Yaşlar

470 25 5
                                    

Üç oğlan ne kadar süre birbirlerine sarılıp ağladıklarını bilmiyorlardı, içlerindeki boşluk hissiyatı git gide daha da şiddetlenirken kendini kasmaktan burnu kanamaya başladı sarışın oğlanın.
Elinin tersiyle sildiği burnundaki kan ile yn'nin kurumuş kanı birbirlerine karıştılar.

Göz yaşları artık kurumuş olan George boş gözlerle yere bakarken "Ne yapacağız oğlum şimdi biz? Tüm hayatımız ondan ibaretti..." diye mırıldandı.
Fred elini başına yaslamış derin nefesler alıyordu, bir cevap veremedi kardeşine.
"Oğlum yalnız bıraktık kızı kalk gidelim." dedi George ayaklandığında.
Draco oturduğu yerden kızarmış gözleriyle süzdü kızıl oğlanı.
"George..."
Draco'nun sesi tamamen kısılmıştı bir kelimeyi bile zar zor söyleyebiliyordu.
"Ne bakıyorsunuz öyle! Yalnız kalmasın diyorum, ne diye hala oturuyorsunuz?"
George'un arkasından usulca yaklaşan Severus elini genç oğlanın omzuna koydu.
"George lütfen..."
Sinirle geriye çekilen George sesini daha da yükselterek "Deliymişim gibi bakmayın, cansız bedeni o şekilde yerde bir başına yatıyor! Ben onu o halde bırakamam!" diye kükredi.

'Cansız bedeni' dediği anda yerde oturan iki oğlanın gözleri acıyla kısılırken yüzleri buruştu.

Birkaç adım attıktan sonra yeniden ardına dönerek "Haydi oğlum, kalkın lan- kalkın..." diye yalvardı George.
Diğer ikisi uzatmadan ayağa kalkıp kulenin yolunu tuttular.
Severus peşlerinden sürükleniyordu adeta.
Kulenin tepesine çıktıklarında sol kolundan gelen acıyla yüzünü ekşitti Severus.
Draco ise yüreğinin acısından fark etmemişti bile kolunun ateşler içinde yandığını.
Sevdiğinin yanıbaşına oturdu.
Duyguları yüzünden tamamen silinmiş olan kıza kaşlarını keder ile yukarı kaldırarak baktı.

"Draco gitmeliyiz!" dedi telaşla.
Severus'un bu yakarışını hiçe sayan sarışın oğlan her şeye inat sevgilisinin kanla kaplanmış göğüsünü sanki acısını dindirebilirmişçesine okşuyor bir yandan kızın buz gibi olmuş tenine öpücükler konduruyordu.

"Draco gitmezsek başımıza iş alırız." dedi Severus sesini biraz daha yükselterek.
Draco acıyla güldü.
"Ben ölmüşüm sen başıma iş almaktan bahsediyorsun Severus..."
"Anlamıyorsun, gitmeliyiz!" diye bağırdı Snape.
Draco hiddetle ayağa kalkarak Snape'in yakasına yapıştı.
"Neyi anlamıyorum Severus- Neyi?"
Konuşmak için ağzını açan adamı boğuk çıkan sesiyle bastırdı sarışın oğlan.
"Asıl sen bu acıyı anlamıyorsun!"

Severus hüzünle duraksadı bir kaç saniye boyunca ardından; "Gayet iyi anlıyorum, ama şimdi gitmezsek bu kız senin uğruna boşuma ölmüş olucak! Sen bunu anlayabiliyor musun?" diye çıkıştı.

Draco elini Severus'un yakasından çekip yanağından süzülen yaşı sildi.
"Biz burdayız, git..." dedi Fred bir yandan kız kardeşinin elini tutarken.

Draco gözlerini yumup derin bir nefes aldı, yüzünü elleriyle kapatıp bir saniye kadar öyle durduktan hemen sonra saçlarını eliyle geriye doğru taradı.
Elini Severus'a uzatıp cisimlenmeden hemen önce son bir kere daha öptü sevgilisini.

