Jisoo ile Suho uzun süre birbirlerine baktıktan sonra Jisoo sevinçle abisine sarıldı. Suho da hemen elleri ile Jisoo'yu sardı. Çok özlemişti onu.
"Çok özledim seni..." Jisoo Suho'dan ayrılıp onun yüzüne bir tokat attı. Neye uğradığını şaşıran Suho şaşkınca kardeşine bakarken Jisoo'nun gözleri çoktan kızarmıştı. Kızarık gözlerle abisine bakmaya başladı.
"Bunca zamandır neredeydin! Babamın yanına gittim senin orada olduğunu düşündüm. Adam beni hemen yakaladı. Senin için buraya kadar geldim be! İnsan bir kez bile aramaz mı kardeşini!" Jisoo ağlamaya başladığında Jennie tam onun yanına gitmeye hazırlanıyordu ki Nayeon durdurdu.
"Şuan gitme yanına. Suho ile beraber özlemini gidersin." Jennie yutkundu ve önüne döndü.
"Tatlım," Suho Jisoo'ya yaklaşıp gözyaşlarını silmeye başladı fakat Jisoo onu hemen ittirdi.
"Dokunma bana." Suho ona hüzünle bakarken Jisoo çoktan sinirlenmeye başlamıştı. "Neden buraya geldin şimdi? Neden buradasın?"
"Bizim bir kız kardeşimiz varmış, fakat babam onu öldürmüş. Onun videosunu polislere vermeye gelmiştim. Ve çok fazla olaylar oldu. Seni arayamadım çünkü telefonum 17. Kattan düştü. Yeni hat çıkaramadım çünkü yanımda olan bütün para bitmişti. Yani senin numaranıda bilmediğim için ortada kalmıştım." Daha sonra arkada ki Fuat abiyi çağırdı ve Fuat abi gülümseyerek onların yanına geldi.
"Fuat abi beni bir şekilde bulunca kurtulmuştum." Jisoo onlara inanamaz bir şekilde bakmaya başladı.
"Fuat abi sen şaka mısın ya? Birde seni arıyordum evde!" Fuat abi güldü.
"Yeğenim ben yolculuğa çıktığımda telefonu kısmıştım. O yüzden duymamışım." Jisoo derin bir nefes alıp kafasını geriye attığında Suho konuşmaya başladı.
"Kız kardeşimizin olduğunu ve öldüğünü söyledim. Neden şaşırmadın?" Jisoo kızarmış gözlerini abisine çevirdi. "Çünkü ben bunu yıllardır biliyordum abiciğim. Sadece bu günü bekledim. Polislere de o görüntüyü verdim zaten." Suho ona şaşkınca bakarken Jisoo yumuşak bir şekilde koluna vurdu.
"Nereye gitmiştin? Bunu sormadım sana." Suho kendine geldi ve yutkundu.
"Amerika'ya. Babamızın Amerika'da bir metresi varmış bende onu bulmuştum. Kadın resmen zorladı beni. Onunla karşılaşıp onu kendime aşık ettim ve sonra her şeyi anlattı. Bunu da anneme gösterecektim fakat o da içeriye girdi. Değil mi?" Jisoo başını salladı.
"Babamın suçlarına ortak olduğu için onu da aldılar."
"İkiside yaşlarından fazla suç işlediler. Hiç acımıyorum." Jisoo derin bir nefes aldı ve ortam bir kaç saniye sessiz kalınca Jisoo bozdu.
"Mahkeme bir kaç gün sonra. Bize haber verecekler. Avukatımın dediğine göre %90 ihtimali ile müebbet yiyebilirler. Bizde beraber gireceğiz mahkemeye. Seni tek göndermem." Suho gülerek kafa salladığında arkadan birisi onlara bağırdı.
"Jun-myeon! Kim Myeon! Suho! Jisoo! Kim Jisoo! Hey!" Minho koşarak onların yanına geldiğinde Suho kaşlarını çatarak Minho'ya bakmaya başladı.
"Vay, Minho! Seni görmeyeli büyümüşsün koçum!" Sarıldıkları anda Jisoo gülüp Minho'nun kafasına vurdu. "Bir daha hemen ortadan kaybolma." Minho gülerek Jisoo'nun saçlarıyla oynadı.
"Olmam merak etme." Suho Minho ile biraz sohbet ettikten sonra Jisoo'ya döndü.
"Kardeşim, senin işin artık yok herhalde," Suho bir süre Jisoo'ya baktı ve tekrardan önüne döndü. "Jisoo izin verirse bizim yanımızda çalışabilirsin." Jisoo gözlerini kocaman açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Love You And Me / JenSoo
FanfictionTuvalete yanlışlıkla girip o mükemmel vücudu gören Jisoo, gözlerini o vücuttan alamadı. Hem vücuda hemde sahibine aşık olmuştu. /Duru