Gün ışığı yüzüme vurmaya başladığında rahatsızlıkla kıstım gözlerimi.
Tüm gece uyumamıştım. Uyuyamamıştım.
Üyelerin dediklerini, bana karşı aniden aldıkları tavrı kaldıramamıştım. Zaten bütün skandalların sorumluluğu üzerimdeyken bir de en yakınlarımın bana inanmayıp suçlayarak cephe almaları beni hayal kırıklığına uğratmıştı.
Bu dönemde yaşadığım şeyleri bir çırpıda silip atamazdım.
Unutmayacaktım.
Belki küçük bir şey gözüksede bana karşı duyulmayan bu güvene karşı öylece kör kalmamı kimse bekleyemezdi. Ki Yoongi hyung hariç diğerlerinden böylesine bir tavır asla beklemiyordum.
Cidden en güvendiklerimiz yıkıyormuş bizi.
Yanımda kıpırdanan küçük bedenle bakışlarımı daldığım duvardan çekerek ona çevirmiştim.
Dün gece nefessiz kalmıştı ve neredeyse nefessizlikten bayılacak duruma gelmişti. Diğer üyeler odaya toplandığındaysa hepsini kovmuş, Yoon'a alan sağlamaya çalışmıştım. Ne kadar kalabalık olursak o kadar alanının daraldığını düşünerek daha da stres yapacağını düşünmüştüm kendimce.
Sağ elim, kendi tarafında bulunan miniğin saçlarına gittiğinde onun masum suratı bana dönmüştü. Gözlerini açmaya çalışıyordu ancak oksijen maskesinin verdiği hava ona ağır geldiği için bünyesi yorgun düşmeye başlamıştı.
"Uyu güzelim. Zorlama kendini."
Mırıltımla duraksarken parmaklarını gözlerine götürüp göz kapaklarını yukarı doğru çekip gözlerini açmaya çalışmıştı.
Şapşal şey.
Onun yaptığı şeye istemsizce güldüğümde ellerini indirip kısık gözleriyle bana baktı.
"Gülme ya, açılmıyorlar."
Eğilip alnına ufak bir öpücük bıraktığımda elini oksijen maskesine atmıştı. İndirmeye çalıştığında elimi elinin üzerine koyup engellemiştim.
"Nefes alamıyorsun Yoon. Lütfen."
İtiraz istemeyen sesime karşı bana bakmış zorlukla yutkunmuştu.
"Ciğerlerim kaldırmıyor bu şeyi artık. En azından bir süreliğine."
Derin bir nefes alıp başımı salladığımda elimi çekmiş açmasına izin vermiştim. Çıkarttığı maskenin ardından nefes almaya çalışmış ancak öksürüğü buna engel olmuştu.
Doğrularak sırtını sıvazlamış bir süre alışmasını beklemiştim ki zorlukla durmuş komodinin üzerindeki bardağı alarak içindeki suyu içmişti.
Biraz rahatladığına kanaat getirdiğinde bakışları endişeli gözlerimle buluşmuştu.
Benim için çok ciddi manada zordu bu durum.
"Alıştım. Bakma öyle. Ölmüyorum."
Bakışlaırm bu sefer sinirle çevrelendiğinde bana göz devirip yorganı üzerinden atmaya çalıştı. Çalıştı çünkü engelledim.
"Nereye böyle? Sabahki sevgi seansımıza ne oldu?"
Dediğimle gülümsediğinde kolumu beline sarmış yanıma doğru çekmiştim. Diğer kolumuda ona sarıp sırtını göğüsüme yaslamış başımı boynuna doğru eğmiştim.
"Hâlin hiç hoşuma gitmiyor Jungkook. Ne olduğunu anlat artık."
Kollarım dahada sıkılaşırken derin bir nefes almış yanağımı omuzundan uzatarak onun yanağına yaslamıştım.