Portakallar

802 41 6
                                    

"Günaydın." dedim gözlerini henüz yeni açabilen Draco'nun saçlarını bir yandan okşayarak.
"Günaydın sarışın." dedi gülümseyerek.
Eğilip ufak bir öpücük kondurdum.
Yataktan kalkmak için yeltendim fakat beni tutup yeniden yatağa yatırdı.
"Hemen kalkmak zorunda mıyız?" diye sordu uyku dolu bir sesle.
"Hiç kalkmayabiliriz... Tatil bizim."
Beni sıkıca kavradı.
Çok da uzun olmayan bir süre sonra "Kokun çok güzel..." dedi.
Kıkırdadım "Hadi kalkalım, güzel bir kahvaltı edelim." diye ekledim.
Yatakta doğrularak esnedim.
Kalkıp valizimden kırmızı bikinimi giyip üzerine beyaz gömlek ve şortumu geçirdim.
Sandaletlerimi de ayağıma geçirdikten sonra Draco'ya döndüm.
Hala yataktaydı, sırıtarak bana bakıyordu.
"Kalkmayı planlamıyorsun sanırım sevgilim." dedim
"Sevgilim mi?" dedi yataktan doğruca fırlayarak yanıma geldi
"Bir daha söylesene." dedi beni kollarıyla kavrayarak.
"Kalkabiliyormuşsun... Sevgilim." dedim
Yüzümün her tarafına hızlı hızlı öpücükler kondurdu.
Gülerek "Salak şey çok seviyorum seni." dedim.
"Ben de seni." dedi ve başıma son bir öpücük kondurdu.

Mayosunu üstüne giyip tişörtünü eline aldı.
"Kahvaltı etmek için güzel bir yer gördüm." dedi tişörtünü ters yüz ederken.
"Kaptan sensin." dedim tebessüm ederek.
Tişörtünü geçirip kolunu omzuma attı.

Aşağıya inip kapıyı kitledikten sonra evden çıktık.
Sokaktan ilerleyerek kısa bir süre sonra kasabanın merkezine vardık.
"Bak bu restoran." dedi elliyle ilerideki sevimli restoranı işaret ederek.
"Çok güzel görünüyor!" dedim heyecanla.

Restorana girdiğimizde cam kenarında bir masaya oturduk, restoranın sahipleri tatlı yaşlı bir çiftti.
Hafif şişmanca olan sarı ile karışmış beyaz saçlara sahip olan kadın bize gelerek menüyü uzattı.
İtalyanca bir şeyler söyledikten sonra Draco italyanca ingilizce konuştuğumuzu söyledi.
"Ah, kusura bakmayın." dedi kadın gülümseyerek.
"Çok tatlı bir çiftsiniz!" diye ekledi.
Aynı anda teşekkür ettik.
Kadın yemek seçmemiz için yanımızdan ayrıldı ve eşinin yanına gitti.
Karar verdiğimizde bu sefer çift birlikte gelerek siparişlerimizi aldı.
"Çok tatlılar." dedim onlar gittikten sonra.
"Evet!" dedi Draco yüzünde kocaman bir gülümsemeyle.
Yemeğimiz çok geçmeden geldi, ikimiz de oldukça acıkmıştık bu nedenle bir süre konuşmadan sadece italyanın geleneksel yemeğini; bruschettalarımızı yedik.
"Buradan sonra galeriye gitmeye ne dersin?" diye sordu Draco bir yandan yemeğini çiğnerken.
"Çok isterim." dedim
Bir süreyi günümüzü planlanlayarak geçirdik.
Yemeğimizi bitirdiğimizde kadın tabaklarımızı almaya geldi.
"Başka bir şey ister misiniz?" diye sordu.
"Teşekkürler, şimdilik iyiyiz." diye yanıtladım.
Kadın gülümseyerek tabaklar ile gitti.
Biz konuşurken birden yaşlı çifttin kıkırdamaları duyuldu.
"Biz de böyle olur muyuz sarışın?" diye sordu Draco.
Bir şey diyemeden sadece ellini tuttum.

