"O kadar boktan bir konuşmanın ortasındayız ki şuan."
Sinirle konuşan Jimin hyungdan bakışlarımı çekip ofladım. Asla anlamak istemiyorlardı.
"Ne demek ayrılmak? Jungkook, sekiz kişiyi.."
Namjoon hyungun sakince konuşmaya başlamasını çok sıkıntı etmemiştim ancak yine o cümleyi kurmasıyla sinirlenmiştim.
"Şunu söyleyip durmayın! Nerede sekiz kişiyiz?! Kızın gruptaki varlığı bile belli olmuyor! Harcıyorlar kızı ve siz karşıma geçip 'sekiz kişiyiz baştan beri' demeyin!"
Herkes bıkkınca susmuşken Yoon'u merak ediyordum. Yoongi hyungun söylediği şeyden sonra bana dolu gözleriyle bakmış, bir şey söylememe, ona dokunmama izin vermeden yurda dönüp odaya kapanmıştı. Kilidi açmasını istesemde açmamıştı.
Sessizliğiyle cezalandırıyordu beni...
"Jungkook, bu grup senin deyiminle eksik. Daha fazla eksik kalmasını istemiyorum."
Hoseok hyungun konuşmasına hak versemde artık ağır geliyordu her şey.
"Tam toparlandık, yeniden bir aradayız derken bunu yapma lütfen."
Taehyung'un sesiyle başımı eğdiğim sırada merdivenlerde duyduğumuz sesle hepimiz oraya dönmüştük.
"Bırakın, niye zorluyorsunuz ki? Bizim fikrimizi önemseseydi gelir bunu ilk bizimle paylaşırdı. Kendi kendine karar vermezdi."
Yoon'un hayal kırıklığı barındıran sesine karşı hepimiz sessizliğe gömülmüştük. Oysa mutfağa gitmişti.
"Bu seni kırar mı bilmem, açıkçası umurumda da değil. Bizi kırdığın kadar kırılmazsın ne de olsa. Ama Yoon haklı."
Jin hyungun sinirli konuşmasıyla gözlerim tekrar dolmuştu. Haklılardı, savunacak bir şeyim yoktu kendimi.
Ama bir yandan da onları düşündüğüm içindi tüm bunlar.
"Haklısınız. Özür dilerim, tekrar düşüneceğim."
Bu onları bir nebze rahatlatırken ayağa kalkıp mutfağa ilerlemiştim. İçeri girip kapıyı kapatmış ocaktaki tencereleri dolaba yerleştiren Yoon'a yaklaşmıştım.
"Yoon?"
Göz ucuyla bana bakıp işine devam ettiğinde sıkıntıyla nefes verdim. Ardından geri çekildiği buzdolabının kapağını sertçe kapatıp kolundan tuttum.
"Dinle beni."
"Neyini dinleyeceğim? Tam her şeyin yoluna girdiğine inandığımda gruptan ayrılacağını söylüyorsun? Ben sizin için buradayken resmen bizi terk edeceğinden bahsediyorsun!"
"Öyle bir şey demiyorum!"
İkimizde sinirli ve üzgündük. Dolu gözlerimiz birbirine yalvarırcasına bakıyordu. Ama yalvardıkları şey tamamen zıttı.
"Bırak."
Kolunu çekmeye çalıştığında daha sert tutmuş tezgaha yaslamıştım bedenini.
"Dinle dedim."
"Dinlemeyeceğim! Bırak!"
Bedeni tezgahla benim aramda sıkıştığında sinirle nefes verip bana bakmıştı.
"Ayrılmıyorum gruptan falan. Dinle bir önce."
Anlık olarak duraksasada kolunu çekmeye çalışıp konuşmuştu.
"Neyini dinleyeceğim? Bizi yalvartıp ilgi çekmeye mi çalışıyorsun? Ne bu kararsızlığın? Niye duruyorsun, çıkmak istiyorsan çık gruptan ne tutuyor seni?!"