Jane ile Lisa'nın evine geldiğimizde ilk önce ben inip sonra onu indirdim. Kolu biraz daha iyiydi fakat kendisi iyi değildi. Jennie'ye olanlar yüzünden kendisini suçluyordu.
Ben o Irene'a göstereceğim.
Jane'in belini tutarak kapının önüne geldim ve kapıyı tıklattım. On ikinci kez tıklattığımda kapı bir anda açıldı ve karşıma saçı başı dağınık kaşları çatık ve elinde göz bandı olan Lisa belirdi. İstesem şuan bu haline gülerdim fakat sevgilim kaçırılmıştı. Onu bulmadan
gülmek bana haramdı."Lan ne var gecenin bu saatinde?" Lisa sinirle bana baktıktan sonra Jane'e döndü ve kaşları yumuşadı. Tabii önünde ki saçlardan yüzünü ayırt edebilirsem. Ayrıca saat daha dokuzdu bu neyden bahsediyordu?
"Sevgilini neden evime getirdin? Sevişmek için başka yer mi bulamadınız?" Sinirle kafasına vurdum ve Jane'in belinde ki elimi daha da sıkılaştırdım. O şaşkınlıkla Lisa'ya bakarken ben ise sinirimi azaltmaya çalılıyordum.
"Gerizekalı, o Jane." Lisa şaşırıp ağzını kocaman açmış bir şekilde Jane'e bakarken ben ise gözlerimi devirdim. "Şimdi tanışmanın vakti değil. Jennie'yi kaçırmışlar. Irene ve diğer orospu çocukları Jane'de zarar verip siktir olup gitmişler." Ben sakinleşmeye çalışırken Lisa derin bir nefes aldı ve saçlarını arkadan toplayarak koluma girip beni kendisine çekti. Elim hâlâ Jane'in belindeyken birde Lisa'yi koluma almıştım. O benim kolumu ovuşturarak sakinleştirmeye çalışıyordu ve bu da işe yarıyordu. Lisa beni sakinleştirme konusunda her zaman iyiydi.
"Sakinleş." Dedi kulağıma fısıldayarak. Derin bir nefes aldım. "Sevgilim kayıp, sakinleşemem." Lisa koluma biraz daha dolandığında az da olsa rahatladığımı hissettim. Ondan aldığım güveni kimseden alamıyordum.
"Şimdi şöyle yapıyoruz. Jane'i Rosé'ye bırakıyoruz, bizimkileri ve adamlarımızı toplayarak Irene'in yanına gidiyoruz. Jennie'yi kurtaracağız. Ona bir şey olmayacak." Fikri mantıklı geldiğinde başımı salladım ve aklımdan bu cümleyi geçirdim.
Ona bir şey olmayacak.
"Sikike bak sen!" Nayeon'u sinirle masaya vurduğunda viskimden bir yudum daha aldım. Jane'i Rosé'ye bırakıp bizimkileri toplamış ve adamlarımızı çağırmıştık. Ben hem kurstan ve mahalleden bütün arkadaşlarımı hemde Suho'nun arkadaşlarını ve adamlarını çağırmıştım. Hepsini yıllardır tanıyordum ve onlara da güvenim sonsuzdu. Hepsi kardeşim gibilerdi.
"Basıyoruz abi evi işte. Kapıyı kırıyoruz, içeri dalıyoruz. Bu kadar basit." Dahyun planını anlatırken Jungkook göz devirdi ve meyve suyunu masaya bıraktı. Böyle olaylarda şarap veya viski yerine meyve suyu içerdi çünkü kendine öyle gelirdi.
"Irene'in evinde güvenlik ve kameralar var. Kız nasıl sakatsa kendisi de sakat. Hem siz ikiniz aranızdaki olayları çözmediniz mi? Bu Jennie'den ne istiyor?" Derin bir nefes aldım. O hırsızlık suçlamasını kesin benim yaptığımı düşünüyordu yoksa bunu yapmazdı.
"Soyeon'un dedesinin ona hediye ettiği kolyede Irene'in hep gözü vardı. Ben ne kadar rahat dursam da o durmadı, Suho'nun kariyerini bitirmeye çalıştı. Eğer o gece evrakların değiştiğini anlamasaydım Suho şuan hapiste olurdu. Bu beni kızdırdı, hemde aşırı derecede. Soyeon'un kolyesini çalıp onun evine girdim ve oraya sakladım. O zamanlar güvenlik ve kamera yoktu ve çokta rahat girebilmiştim. Soyeon zengin olduğu için onu tutukladılar. Bir kaç gün içerde durduktan sonra birde para cezası yedi. Parayı da verdikten sonra Irene sonunda okula gelebilmişti. Benim yaptığımı adı gibi biliyordu. Aklınca intikam almaya çalışmış." Derin bir nefes alarak viskimden daha büyük yudumlar aldım. Hepsi dikkatle beni izliyor ve dinliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Love You And Me / JenSoo
FanfictionTuvalete yanlışlıkla girip o mükemmel vücudu gören Jisoo, gözlerini o vücuttan alamadı. Hem vücuda hemde sahibine aşık olmuştu. /Duru