*
Ertesi gün olduğunda bir an bile gözüne uyku girmemiş olan Draco; evinde, odasının camından dışarı izliyordu.
Kapısı tıklatıldığında hareket bile etmeye yeltenmedi.
Severus yavaşça içeri girdi.
"Cenaze bugün olur, bir yolunu bulup çıkartacağım seni burdan." dedi
Draco konuşmadan yalnızca başını onaylar anlamda sallamakla yetindi.
Odadan çıkmak üzere olan Severus kapıyı örtmeden önce "Planının bu olduğunu bilseydim elimden geleni yapar onu engellerdim." dedi sırtı sarışın çocuğa dönük bir şekilde, Draco'nun yüzüne bakıcak cesareti kendinde bulamamıştı.
Severus kapıyı örtüp çıktığında Draco yüzünü ovuşturdu.

"Ben de..." dedi kendi kendine
"Ben de engellerdim."

Bir an dayanamayarak hızlıca kapıya koştu, kapıyı açtığında Severus hala koridordaydı.
"Gelsene." diye seslendi Draco.
Merakla yüzünü ona dönen Severus hızlı adımlarla odaya girdi.

"Dumbledore'u öldürmen sizin planın bir parçasıydı değil mi?" diye sordu.
Evet anlamında başını salladı Severus.
"Dün senin için de zordu desene." demesiyle gözlerinin yeniden dolması bir oldu Draco'nun.
Severus elini Draco'nun ensesine yasladı ve Lily'nin ölümünü anlattı.
"Bu acı hiç dinmiyor Draco... Hayatına devam edebilceksin demek çok isterdim- edemeyeceksin. Şuranda hep bir boşluk kalıcak." derken Draco'nun göğüsüne elini bastırdı.
Tam yn'nin kendine hançeri sapladığı yere.
Draco acı içinde gözlerini yumdu.

Severus daha fazla bir şey diyemeden yeniden odadan çıktı.

Draco ise yeniden penceresinin yanına yerleşti.
Çok geçmeden kendisine doğru süzülen baykuşu gördüğünde irkilerek geriye çekildi.
Yn'nin olduğunu bildiği baykuş ağzındaki mektubu bırakıp yeniden havalandı.

*
Draco'nun gidişinin üstünden yaklaşık bir saat geçtiğinde ikizler hala kız kardeşlerinin yanıbaşındalardı.
Kuleye çıktığında karşılaştığı manzara karşısında sesli bir şekilde şaşıran Profesör Minevra elini kalbinin üstüne koyarak ikizlerin yanına yavaşça yaklaştı.
Olan biteni tüm duygularını yitirmiş bir şekilde anlattıktan sonra daha fazla tahammül edemeyerek hissettiği mide bulantısıyla elini ağızına bastırdı George.
Hemen Profesör Minevra'nın ardında duran ve göz yaşları yanaklarını ıslatan Hagrid, Profesör'ün dediğini yaparak kızın buz kesmiş bedenini yerden kaldırarak kucakladı.
"Çocuklar odanıza gidin sizi çağırıcağım birazdan." dedi Minevra.
İkizlerin gözündeki acı bakışları fark ettiğinde yüreği sızladı.
"Kardeşinizde kalmasın aklınız, yerde bu şekilde yatmasın diye götürüyoruz." diye ekledi
İkizler boş gözlerle merdivenlerden indiklerinde kendini daha fazla tutamayarak ağlamaya başladı.

Odalarına giren ikizler ise yataklarının üstünde buldukları mektupları ellerine alıp kısa bir süre birbirlerine baktılar.

(Diğer bir kaç bölüm yalnızca yn'nin mektupları olucak, bölümleri ard arda atacağım bildirim gelmeyebilir lütfen onları atlamayın♥️)

Astronomi Kulesinde||Draco Malfoy-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin