Kesik

612 35 0
                                    

Karanlık çöktüğünde astronomi kulesine, Draco ile her gün aynı saatte buluştuğumuz yere çıktım.
Draco ortalıkta yoktu.
Yavaşça astronomi kulesinin teras kısmına doğru yürüdüm, ilk tanıştığımız yere.
Parmaklıklara tırmandım ve aşağıya doğru baktım.
Rüzgar serince esiyordu, ayak seslerini duyduğumda başımı hafifçe çevirdim.
"Atlamayı düşünmüyorsun değil mi?" dedi Draco dudağının kenarıyla gülümseyerek.

Kısaca kıkırdadım, inmem için elini uzatmış olan Draco'nun elini sıkıca kavrayarak aşağıya indim.

"Boynun!"
şaşkınlıkla mosmor olmuş boynuna bakakaldım.
"Aptal Pansy bi iksiri beceremedi!" diye söylendi kendi kendine.
"Ne oldu sana bitanem bu ne?" diye sordum ardı ardına hafifçe boynunu okşarken.
"Şakalaşıyorduk çocuklarla, Pansy geçirmek için iksir yaptı ancak bu kadar becerebildi." dedi yumuşatmaya çalışan bir edayla.
"Bu geçmiş hali mi!" dedim dehşete düşmüş bir şekilde.
"Bana yalan söyleme Draco, lütfen."

Olanları bana kısaca anlattı, gözlerimden yaşlar akarken boynuna defalarca küçük öpücükler kondurdum.
"Yn saçmalama, bir şeyim yok." dedi yüzümü ellerinin arasına alarak.
Gülümsedi ve ekledi;
"Boşver şimdi bunu, senin günün nasıldı?"

Dumbledore ile olanları ona anlatamazdım bu nedenle sorusunu sadece ona sıkıca sarılarak yanıtladım.

"Ah!"
Draco acıyla inledi, geriye çekilip ne olduğunu anlamak için ona baktığımda sıkıca sol kolunu tuttuğunu gördüm.

Hızlıca ceketini çıkarttıktan sonra gömleğinin kolunu sıvadı.
"Siktir!"
Ölüm yiyen işareti yine sanki canlıymış gibi kıpırdanıyordu.
Koluna sıkıca bastıran Draco acısını gizlemeye çalışarak başımdan öpüp "Odana geç, güzelce dinlen." dedi ve merdivenlere yöneldi.
Peşinden hızlı adımlarla indim.

"Seninle geliyorum."
Draco durdu ve bana hızlıca döndü.
"Yn bu çok tehlikeli, lütfen beni dinle-." dedi ardından elini yanağıma koymak için kaldırdı ancak kolundaki acı ona engel oldu ve elini yeniden ölüm yiyen işaretine bastırdı.

"Ne olursa olsun seni yalnız bırakmam."
"Güzelim nolur- nolur bu konuda ısrar etme." dedi yalvarırcasına.
"Seni niye çağırdıklarını bilmiyoruz, her şeyi öğrenmiş olabilirler!"
Bana cevap vermek için konuşmaya başlayacaktı ki o söze girmeden ben atıldım.
"Benden her şeyi iste ama seni tek başına bırakmamı isteme."

Draco acıya daha fazla dayanamayarak yere çöktü.
"Bana söz ver- bana söz ver ne olursa olsun seni sakladığım yerden çıkmayacaksın yn."
Yüzü kıpkırmızı olmuştu; boynundaki,kollarındaki ve yüzündeki bütün damarlar daha da belirginleşmişti.
"Söz veriyorum." dedim ve onu yerden kaldırmak için eğildim.

İhtiyaç odasındaki dolap ile ölüm yiyenlerin toplanma yerine gittik ancak orda değillerdi.

"Malikanede olmalılar." dedi Draco beni sıkıca kavrarken.
Ardından cisimlendik.
Beni hızlıca odasına çıkardı.
"Bu odadan çıkmıyorsun, çıkman için yalvarsam bile!" dedi fısıldayarak.
"Ama!"
"Yn lütfen- Lütfen!" diyerek beni susturdu.

