Her şeyin sorumlusunun ben olduğumu biliyorum ama bu kadar kötü bir durumla karşılaşacağımızı ve bir havuzu boylayacağımı bende tahmin edemezdim. Şimdi zamanı geriye alalım.
Rüzgar ve Asel ile konuştuktan sonra yatakhaneye yürümeye koyuldum. Kaç kişi oluruz, kimler gelir, okula nasıl gireriz gibi şeyler düşünüyordum ki yatakhanenin kapısında Onur ile karşılaştım.
"Selam."
Şöyle bir süzdüm baştan aşağıya. Kuvvetli bir tipi vardı. Bence okulun kapısına omuz atabilirdi. Bakışlarımı üzerinden gözlerine çevirdim. "Kasın var mı senin?"
Bön bön baktı suratıma. "Efendim?"
Kapının önünden çekildim ve bahçe kenarına geçtik. Ona akşam yapmayı planladığımız şeyi anlattım. Çocuğu doğru düzgün tanımıyordum ama sabah ki grubumuza o da katılırdı ve iyi bir çocuğa benziyordu. Yani, öyle olsa iyi olurdu. Konuşmam bitince pür dikkat ona baktım ve cevabını bekledim.
"Saat kaçta?"
Gülümsedim, "Saat sekiz buçukta" dedim ve elimle ilerdeki bankları işaret ettim. "Şunların önünde buluşacağız."
"Tahmini kaç kişi oluruz?"
"Altıdan fazla."
Elini omzuma koydu, "Bak," dedi. "Orada başımıza her şey gelebilir. Bunun farkındasın, değil mi? Bu sadece bir gezinti olmayacaktır büyük bir ihtimalle."
Omzumdaki elinin üstüne elimi koydum. "Emin ol farkındayız. Ama ben bu parmağımdaki kan izi ile yaşayamam."
"Elini niye yıkamıyorsun?"
Karşımdaki kişi Rüzgar olsaydı onu çok güzel pataklardım ama sadece dik dik baktım.
Gülüşünü yuttu. "Afedersin."
"Saat sekiz buçuk."
Sözlerimi tekrar etti ve ayrıldık. Yatakhaneye girdim ve insanlara dik dik bakarak odama girdim. Yanlış anlaşılmak istemem ama insanlara dik dik bakmak en büyük hobimdir.
Kızlar kendi hallerinde takılıyorlardı onlarla da konuştum. Sena gelmek istemediğini ama bana biber gazını ve çakısını vereceğini söyledi. Aynı şeyi Beste de söyledi. Ezgi ise dünden başını belaya sokmaya hazır bir insan olduğu için ben okula gireceğiz, demeden ben varım, demişti.
Kızlarla konuştuktan sonra onların çakılarını ve biber gazlarını aldım. Çakılardan ikisini de Ezgi'ye verdim çünkü çakısı yoktu. İstanbul da yaşayıp yaşamadığından şüphelendik. Kendini korumayı da bilmiyordu büyük bir ihtimalle. Ben Ezgi'yi düşünürken Melahat Abla bana bu yaptığımın çok ayıp olduğunu hatırlattı bende onun dükkanının önünde bir daha Ezgi hakkında konuşmadım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgelerin Beyaz Elçisi
Fantasy"Ve en son gölgeler doğdu. İnsanın ruhunu yansıtan, hiçbir zaman peşinizi bırakmayacak olan, saplantılı fakat bir o kadar da itaatkar olan gölgeler..." -10.01.2023