Hogwarts'da yeni dönem başladığında Draco ile yeniden uzaklaşmak zorunda kalmıştık.
Geceleri gizlice görüştüğümüz anlardan birinde Draco;
"Seni gördüğüm halde seni seviyorum diyememek, sana gülümseyememek çok zor." dedi
"Biliyorum..." dedim düşünceli bir şekilde.
Draco boynumdaki kolyeyi -bana hediye ettiği kutup yıldızı şeklindeki kolyeyi- tutup tişörtümün içinden çıkardı.
"Buna iki kere dokunduğunda seni seviyorum demek olsun, ben ise boynumu kaşırım. Olur mu?" dedi yatıştırıcı bir edayla.
Her seferinde beni mutlu etmek için bulduğu çözümlere daha da şaşırıyordum, daha da çok bağlanıyordum ona.
Yüzümde kocaman bir gülümseme ve dolmuş gözlerle bir süre ona baktım.
Boynuna sıkıca sarıldıktan sonra yalnızca "Teşekkürler..." dedim.
Draco anlam verememiş olsa da sesimdeki sıcaklığı hissedip beni daha da sıkıca kavradı.Konuşmanın üzerinden günler geçti, Hogwarts büyük bir yerdir ve eğer aynı dönemden değilseniz insanlarla rastlaşmanız çok olası değildir.
Ancak biz Draco ile birbirimizin derslerini ezberlemiştik.
Çarşambaları kehanetten çıktığım zaman o karanlık sanatlara karşı savunmadan çıkardı.
Hızlıca kulenin merdivenlerini iner üçüncü katın koridoruna koşardım.
Şanslıysam merdivenler yer değiştirmez bu sayede koridorda Draco ile 'yanlışlıkla' çarpışabilirdim.Akıllı olduğumuzu sanırdık fakat o gün öyle olmadığımızı açık bir şekilde anladık.
Yanlışlıkla çarpıştığımız ve koridorda tekrar tekrar kolyeme dokunduğum o gün anlamasını hiç istemeyeceğimiz iki insan aramızda geçenlerin farkına varmıştı; Fred ile Dumbledore.Hermione koridorun başından bana seslenince irkildim.
"Dumbledore seni çağırıyor." dedi nefes nefese.
"Neden ki?" dedim kendi kendime ve ardından
"Sağol." diye yanıtladım Hermione'yi.
Dumbledore'a gitmek üzere adım attığımda Hermione kolumdan tuttu.
"Seni özledim... Özledik-."
"Harry eski arkadaşlığınızı özlüyor, Ron ile ben de..."
Ben de onları çok özlüyordum ama Harry'nin yüzünü görecek cesaretim yoktu.
"Geleceğim yanınıza." dedim gülümseyerek.
Hermione'nin yüzü birden aydınlandı.
"Dumbledore'u bekletme." diye ekledi gülümseyerek.Hermione'nin yanından ayrıldığımda içimi müthiş bir korku kapladı.
Dumbledore'un ofisinin önündeyken kalbim adeta kafesinden çıkmıştı.
Heykel ben önünde durduğumda dönerek yükseldi, merdivenlerden hızlı adımlarla çıkıp ofisine vardım.
Dumbledore ayaktaydı, yüzünde pis bir gülümseme ile bana bakıyordu."Yn- yn." dedi kesik kesik.
"İtalya nasıldı?"
Karnıma resmen bıçak saplanmış gibi hissettim. Midem anında bulanmaya ve başım dönmeye başladı.
Kendimi sakinleştirdim, bunun geleceğini biliyordum.
Hazırdım, kendimden emindim, bu yola sonunu bilerek çıkmıştım.
Tüm ciddiyetimle yanıtladım;
"Oldukça iyi, teşekkür ederim"
"Fenrir'in kurtadam olduğunu bilmiyordun." dedi gülümseyerek.
"Bu planını mahvedebilirdi." ekledi.
"Ama etmedi değil mi Albus?" başım dikti, karnındaki duyguyu bastırmaya çalışıyordum.
"Planın çok daha detaylı ve ben bunu göremiyorum." dedi parmaklarını, çürümüş elindeki yüzükte gezdirirken.
"Sadece benim istediğim kadarını görebilirsin Albus, zihnim en az planım kadar detaylı. Girebileceğin bir yer değil."
"Biliyorum." dedi ciddiyetle.
Kelime oyunlarından sıkılmıştı bana doğru bir kaç yavaş adım attı.
"Bu yüzden bana planını anlatacaksın."
"Bunu yapmayacağımı ikimiz de biliyoruz Albus."Kıkırdadı.
"Niye yapıyorsun? Sonunun neye varacağını gayet iyi biliyorsun."
"Senin hiç bir zaman anlamayacağın bir şey bu Albus; Fedakarlık."
Cevap vermek için ağzını açtı.
