11.

16 2 0
                                    

Lucas'ın güncesinden;
"Ne!" Diye haykırdı Esal, cümlemi tekrar ettim. "Sevgilim olarak, Esal"
"Nasıl olacak o? Senin sevgilinsem, onlar benim ailem ile tanışmak isteyecekler ve-veya ailemi sorucakla-" Derken sözünü kestim. "Esal! Bunların hepsini anlatacağım bunların hepsi ayarlı, boş yere stres oluyorsun" Dedim. En azından daha ferahlamış gibi görünüyordu. "Yok, böyle olmayacak. Anlatsana artık Lucas!" Bu kız ne kadar meraklı bir şeydi! "Peki, peki. Başlıyorum, uzun uzun dinle beni" Dedim ve anlatmaya başladım.
🍂
Yol boyu beni sakin sakin dinlemiş, aklına bir yer takıldığı zamanlar bana sormuştu. Olay örgüsü kısacası şöyleydi; Esal doğduğu zaman, annesini kaybetmiş, babası ile yaşamaya başlamıştı. Babasıyla çok iyi anlaştığı söylenemezdi. On altı, on yedi yaşlarına kadar babasıyla yaşamıştı. Ama ne yazık ki babasına da Aclanlar'a kaptırmıştı. Kanatları ise aynı şekildeydi, ona aldığımız takma kanatları ile Kral ve Kraliçe'yle tanışacaktı. "Yaklaşıyoruz, bak buradan görünüyor şurası" Diyerek bir elimi beline sararken onun boyuna eğilmiştim. Tek gözüm kapalı bir parmağım ise havadayken sarayı gösteriyordum. Şimdiye kadar hiçbir kızın belini bu kadar sarmamıştım. Bu benim için bir ilkti. Bu kız bana farklı duyguları hissettiriyor, ne yapacağımı şaşırttırıyordu.
🍂
Sarayın kapısının önüne geldiğimizde Esal, "Çüş artık bu kadar güzellik fazla, diyesim var" Dedi, yine düşüncesini dışından söylemişti. Onun dediğini fark ettirmeden, "Haydi, içeri girelim" Dedim. İçeri girerken Esal'in yüzünde kocaman bir gülümseme olduğunu fark ettim. Ayrıca biraz tırsıyordu, bunu hissedebiliyordum. Kapıyı tıklattım. İçeriden bir sesin gelmesi saniyeler sürdü. Kapının kolunu tuttuğumda Esal'e bir baktım, bana onaylar gibi başını salladı. Kapıyı açtığımda her zaman gördüğüm bir manzara çıktı karşıma. Bana normal bir kraliyet odası gibi gelse de Esal ilk defa görecekti. Onun tepkisini çok merak ediyordum. Bana göre güzel olan bu yer, ona göre efsane, muhteşem olacaktı. Ben içeri girmiş, Esal'e dikkatlice bakıyordum, daha doğrusu Esal'in içeri girmesini bekliyordum. Esal, şok olmuş gibi gözleri kocaman açılmıştı, içinde bana söyleyeceği o kadar çok şey dolaşıyordu ki kafasında, bunu hissedebiliyordum. Esal kapının pervazında kalakalmış, öylece içeri bakıyordu. "Esal" Diye fısıldadım. Çok geçmeden ufak bir tebessüm ile kafasını eğip içeri girdi. Bende yüzüme aynı tebessümü yerleştirdim ve Esal'in omzuna elimi attım. Rahatsız olduğunu düşünmüyordum. O açık sözlü bir insandı, rahatsız olsaydı benimle bu konuyu konuşurdu. Yüzümdeki tebessüm onu düşündükçe daha çok büyüdü. Evet, şimdi ise Kral ve Kraliçe'yi görecektik. Sizlere Kral ve Kraliçe diye anlatmak yerine isimleri ile, yani Mavera ve Vannessa diyerek anlatacağım. Vannessa'nın bir korumacı perisi karşımıza çıktı. "Hoşgeldiniz, Prens hazretlerimiz" Dedi ellerini havada birleştirirken. "Kral Mavera ve Kraliçe Vannessa ile sevgilim olan Esal'i tanıştıracağım, Bayan Perion" Dedim Esal'in ufak tebessümüne bakarken. Esal utanmış olacak ki kafasını aşağı eğdi. "Buyrun, Prens'im" Dedi Perison. Başını eğip selam verdi. Esal'i daldığı düşündüklerinden çıkarmak için kolunu çektim ve yürümeye başladık. "Kolumu sertçe çektin, fark etmemiş olabilirsin ama canım yandı" Dedi kısık sesle Esal. "Mi dispiace" Dedim kulağına eğilip, muhtemelen bunu da anlamayacaktı. "O ne demek? Pardon ben sizin dilinizden anlamıyorum, biraz benim dilimde de konuşur musunuz lütfen?" Dedi Esal. Ufak bir kahkaha patlatıp, ona açıklamaya karar verdim. "Mi dispiace, Cüceler'in dilinde 'Özür dilerim' anlamına gelir, yani ben senden özür diledim, Esal" Dedim dümdüz önüme bakarken. "Lucas neden bu kadar rahatsın? Kral ve Kraliçe'nin yanına gidiyoruz. Ve bu kadar rahat olman beni çıldırtıyor" Dedi, Esal.
"O zaman desene, daha çok çıldıracaksın!" Diyip kahkaha atarak Esal'e baktım. Yüzünde bana ters bir yüz ifadesiyle, bir öfkeyle bakıyordu. Tamam kabul edelim, bu sefer onu gerçekten sinir edebilmiştim. "Lucas artık gerçekten Kral ve Kraliçe'yi görebilir miyim? Ne kadardır yürüyoruz, hala ulaşamadık"
Diye sordu Esal. "Biraz daha yürü şu sol taraftan gireceksin kapı tam olarak karşında olucak" Diyerek yönü gösterdim. "Sanki orada beni tek bırakacakmışsın gibi konuşma! Ben tek başıma hiç bir halt yiyemem" Diyerek sesini yükseltti. "Esal, sakin ol. Ben hiç bir yere gitmiyorum. Seni orada bırakıp, gittikten sonra ben de mintys'i (Nane) yerim" Dedim Esal'in tırsmış suratına bakarken. Tam o sırada sol köşeyi dönmüştük. Yaklaşık bir on beş - yirmi dakikadır yürüyorduk. Yaklaştığımızı gören Esal'in yüzünde zaferi kazanmış gibi bir ifade vardı. Ona yandan bir bakış atıp önüme döndüm. Ve tam şuan Esal, Mavera ve Vannessa ile tanışacaktı. Yüz yüze gelecek, yalanlarımızı onların yüzüne çarpacaktık. Tehlikeli bir çözüm yoluydu ama başka çaremiz yoktu.
Eğer Esal'in farklı bir diyardan geldiğini öğrenirlerse ne onu yaşatırlardı ne de beni. Neyse ki herşeyimiz hazırdı. Artık o kapının önündeydik ve içeri girmemiz gerekiyordu. Önümde bu sefer Mavera'nın koruyucu meleği Astlley duruyordu.
Esal'in güncesininden;
Adını daha önceden bildiğim, Kral'ın koruyucu meleği Astlley duruyordu, Lucas'ın karşısında. Lucas gerçekten çok sinir bozucuydu. Neden benimle uğraşmak zorundaydı ki? Önünde duran Astlley'e bir selam verdi ve geçebilmemiz için işaret verdi Astlley kapıyı tıklattığında içimi bir heyecan kapladı. Aslında heyecanlıydım ama şimdi daha da heyecanlanmıştım. "Sakin ol, Esal. Yapacaklarını unutacaksın" Dedim kendi kendime fısıltı ile konuşurken. Lucas hafiften duymuş olacak ki "Hım?" Diye sordu. Bizim anlaşma şeklimizi kimsenin anlayacağını düşünmüyordum. Nihayetinde kapıdan bir ses geldi ve yüzüm kapıya döndü. Karşımızda duran kişi Vannessa'ydı.
"Haha, sevgili Lucas'ım gelmiş benim!" Diyerek Lucas'a sarıldı. Bu görüntü içimi yumuşatmaya yetmişti. Buradan çok tatlı görünüyorlardı. "Yeni bir misafirimiz mi var? Dedi bana döndü başımı eğip selam verdim Hadi içeri geçin de tanışalım" Dedi Vannessa. Onu dinleyerek içeri doğru yürümeye başladık. Vannessa'nın eli, Lucas'ın omzundaydı. Yüzüme güzel bir gülüş yerleştirdim. "İsterseniz siz şunlara oturun rahat edin" Dedi. Oturduk sonra yüzüme baktı. "Çok güzel bir kız Lucas bu kızı daha önce görmüş olamam değil mi? Hayır görsem unutmazdım. Çok güzel bir kız" Dedi Ben bu sözler üzerine yanaklarım yırtılacakmışcasına gülümsemeye başladım. "İltifatınız için çok teşekkür ederim, Majesterileri" Dedim. Yüzümdeki tebessüm hala devam ediyordu. O sırada taht odasının kapısı açıldı ve içeri heybetli, güçlü bir adam girdi. İçimden acaba bu kişi Kral mı diye düşünürken, Lucas bana fısıldadı. "Kralımız geldi, selam ver Esal" Dedi, hemen ayağa kalkıp önünde eğildik. "Ok Lucas, misafirimiz mi varmış?" "Evet, Amcacığım. Bu kız benim sevgilim" Diyerek olayı bir anda patlattı. Gerçi o iyi oyuncuydu. Her zaman toparlardı. "Hıım, güzel kızı da bak bizim oğlan kapmış" Dedi Vannessa, Mavera'ya. İçimden kahkaha atmak geldi ama kendimi tutmalıydım, öyle de yaptım. "Kızım sen anlat bakalım, annen baban falan?" Dedi Mavera. Rol oynama sırası bendeydi. Bir tiyatrodaydık ve bu tiyatroyu bir şekilde bitirmemiz gerekiyordu. Hemen atıldım, "Benim annem, ben doğarken ölmüş. Babamla büyüdüm. Çok iyi anlaştığımız da söylenemedi. Bir yaşımdan sonra da babam, Aclanlar'a yem oldu" Dedim. Vannessa'nın eli ağzına gitti. Ağzı bir karış havada kalmıştı. Konuşmama devam ettim. "Bu yaşıma kadar da tek büyüdüm. Sonra da prens olan Lucas ile tanıştım. Artık hayatımda o olduğu için çok mutluyum" Dedim Lucas'a bir tebessüm ile bakarken. O da bana karşılık verdikten sonra Mavera'ya bir baktım.
Şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu.
"glöyn byw¹ Tanrıçası seninle olsun, canım benim!" Diyerek bana doğru ilerleyen Vannessa'ya döndü gözlerim. Gelip bana sıkıca sarılınca ufak bir dalgınlık yaşadım, sonrasında bende sarılmasına karşılık verdim. İlk defa bu kadar huzurlu ve güvende hissediyordum. Çok güzel bir his olduğunu henüz fark ediyordum.
Belki de bu duyguyu ilk defa yaşadığım içindir...
¹Galce - Kelebek

MariposaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin