabilmemiz için en azından kalıcak yerimiz var, geçici olsa da" Dedi Elena ayağa kalkarken. Elson hariç hepimizde, geceliklerimiz vardı. Çok yorulmuştum. Ama bu yorgunluk, uyusam, dinlensem bile geçmeyecek bir türdendi.
🍂
Gözlerimi açtığımda karşımda o duruyordu.
Topraklarım.
"Günaydın. Gerçi saat oysave'yi geçiyor da, neyse" Dedi. Eli, saçımdaydı. "Ne zamandır uyuyorum?" Dedim yattığım yerde doğrulmaya çalışırken. "Ben geldiğimde, buradaydın ve uyuyordun. Diğerleri ise kendilerine çay hazırlamış, içiyorlardı" Dedi, Lucas. "İçeriye bir bakayım" Diyerek ayağa kalktı. "Hey! Birşey soracağım" Diyerek onu durdurdum. "Mito, Sweetie ve Sindey, nerelerdeler?" Dedim elimi, saçıma geçirirken. "Onlar... Aynı şekilde. Dışarıdalardır. Görmeye gidebiliriz" Dedi ve bir an duraksadı. "İstersen" Diyerek ekledi. "Çok isterim" Diye mırıldandım. Yattığım yerden kalkıp, dolaba doğru ilerledim. "Kıyafetlerin orada, gideceğimiz yere uygun olarak, Elson'a seçtirdim" Dedi. Kafamı salladım. Lucas, odadan çıkıncaya kadar kıyafetlere bakındım. Dar bir siyah crop vardı. Altına ise hafif bol, siyah bir şort vardı. Hemen giyinip odadan çıktığımda Elson, "Saçını topla" Demişti. Saçlarımı, sıkıca toplayıp, at kuyruğu yaptım. Kapıdan dışarı çıkarken aşağıda, bekleyen Lucas'ı gördüm. "Ee nereye gidiyoruz?" Diye seslendim. Üstünü düzeltirken, "Gidince görürsün" Dedi. Ben merdivenleri inmişken, eşzamanlı olarak bir yerlerden, çalı sesleri gelmeye başladı. Kafamı o tarafa çevirdiğimde ise Mito'yu gördüm. "Aaa!" Diyerek tamamen arkamı döndüm. "Nerelerdeydin ya?" Diyerek dizimin üzerine çöküp kollarımı açtım. Kollarımın arasına kafasını soktu. Bir köpek seviyormuş gibi bir kurt seviyordum. "Eh, özlendiğimize göre, gündeme geri çıkabiliriz!" Derken neşeyle kafasını havaya kaldırdı. Yüzümde koca bir gülümseme oluşurken Lucas'a döndüm. "Nereye gidiyorsunuz?" Dedi Mito. Gözlerim tekrardan Mito'yu bulduğunda "Ben bilmiyorum, ona sor" Diyerek fısıldadım. "Nereye götürüyorsun?" Diye sordu bu sefer Mito. Lucas'a tekrardan döndüğümde cevap vermiyordu. "Aman! Ne yapıyorsanız yapın. Bende bizim sürü ile birlikte savaş için hazırlıklara başlayayım" Diyerek, bizden uzaklaşmaya başladı Mito. "Kanatlarını hazırla, uçuşa geçeceğiz" Dedi Lucas. "Nasıl hazırlayacağım?" Diye sordum. "Çırpmaya başlasan, yeterli" Dedi bileği ile uğraşırken. Nasıl çırpacağımı bile bilmiyordum ki! Sanki iç sesimi okumuş veya duymuş gibi konuştu Lucas. "Kollarını bu şekilde biraz hareket ettirsen, gerisi gelir" Kollarımı tutmuş, nasıl yapacağımı gösteriyordu. Dediği gibi yapmaya başladığımda, kanatlarım git gide daha da hızlandı. Lucas elimi kapıp havaya süzüldüğünde, bir şok geçirmiştim ancak bu şok, üç veya dört saniye sürmüştü. Kendime geldiğimde, aşağı bakmadan Lucas'ın elini bıraktım. "Artık kendim uçabiliyorum!" Dedim neşeyle. Bir kaç dakika uçarak ilerledik. Lucas bir anda bir yerde duraksadı. "Bugün, uçmakla yetinmeyeceğiz. Uçarken, nasıl savaşacaksın? Onu öğreteceğim" Dedi. Daha sonrasında yanında ok ve yay getirdiğini gördüm. "Oku atacağız ama ok aşağı gidecek, ya bir yaralanan olursa?" Dedim şüpheyle. "Öyle birşey olmayacak, çünkü seni getirdiğim yerin altı, kimsenin asla uğramadığı, bir boş arazi" Dedi yüzüme tür dikkat bakarak. Bunu düşünememiştim. Sorun değildi, artık o benim için yabancı sayılmazdı. "Bu yapay bir ok, yani sana zarar vermez. Ancak sen bunu gerçek bir okmuş gibi düşüneceksin. Sana attığım an kaçacaksın ve sana vereceğim yapay okları bana atacaksın. Beni, bir düşmanın gibi gör" Dedi yay ve oku hazırlarken. "Tamam!" Dedim. Bana bir yay ve ok uzattığında ufak da olsa biraz inceleme fırsatı bulmuştum. Yapay okun ucu, yumuşacıktı. En az bir yastık kadar, yumuşaktı. "Bir, iki, üç! Başlıyoruz!" Derken yaydan, yapay ok bana doğru fırladı ve anında sağ tarafa kaçtım. Sol tarafımdan ok geçerken, eşzamanlı olarak bende hazırladığım ok ve yayımdan, yapay okumu Lucas'a doğru fırlattım. Ok, Lucas'ın omzuna gelmişti. Lucas, bilerek kaçmamıştı. "Hey! Neden kaçmadın?" Diye bağırdım. "Bir düşmanın olsaydım ve kaçamasaydım, neresini vurduğunu görmeni istedim" Dedi, yayına, yeni -yapay- okunu takarken. Takar takmaz bana attığında, anında yapay okdan kaçıp, önceden hazırladığım yapay okumu Lucas'a tekrardan fırlattım. Lucas, bu sefer kaçarken, ben ikinci yapay okumu ona fırlattım. Bu sefer kaçmaya vakit bulamamıştı ve tam boynuna atış yapmıştım. Bütün oklar aşağıdaki araziye düşmüştü.
🍂
Biraz yapay oklarla savaş verdikten sonra bütün oklarımız tükendiği için aşağıdaki azariye inip okları bulmaya başladık. İkimizde farklı yönlere ayrıldığımız da, Lucas'ı göremiyordum. Birkaç adım atıp, yerde duran yapay oku almak için eğilirken, arkamdan iki kol uzandı ve kollarımı tutup, beni kendine çekti. "Hey! Bırakın kollarımı!" Derken sürüklenmeye başlamıştım. Yüzlerini görmek için kafamı çevirmeyi düşündüğüm an iki adamdan biri diğer kolunu, boynuma doladı. O kadar iri yarı kolları vardı ki kurtulamıyordum. "Ya bırakır mısınız! İşiniz gücünüz yok hep beni kaçırma derdindesiniz ya!" Diye bağırdım. İkisinde de bir değişim olmayınca, sağ tarafımdakinin bacağına ayağımla vurdum. Adam da haraketlilik olmadı. Bu numaram, işe yaramamıştı. Sıra, kollarını ısırmaya çalışmaktaydı. Isırmaya çalıştığımda, adam, kolunu biraz daha boynuma sarmıştı ve artık oraya uzanamıyordum. Bu aptal Lucas neredeydi? Bağırmamı duymamış olabilir miydi? Şuan ona ihtiyacım yoktu. Kendim halledebilirdim. Ve sıra, son hamleme gelmişti.
Cilve
Onları nerelerinden vurabilirim diye düşünmüştüm. "Hey, tatlım! Senin damarların ne kadar da belirgin! Çok güzel duruyorlar!" Dedim, hafif sesimi yükselterek. O sırada elimle, onun koluna dokunmaya çalışıyordum. "Dokunabilir miyim?" Diye fısıldadım. Kolumu bırakıp, elimi, koluna koydu. boynumu tutan da bu adam olduğu için, boynumu da bırakmıştı. Yüzünü görmemiştim. Arkamı döndüğümde, gördüğüm yüzle şok geçirdim. Hızlı davranmam gerekse de olduğum yere çakılmış gibiydim.
Marcon...
Hemen kendime geldiğimde, ilk başta diğer kolumu tutan adamın yüzüne dirseğimi geçirdim. Adam sarsılırken bir, iki adım gerilemişti. Bundan faydalanıp, koşarak yüzüne uçan tekmemi geçirdiğimde adam güçsüz düşmüş olacak ki yere çakıldı. Marcon bana doğru gelip kolumu tutmuştu ki yüzüne tükürdüm. Tükürüğümü yüzünden silmek için elini yüzüne uzattığında, yüzündeki eline sertçe vurdum. Burnu acımıştır diye, içimden düşündüm. Yavaş hareketlerle yüzündeki tükürüğü sildiğinde, yüzümdeki tebessümü görmesini istemiştim. Elini, yüzünden çeker çekmez yumruğumla, burnuna tekrar vurdum. Marcon, acıyla inlerken ben, koşmaya başlamıştım bile. Marcon ve adamını halt etme düşüncesi beni fazla mutlu etmişti. Karşıdan gelen Elson ve Lucas'ı gördüm. Yanlız değillerdi. Arkalarında büyük bir topluluk vardı. Lucas, gelip elini omzuma koydu. "İyi misin?" Diye sorduğunda, "Bunca zaman nerdeydin?" Diye sordum. "Özür dilerim-" Dediğinde sözünü kestim. "Kalkınca el vermenin, bir anlamı olmaz, Lucas" Yüzünde anlamamış gibi bir ifade oluşunca elimi geçiştirirmiş gibi salladım. Arkasına bakıp konuşmaya başladı. "Onlar Leptir askerleri. Bizim askerlerin, en güçlüleri. Elson ve sen ağaç eve dönüyorsunuz. Bizim, Leptin askerleri ile ufak bir işimiz olacak" Dedi, yüzünde minik bir tebessüm oluşurken. "N'apıcaksınız? Onları öldürücek misiniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mariposa
FantasyEsal arkadaşı ile bir etkinliğe katılır. Etkinlikte lunaparka giderler. Lunaparkda Esal'ın arkadaşı bir anda kaybolur ve Esal arkadaşını aramaya başlar, bir anda kendini farklı bir dünyada bulur ve hikaye burada başlar...