Kahkaha attım
"Hayır, lafım bitmedi." dedim yüzümden gülümsemem silinirken.
"Zihnin sandığın kadar kapalı değil Albus."
"Severus planı sana söylemesine rağmen Potterları kurtarmadın, çıkarını aradın."
Bir süre şaşkınlığının tadını çıkardım.
"Ariana- kız kardeşinde de en ufak fedakarlık göstermedin." diye ekledim.
Sersemledi."Olması gereken bu." dedi, küçücüktü karşımda.
"Hayır planın yanlıştı, ben beceremediğini toparlıyorum." dedim.
"Ve bunu sen gayet iyi biliyorsun." ekledim.
Söylediklerim ona ağır gelmişti.
Bu kadar şey biliyor olmam, onu savunmasız bırakmam Albus'u adeta ürkütüyordu.Odadan çıkmak için kapıya doğru birkaç adım attım.
"Draco buna değer mi?" diye sordu.
Olduğum yerde kaldım bir süre sessizce kapıya doğru baktım.
Başımı yeniden ona çevirdiğimde gözleri dolu doluydu.
"Başına geleceklere değer mi?" diye yineledi
"Planın her bir detayına değer." dedim tebessüm ederek.
"Endişelenme Albus, her şeyi gördüm." dedim net bir şekilde.
"Ölümsüz değiliz ya." diye ekledim.Dumbledore daha fazla dayanamayarak kendini sandalyesine bıraktı.
"Görüşürüz Albus."
Merdivenlerden yeniden koridora çıktığımda öfkeyle önümden geçen Fred'i görünce duraksadım.
Ardından seslendim ancak duymadı....
(3. kişi anlatımı)
"Onlar bi işler çeviriyor!" diyordu Fred sinirden kıpkırmızı olmuş bir halde.
Onu sakinleştirmeye çalışan George ekledi;
"Fred! Bu işten sana ne!"
Fred öfkeyle odanın içinde turlarken bir anda durdu.
"Bana mı ne?!" yavaş adımlar ile George'un üstüne yürüyordu.
"O herif tehlikeli, kış tatilinde birlikte ortadan yok oldular! Sen olanların farkında mısın?" diye küfür edercesine bağırıyordu.
"Yn yardım istemeye gelmez miydi kötü bir şey olsa?" dedi George daha fazla sesini alçak tutamayarak.
"Aptal! Yn tehdit ediliyor olabilir."
Fred laf anlatmaya çalışmaktan usanmıştı.
"Git döv o zaman Fred." dedi George geçiştirmeye çalışarak.
Fred bir kaç saniye kardeşine baktıktan sonra hızlı adımlarla kapıdan çıktı.
"Onu kast etmemiştim! Fred!" dedi George ardı ardına ve öfkeyle Dracoyu bulmaya giden kardeşinin peşine takıldı."Fred!"
"Tanrım!"
Frede yetişmeye çalışırken bir yandan sayıklıyordu.Fred en sonunda Malfoy'u katın tuvaletinin önünde yakaladı.
Dracoyu yakasından kavrayarak tuvalete doğru ittirdi.
"İçeri gir!"
Draco onu ittirerek içeri girdi.
"Noluyor Fred!" diye sordu sert bir edayla.
"Yn ile ne işler çeviriyorsun?" diye sordu Fred, onun boynunu sıkarak.
Draco sendeledi.
"Hiçbir şey! Biz ayrılalı çok oldu." dedi Draco, Fredin eline yapışarak.
"Tanrı aşkına duydun işte, bırak!" diye ciyakladı George.
"Yalan söylüyor." dedi Fred gözlerini iyice Draco'nun gözlerine kitleyerek.
"Yn bizden bir şey saklıyor ve bu seninle alakalı, gayet iyi biliyorum Malfoy. Eğer ki seninleyken tırnağı kırılsın; seni bulurum, seninleyken bir tek saç teli yere düşsün; yine seni bulurum, yanındayken bir damla göz yaşı döksün... İşte o zaman seni ellerimle öldürürüm Malfoy." dedi ve Draco'nun bir şey demesini beklemeden çekip gitti.Boynunu ovan Draco bir kaç derin nefes aldıktan sonra başını kaldırıp George'a baktı.
Dehşete düşmüş olan George bir süre konuşamadı.
"Ona zarar vermem." dedi Draco, baskıdan moraran boğazını tutarak.
George başını salladı ve bir şey demeden Fred'in arkasından gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Astronomi Kulesinde||Draco Malfoy-
FanficAbisinin ölümünün izlerini hala taşıyan Yn, bir gece yıldızları izlemeye astronomi kulesine çıktığında hayatına son vermek üzere parmaklıklara tırmanmış olan Draco Malfoy ile karşı karşıya kalır. İkili o andan itibaren birbirlerinin hayatına büyük ö...