Başımı tamam anlamını yukarı aşağı salladım.
"Dikkatli ol."
Öpmek için bana yaklaştığında elimi yanağına yasladım ve ensesini yavaşça okşadım.
Geri çekildiğinde titreyen dudaklarımla yeniden onu öptüm.

Odadan çıkmak için kapıyı açtığında bir kere daha bana baktı.

Kapıya kulağımı yaşlandığımda her şeyi duyabiliyordum.
Draconun merdivenlerden inişini, Karanlık Lordun ayak seslerini, diğer ölüm yiyenlerin konuşmasını, Bellatrix'in tüyler ürpertici sesini ve iğrenç kahkahasını.

"Bu kadar uzun süren ne Draco!"
"Albus'u öldürmen neden bu kadar uzun sürdü?" diyordu Voldermort.
"Ölümü yakındır Lordum." dedi Draco kendinden emin bir sesle.
"Umalım öyle olsun, öbür türlü bir başkasının ölümü çok yakın." dedi dalga geçen bir edayla.
"Lordum o daha çok küçük!" Narcissa yalvarırcasına atıldı.
Draco'nun acıyla haykırdığını durduğumda kalbim sıkıştı.
Kapıyı açmak için kulpu tuttuğumda Draco sanki bunu görmüş gibi bağırdı.
"Söz verdin!"
Bunu demesiyle elimi çekmem bir oldu.

Aşağıda uzun bir sessizlik oldu
Lucius şaşkınlıkla "Ne diyorsun Draco?" diye sordu.
"Söz verdim, ben söz verdim öldüreceğime dair." dedi hızlı hızlı.
"Emin olun bir hafta içinde ölmüş olacak." diye ekledi.
"Seninle gurur duyuyorum." dedi Bellatrix.

Draco ona çok bağlıydı küçükken sevgi görebildiği tek kişiydi teyzesi Bella.
Birlikte astronomi kulesinde oturduğumuz günlerden birinde; "Seninle tanışmadan önce de biliyordum Dumbledore'u öldürmek istemediğimi ama Bella'nın ve babamın seninle gurur duyuyorum demesi için her şeyi yapardım, sen bunu değiştirdin yn- Artık yalnızca senin mutluluğun için her şeyi yaparım." demişti.

Bunu hatırladığımda ürperdim.
Aşağıda her şey kendi normaline dönmüşe benziyordu.
Sakinleşince odanın içinde gezinmeye başladım Draco'nun yatağına uzandım ve tavana gözlerimi diktim.
Tam o esnada bir ölüm yiyen içeri girdi beni gördüğünde asasını çıkarttı ve bağırmaya başladı.
"Burada biri var!"
Daha önce hiç duymadığım bir büyü yaparak yüzümde derin bi kesik açtı.

Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde Draco herkesten önce geldi ve elinde sımsıkı tuttuğu hançeri üzerime yürüyen uzun ve zayıf adama defalarca sapladı.
"Çatıya!" dedi bana irice açtığı gözleriyle bakarak.
"Çatıya nasıl çıkılıcağını bilmiyorum!" dedim soluk soluğa.
"Soldaki merdivenler!" dedi eliyle işaret ederek.
"Çabuk!"

Merdivenlere doğru hızlıca koştum, ikişer üçer çıktığım basamaklar beni ufak bir odaya getirdi.
Odanın tavanında çatıya açılan bir boşluk vardı.
Tırmandım.

Yaklaşık on dakika sonra Draco bahçede belirdi.
"Atla!"
dedi fısıldayarak.
Aşağıya baktığımda Draco kollarını açmış bana bakıyordu.
Tereddüt etmeden atladım,
kollarına düşmemle cisimlenmemiz bir oldu.
Ölüm yiyenlerin diğer toplanma noktası olan dükkana, ikiz dolabın önüne cismlendik.

Yüzümü bir sürü öpücük kondurdu.
"Özür dilerim- Gelmene hiç izin vermemeliydim!" dedi soluk soluğa.

"Nasıl hallettin?" diye sordum hala titriyordum.
"Sana saldıran adam zaten deliydi, gittiğimde odanın boş olduğunu ve bana saldırdığını söyledim." diye yanıtladı.
Sıkıca sarıldım.

Astronomi Kulesinde||Draco Malfoy-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin