-4-

591 33 9
                                    

-Jungkook-

Bir anda boşluğa düşmek bu muydu? Ne hissedeceğini bilmeden, ne yapacağını bilmeden bir asalağa dönüşüp kendinden haberi bile olmayan birine bürünmek bu muydu gerçekten?

Robota mı dönmüştüm ya da? Belki de bir evcil hayvan? Neydi bu hâlim? O olmadan hiçbir şey yapamayacağımın bilincine girerek ne denirse onu yapmaya başlamış olan bu hâlim de neydi?

Neyin nesiydi bu söylenenler? Neyin nesiydi yaşadığım bu şey?

Aptal gibi onu kovarken onu bu kadar sevdiğimi göremeyecek kadar neye kinlenmiş, hırslanmıştım?

Ağlamaktan kan çanağına dönmüş olan bu gözlerimi kalkıp görse ne derdi peki? Güler miydi? Yoksa benim tanıdığım o melekliğini yine gözler önüne sererek yanıma gelip sarılır mıydı?

Elimdeki telefonun açık ekranında duran fotoğrafımızda bana aşkla bakan o küçük kızı zamanında neden göremediğimin sorgusunu mu yapıyordum şuan? Gerçekten mi? Aptaldım. O kadar aptaldım ki ona bu denli güzel bakmaktan aciz bir heriftim. Onu bu denli özenli ve güzel sevemeyecek bir insandım. Ama yinede onun içindi dökülen yaşlarım. Yine onun içindi sızısı bir an olsun dinmeyen kalbim. O güzel gözlerine hasret kalmış olan gözlerimin yakarışı mıydı bu?

Titreyen ellerimdeki telefonu kapatarak masanın üzerine bırakmıştım. Ağlamam bir an olsun dinmezken makyözün yanımda durduğunu bile fark etmemiştim.

Sahneye çıkıyorduk. Onsuz ilk sahnem değildi. Ama onun desteği olmayan ilk sahnemdi.

Hıçkırıklarıma karşı makyözün dolan gözleri çekmişti dikkatimi. Aciz göründüğüm için mi böylelerdi, yoksa acımın farkındalar mıydı gerçekten?

"Jeon yeter artık!"

Bang Pd'nin sesi tüm kuliste yankılanırken nefret dolu bakışlarımı ona çıkardım. Ne dediğinin farkında mıydı o?

"Sahmeye çıkıyorsunuz, bırak arkadaşlar işini yapsın!"

"Eğer sesini kesmezsen ben sana haddini çok güzel bildireceğim."

Yoongi hyungun tehditvari sesi onun sesini çokça kolay şekilde bastırdığında arkamı dönüp ayağa kalkarak ona doğru yürüdüm.

"Bizim sayemizde ayakta kaldığını unutma, beni bu acımla sahneye çıkarttığın yetmemiş gibi sakın bir daha emir vermeye de kalkma."

Derince nefes verdiğinde arkamı dönüp makyöze istemediğimi belirttiğimde beni zorlamadan kabul etmiş eşyaların olduğu çantayı kapatmıştı. Elim ayağım bir yandan titriyor bir yandan sinirlerime hakim olmaya çalışıyordum.

"Ne yaparsanız yapın"

"Çık git artık!"

Ani patlamamla herkes irkilerek bana döndüğünde Pd kapıyı çarparak kulisten çıkmıştı.

Bu hâlimizle sahneye çıktığımız yetmiyormuş gibi bir de emir veriyordu ya deliriyordum.

"Jeon."

Taehyung hyungun omuzuma dokunmasıyla ona bakmıştım. Kızarmış dolu gözleriyle bana tebessüm etmişti.

"Sahne ve şarkıları değiştirmeye ne dersin?"

~

Sahneye çıktığımızda Yoongi hyungun önceden hazırlamış olduğu şarkıları ve düzenlenmiş editleri rejiye çoktan vermiştik. Herkesten habersiz çalıştığımız sahneyi değil, ona özel olan sahneyi sergileyecektik.

Kapalı olan ışıklar açıldığında fake love ve ı need you'ya ait olan intro tüm sahneye yayılmıştı. Taehyung hyung şarkıya girdiğinde gözlerimin yanmaya başladığını hissediyordum.

Hoseok hyung kendi partına girdiğinde hepimiz odaklanmaya çalışıyorduk ama bu bizim için çok zordu.

Jimin hyung nakarata girdiğinde o fake love'ın nakaratını söylerken arkasından I need you'nun nakaratını seslendirmeye başlamıştım. İkimiz yer değiştirip merkez noktaya geçtiğimde ve ekranlarda onun fotoğrafını gördüğümde...

İşte o an sondu..

Gözlerimdeki yaşlar akmaya başladığında bizimle birlikte binlerce kişide ağlamaya başlamıştı. Tekrar merkez noktaya geçtiğimde ona söylüyormuşçasına söylemiştim o partı...

"Love you so bad, love you so bad,
널 위해 예쁜 거짓을 빚어내"

~

"Uyan lütfen. Lütfen uyan."

Sessiz çığlıklarımı bir camın eşiğinden ona ulaştırmaya çalışıyordum.

Üzerimdeki ağırlık her geçen gün artıyordu. Uyanmadığı her an cehennem azabı gibiydi.

Yine yanımda olsun ama yüzüme bakmasın, yine burada olsun ama benimle arası açık olsun. Yeter ki iyi olsun istiyorum.

"Gel otur biraz, dinlen."

Namjoon hyungun beni ikna etmeye çalışma çabasının bilmem kaçıncı hâliydi. Ama ben reddetmekten o ise yanıma gelmekten asla bıkmıyordu.

"Ben ne yapacağım hyung?"

Ben sessiz hıçkırıklarımda boğulurken aniden monitörün değişmesiyle olduğum yerde dikleşip idrak etmeye çalıştım. Namjoon hyungla birbirimize bakmış ardından onları takmadan koşarak odaya girmiş hemşire düğmesine basmıştım. Ardından sessizce yatan bedenine dönmüş sol elimle elini sıkıca tutmuş sağ elimle saçlarını okşamıştım.

"Yapma, gözünü seveyim yapma bunu! Dayan güzelim, n'olursun dayan, sana yalvarıyorum dayan! Bu acıyı yaşatma bana! Yapma, yapma!"

Hıçkırıklarım tüm odada yankılanırken hemşireler ve doktor koşarak odaya girmiş iki görevli kollarımdan tutmuştu.

"Bırakın n'olur, yanında olayım bırakın!"

"Jeon! Lütfen, onu kurtarmamıza izin ver."

Doktorun ani çıkışıyla yaşlarla dolu olan gözlerimle baktım ona.

"Yalvarırım kurtar onu."

Fısıltıma karşı başını olumlu şekilde sallamıştı. Görevlilerin yardımıyla odadan çıkarken üyeler yanım gelmiş gözyaşlarıma eşlik etmişlerdi. Camın önüne doğru gittiğimde Yoongi hyung yanıma gelmişti.

"Yalvarırım güçlü kal, yalvarırım."

Bacaklarım artık bedenimi taşıyamamış yere düşmüştüm. Yoongi hyung ise refleksle beni tutmuş yanıma çömelmişti.

"Hyung, n'olur bir şey yapın. N'olur."

Yalvarışlarım onları daha da ağlatırken gözlerim kararmış bedenim artık bana katlanamayarak serbest kalmıştı...




İdol | JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin