-2-

719 35 10
                                    

~JK~

Çok zordu. 

Ölüm kadar zordu.

Yaşıyordu evet. Kalbi atıyordu. Ama durmamasının garantisini de veremiyordu kimse.

O bu gruba geldiği andan eri hep geri planda tutuluyordu. Şirket onu zoraki bir şekilde stajyer yapmıştı. Ancak onca yeteneğine rağmen grup içinde hep dışlanmıştı. Öyle ki sekiz yıldır tek solo şarkısı çıkmayan üye oydu. Grupla ortak olan şarkılarda on saniyeden fazla partı yoktu. Run BTS çekimlerinin yüzde doksan beşinde yoktu. Birçok etkinliğe ya gruptan ayrı katılıyordu ya da katılmıyordu. Promo aldığımız zaman sadece ilk promoda yer alıyor sonrasına katılamıyordu. Ödül törenlerinde aldığı ödüller duyurulmuyor ondan gizleniyordu. 

Şirket onu tamamen kullanıyordu...

Şarkıların birçoğunu o yazmış bestelemiş yapımcılığı üstlenmişti. Koreografilerimizin birçoğunu o hazırlamıştı. Bireysel çekimlerimizde bize destek olmak için gelip kameramanlığımızı üstlenmişti. Biz şovlardan geldiğimizde hepimizle tek tek ilgilenip yemeğimizi bitirene kadar başımızda durmuştu. Bize kardeş olmaktan çok abla annelik yapmıştı her zaman.

O bunca şeye katlanırken bizim hiçbir halta yaramayan bu gözyaşlarımız yine onun içindi.

Elini uzattığında geri iten bendim, yanıma geldiğinde kalkıp giden bendim, bana gülümserken görmezden gelip gülüşünü solduran bendim, yaptığı esprilere ya da komik konuşmalarına hareketlerine gülmeyip özgüvenini kıranda bendim, bana sesini duyurmaya çalıştığında kulaklarımı tıkayanda bendim...

Şimdi.

Yoktu.

İçimde yaşadığım boşluğun ve pişmanlığın yerini kaplayan şey ona olan tüm bastırılmış duygularımın acıyla gün yüzüne çıkmasıydı. O da benim yüzümden ağlarken böyle mi hissetmişti...

Günün birinde elini tutacağıma söz verirken onu itende bendim. Benden bir karşılık beklememişti. Sadece yaşadığı ağırlığı hafifletmek istemişti. Peki ben? Ben ona daha ağır yük bırakmamış mıydım? Evet tam olarka öyle yapmıştım.

O zaman pişman değilken şimdi ağlama hakkını kendimde nasıl görebiliyordum? O orada hayatta kalmak için savaş verirken ben ağlayarak nasıl yardımcı olabiliyordum?

O benim her şeyim olmuşken ben bunu nasıl göremiyordum...

On yaşında yanımıza getirildiğinde hepimiz ona yargılayıcı şekilde bakmıştık. On yaşındaki çocuğun aramızda ne işi olabilirdi gibi düşüncelere kapılmıştık. Gözlerindeki o parıltı ve korku, uzun saçlarının ışıltısı, kırmızı kot eteği, kırmızı bandana ve ceketi, beyaz gömleğiyle bize korku dolu bakışlar atan o minik suratını unutamıyordum. Babasının onu bir hiçmişçesine para uğruna o prova odasında bırakıp gidişini, onunsa sessizce ağlayışını unutamıyordum. Sanki bunları o yaşamamış gibi küçücük bir meleği grubumuzda istemediğimizi bağıra çağıra Bang Pd'ye söylerken onun sessiz gözyaşlarıyla odadan çıkıp gidişini koridorun sonundaki duvarın arkasına çömmüş şekilde saatlerce ağlayışını unutamıyordum. Onun yine bizim tepkilerimiz yüzünden yurda gelmeyip bedeni güçsüz düşünceye kadar pratik yapıp yine bizim yüzümüzden o soğuk zeminde yatıp uyuyuşunu, biz provaya geldiğimizde bizim yurtta olmamamızdan faydalanıp duş alıp gelişini ve yine o zeminde uyuyuşunu unutamıyordum.

Çıkış yaptığımızda küçük oluşunu bırak yedi erkekle aynı evde kalmasını ağıza alınmayacak kalıplara sokacak kadar linç yiyişi ve bunları yaşarken sadece on bir yaşında minik bir çocuk oluşunu da unutamıyordum. Evini özleyişini, hiç tanımadığı bilmediği bir ortamda kendini yapayalnız hissedişini ve o yüzden ağlaya ağlaya pratik yapışını da unutamıyordum.

Yoongi hyungun istemeden de olsa onun yaşadıklarını, intihara kalkışmışken öğrenip ona kol kanat gererek aramıza sokup onu geri kazanmaya çalışmasını da unutmuyordum.

Taehyung hyungun onu sarıp sarmalayarak kolları arasında ağlamasına izin vermesini ve onu, hepsi kabullenmişken benim onu yargıladığım zamanları da unutamıyordum.

O bana onca iyilik yaptığında ona ısınmaya başlayışımın, her hareketinin gözümde daha da güzelleşmesini, büyüdükçe gözümde çok daha güzelleşmesini gördükçe ona olan hislerimin aslında bir abi-kardeş ya da arkadaştan çok bir hoşlantı ve sevgi olarak ilerlediğini fark ettiğim zamanı da unutmuyordum.

Ve aynı şekilde o duyguları bastırıp onun daha zor dönemler yaşamasına neden oluşumu.

Hiçbirini ama hiçbirini unutamıyordum.

Minicikti daha. Elimde büyüyüp bu yaşa gelmişti. Şimdi o haliyle bir de o yatakta yatması hiç adil değildi...

"Jungkook yeter, bir şey olacak"

Hıçkırıklarım duvarlara çarparak odayı doldururken bütün hepsi bana bakıyordu. Şirkete toplantı için gelmiştik ve duvarıdaki grup fotoğrafımızı görmem hiç iyi olmamıştı.

Elim ayağım titrerken gözlerimden yaş akmasına engel olamıyordum.

"Jeon, Jeon tamam yapma böyle."

Gözlerim kapanırken bedenimin aniden boşalmasıyla Hoseok hyungun beni tutması bir olmuştu.

Miniğim olmadan ben hiçbir şey yapamazdım...







İdol | JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin