Öncelikle herkese merhaba demek istiyorum :) Bölüm yazmadığım zamanlarda aranızdan bir kaç kişinin ısrarla benden bölüm istemesi beni çok mutlu etmişti onlara çok teşekkür ediyorum onlar olmasa şu an bölüm yayınlıyor olmazdım. Umarım hala burada olan ve bölümü okumak isteyen okuyucularım vardır. Keyifli okumalar dilerim :)
Elifle birlikte Elifin bana gereksiz bir biçimde çemkirmesinin ardından kendimizi bizde bulmuştuk.
Akşama kadar gereksiz bir biçimde bahçede oturduktan sonra kendimizi akşam yemeğine kadar eve sokmamış annemin bize bir garson edasıyla yapmış olduğu atıştırmalık servislerle yetinmiştik.Ve bu saate kadar abim eve gün boyu hiç uğramamıştı. Bunu düşündükçe yüzümdeki sinsi gülümsemeye engel olamıyordum açık söylemek gerekirse.
Kırk yılın sırtı Elif bize geliyor ve normalde her an işten kaytarmak maksadıyla eve damlayan abimin bugün işten kaytarmayacağı tutuyordu.
Akşam yemeği yemek için masaya oturduğumuzda bile abim eve gelmemiş bende daha fazla merakım engel olamayıp bir yandan mercimek çorbamı kaşıklarken diğer yandan babama döndüm.
"Baba, abim nerelerde?"
Babam yemekte olan gözlerini bana çevirdi.
"Dükkanda biraz işler uzadı bugün kızım biraz sonra gelir heralde". Dedi babam başını iki yana sallarken.
Babamı başımla onaylarken bakışlarımı annemin ısrarla tabağını yemeklerle doldurmaya çalıştığı arkadaşıma çevirdim.
"Yeterli bu kadar Sevil teyzecim "
Dedi en kibar haliyle arkadaşım. Annemin tepeleme doldurduğu tabağına bakarken dişlerim gözükecek şekilde gülümsedim.
Ne kadar kibar bir arkadaşa sahiptim böyle.
Ben olsam onun yerinde tencereyle getir istersen Sevil teyze falan derdim sanırım. Zira annemin hakkettiği cevap kesinlikle buydu.
Annem Elifin hem ince hem uzun olması sebebiyle biraz daha etlenmesi gerektiğine inanıyordu bu sebeple bize her gelişinde Elife evde özel bir muamele hakim oluyordu.
Annem Elife yok artık der gibi bakarken
"Hiç olur mu öyle şey kızım şuncavık şeyle doyulur mu hiç " dedi gözleri kocaman olurken.
Hafifçe kıkırdadım. Çünkü annem bu dediği şeye gerçekten inanmış gözüküyordu.
Elif ve annem bana aynı anda ters bir bakış atarken onlara tatlı tatlı gülümseyip yemeğime döndüm.
Annem Elifin hanımefendiliğine bayılıyordu.
Annem bana da fazla fazla yemek yedirmeye çalıştığı vakit ben asla tabağımı bitiremez ve annemin günaha giriyorsun israf laflarına ben sana o kadar yemem koyma demiştim günahı senin boynuna diyerek annemi çıldırtıyordum.
Oysa Elif kusmadığı müddetçe fazlasıyla zorlanarak da olsa o yemekleri bitirirdi.
Biz bir süre daha sessizce yemeklerimizi yemiştik.
Aradan geçen sessiz dakikaların ardından sessizliği bozan şey benim mükemmel tatlı sesim değildi onun yerine abimin sanki çocukmuşçasına ısrarla bastığı zilimizin sesiydi.
Yüzümü buruşturdum.
Cidden olmamıştı bu çocuk.
Hızla oturduğum yerden kalktım ve arkadaşıma göz kırparak gülümsedim.
Elifse bana dolup taşmak üzere olan ağzıyla boş bir bakış attı.
Tabi o nerden bilsin abimin özel bir zile basma yöntemi olduğunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTLULUĞA SARILMAK
Fiksi Remaja"Sen alırsın beni " Nefesim kesildi. "Hıh? " İstemsizce ağzımdan firar etti. Bir adım yaklaştı bana. "Hani beni kimse almazmış ya sen alırsın beni. " Dedi tekrar açıklayıcı bir şekilde. Utanmıştım! Vallahi utanmıştım! Bir kaç saniye yüzüne donm...