Yaklaşık bir saat kadar daha orada oturduktan sonra yaşlı çiftle vedalaşıp galeri binasına doğru yürümeye başladık.

Galeriye girdiğimizde
"Bahse girerim bu koridoru iki dakikadan kısa bi sürede koşarak geçemezsin." dedi Draco uzunca bir koridorun başındayken.

"1 dakika içinde karşıya geçersem akşam bana masaj yapacaksın!" dedim.
"Bahse girdiniz küçük hanım, kaybedersen sen bana masaj yapacaksın!" dedi ve saatine baktı.
"Ve...Başla!"
Koşmaya başladım beni gören bir kaç güvenlik görevlisi peşime takıldı.
tamı tamına 57 saniye içerisinde koridorun sonuna ulaştım.
Ulaşmamla güvenliklerin koluma girip beni çıkarmaya çalışması bir oldu.
Draco yardımcı olmak yerine gülüyordu.
Onun da benimle olduğunu fark eden bir diğer güvenlik onu da kolundan kavrayıp kapıya doğru iteklemeye başladı.
Sonunda kapı dışarı edilmiştik, yere oturup bir süre halimize güldükten sonra Draco "hiç bir eseri göremedik!" dedi somurtarak.
"Kendi adına konuş sevgilim ben koşarken hepsini görmüş bulundum."
Dönüp bana uzun uzun baktı.
"Tüm o eserlere değersin, biliyorsun değil mi?"
Gülümseyerek başımı omzuna yasladım.
"Seni seviyorum Draco..." diye yanıtladım onu.
Güvenlikler gelip italyanca bir şekilde bağırarak kapının önünden gitmemizi söylediler.
Ayağa kalkıp koşmaya başladık.
"Kahrolsun sizin gibi herifler!" dedi Draco.
"Draco!" dedim kıkırdayarak sonra ekledim;
"Kahrolsun!"
İkimiz de gülerek koşmaya devam ettik.

Galeriyi göz görmez olduğunda yavaşladık.
Bir barın içinden şarkı sesi geliyordu 'Aserejé' çalıyordu.
"Bu ispanyolca değil mi ya?" dedi Draco şaşırmış bir şekilde.
"Ketçap şarkısı!" dedim heyecanla.
"Ne?" dedi Draco anlamsız yüz ifadesiyle bana bakarak.
Barın içine dalıp dans edenlerin arasına karıştım.
Draco şarkı bittiğinde kolumdan tutup beni dışarı çıkardı.
"Reşit değilsin sarışın." dedi gülümseyerek.
Anında yüzüm düştü.
Draco yanağımı okşayarak.
"Çarşıya gidelim, evimizde yiyecek yok birtanem." dedi.
Başımı onaylar anlamda salladım.

Çarşıya doğru yürürken Draco bana italyanca birkaç kelime öğretti.
Çarşıda bir süre dolanarak ihtiyaçlarımızı aldık.
"Portakallar güzel görünüyor." diyerek standa yöneldim.
Bir kaç portakalı torbama doldururken birden Draco'nun "Kaç!" diye inleyişini duydum.
Döndüğümde Bellatrix'in uzaktan etrafa bakınışını gördüm.
Elimdeki torbayı şok içerisinde yere düşürdüm, portakallar etrafa yayıldı.
Draco elimi sıkıca tutup koşmaya başladı.
"Siktir!Siktir!"
"Bizi nasıl buldu?" dedim dehşetle.
"Bilmiyorum yn- Bilmiyorum." dedi ara sokağa dalarak.
Bir anlığına soluklanmak için durduk.
Draco koluna baktığında ölüm yiyen işareti sanki canlıymışcasına kıpraşıyordu.
"Burdalar, bizi arıyorlar!" dedi telaşla.

Astronomi Kulesinde||Draco Malfoy-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin