11.BÖLÜM

11.9K 422 22
                                    

ALÇİN

Hayat bazen bizi hiç ummadığımız şeylerle sınar. Bazen aile , bazen bir hastalık , bazense başka hayatlar ve onları yaşayan insanlar tarafından.

Sınanmak bambaşka bir duygu. Nefret , kin gibi değil.
Sürekli tekrar eden bir kısır döngü. Nedendir bilmem bu eve gelin gelişimin üzerinden daha yirmi  dört saat geçmemişti.
Ben içindeki insanları hiç tanımadığım bir evde. Neredeyse hiç tanımadığım bir adamın koynunda yatıyordum.

Fatih. İyi adam Fatih. Belki çıkarıp almıştı beni o evden lakin şimdi korkularım daha büyüktü. Küçücük bedenim sığmayacaktı bu eve biliyorum. Hani birşeyler yeriz midemiz onları hazmedemez ya öyle birşey işte. Hazmedemeyeceklerdi beni. Bu kendimi üstün gördüğümden değil. Aksine ilk günden kendini belli eden yenge hanımdan anlamıştım.

Fatih beni sarıp sarmalamış bir güzel uyutmuştu. Zaten ağladığım için  göz kapaklarım kendiliğinen kapanıvermişti. Benim bu evde tek güvenebileceğim sırtımı yaslayabileceğim kişi kocamdı. O da zaten kendini bu sabah belli etmişti. Ardımda dimdik durarak.

Neredeyse akşam olmuştu. Hava kızıl rengine bürünmüştü.
Göğsünden başımı kaldırıp yataktan çıkmadan sırtımı döndüm ona. Gökyüzünü izleyecektim. Günün bu saatlerinde gök bana benziyordu. İzlemeyi seviyordum. Üzerimde ince bir örtü vardı. Ve sabah giydiğim kıyafetler. Açıkcası acıkmıştım da. Ama bunu Fatih farkedene kadar söylemeyecektim. O sırada Fatih'in kolunu belime sarmasıyla uyandığını anladım. Başını da boynuma çoktan sokmuştu.

"Uyumadın mı?"

"Yeni uyandım sayılır."

Kızıl ışık esmer yüzüne vuruyordu. Ne kadar güzel durduğunun farkında mıydı acaba ?  Yeni çıkan kömür karası sakalları,kavruk teni , simsiyah gözleri bunların her birini hiçe sayan bakışları.

İşaret parmağını burnuma vurarak;

"Söyle bakalım acıktın mı çilli."

"Biraz."

Kendi kendine biraz mırıldandı. O sırada yüzümdeki saçlarımı çekti. İnceledi yüzümü. Her bir detayımı ezberler gibi inceledi. Yüzümü kendine çevirdi.
O an o kadar masum baktı ki. İçim çoktan erimiş su olmuş akıverdi ona.

"Bende çok acıkmıştım halbuki."

Doğrulmaya çalıştım yatakta.

"Kalk haydi inelim aşağı. Doyuralım karnımızı."

Beni durdurdu. Sakince geri uzandım yatağa. Çoktan tepemde eğilmişti.

"Ne üstüme geliyorsun Fatih."

İnci gibi dişleriyle gülüverdi bana.

"Belki ben yemekten önce seni yemek istiyorum."

"Af buyur?"

"Hem yemekten önce hep tatlı yerim ben."

İstemsizce gülmeye başladım. Küçük çocuklar gibi anlatmaya başlamıştı.

"Şimdi şu bal dudaklarından içsem."

"Hım."

Devam etmesini istiyordum. Lakin bir sorun vardı ki. İçim şimdiden bir hoş olmuştu.
O sırada anlattığı adımları bana bizzat dokunarak atıyordu.

"Sonra öpsem boynunu."

Parmakları dudaklarımdan boynuma inmişti.
Sesimi çıkarmamaya çalışıyordum. İzliyor altında öylece yatıyordum.

"Mis konunu çeksem içime."

Kafasını öyle bir hırsla  soktu ki boynuma anlayamadım. Öyle derin soluyordu ki. Sonra ben ne olduğunu anlatamadan dudaklarımız buluştu.
Emiyor ,içine çekiyordu. Sanki susuz kalmışta o açlıkla su içiyormuş gibiydi.
Ben bilmiyordum. Evliliğin böyle olacağını. Sürekli böyle mi olacaktık. Rahatsız değildim tabii. Ama doğrusu bu muydu?

ALÇİN(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin