Üç süpürge

565 33 2
                                    

Hogwarts'a döndüğümüz an içime doğmuşçasına çantamı bile bırakmadan Astronomi kulesine çıktım.
Draco oradaydı beni bekliyordu.
Kızarmış ve dalgınlaşmış gözlerinden sabaha kadar uyumayıp orada beni beklediğini anladım.
Gözlerimiz buluştuğu gibi ayağa kalkarak hızlı adımlarla yanıma geldi.
"Olanları duydum, iyi misin? Birine bir şey oldu mu?" dedi hızlı hızlı bir yandan bana sarılırken.

İki gün kadar ayrı kalmış olmamız bile onu çok özlememe sebep olmuştu.
Bir kaç saniye ona cevap vermeden sadece kokusunu içime çektim.
Bir cevap almak için geriye çekilmeye yeltendiğinde daha da sıkı sarıldım.
Kısa bir an saçımı okşadıktan sonra sesini yumuşatarak "Endişelendirme beni sarışın." dedi.
Geriye çekilip mavi gözlerine uzun uzun baktım.
"Kimsede önemli bir şey yok." dedim kısaca.
Titreyen gözlerle bana baktığında boynumda ve kollarımda oluşan morlukları gördü.
"Ne yaptılar sana?"

Hafifçe gülümsedim.
"Bir şeyim yok birtanem, korkma" dedim.
Bu konuyu konuşmak istememi anlayışla karşılayarak sustu ve bir süre beni inceledi.
Yeniden sarılıp başıma ufak bir öpücük kondurdu.
"Çok korktum." dedi sanki biri duyacakmışçasına fısıldayarak.
"Planı erkene çektim, bir an önce olan olsun sonra kaçıp gidelim olaylar bitene kadar da dönmeyelim."
Dehşete düşmüş bir şekilde ona baktım.
"Planı erkene mi çektin?"
Verdiğim tepkiye şaşırarak bir anlığına duraksadı.
"Yarın gelecekler." dedi soru sorar gibi bana baktı.
"Draco-."
Boğazıma oturan yumru yüzünden konuşamadım.
Bu kadar telaşa düşmem onun tuhafına gittiğinden kısaca "Bir sorun mu var?" diye sordu.
Başımı iki yana silktim.
"Kaçıp gidemeyiz, bizi her türlü bulurlar hem ailemi yalnız bırakamam." diye yanıtladım onu.
Derin bir iç çekti ve buruk bir biçimde gülümsedi.
"Ödüm kopuyor sana bir şey olucak diye, düşündükçe kafayı yiyorum." dedi ve mavi gözlerini kaçırarak ekledi; "Bazen tanışmasak bu belanın içinde olmazdın diye düşünüyorum ama ben seninle tamamlandım yn, bencilce gelebilir ama bir bakıma bu belanın içinde birlikte olduğumuza seviniyorum. Her ne kadar ödüm kopsa da..."
"Şikayetçi değilim halimden, sonu nereye çıkarsa çıksın ben de seviniyorum- bu belanın içinde birlikte olmaktan" dedim ve bir öpücük almak için parmak uçlarıma kalktım.
İki günlük ayrılığın getirdiği özlemle uzunca bir süre konuşmadan devam ettik.

"Gün doğuyor, biraz kestirmek ister misin?" diye sordu.
"Hayır." diye kısaca yanıtladım.
"Seninle vakit geçirmek istiyorum." diye ekledim.
Sırıtarak baktı ardından boynuma ardı ardına iki öpücük kondurdu.
"Seni çok seviyorum..."
"Ben de" demek için ağzımı açtım ama susturdu.
"Seni çok seviyorum, böylece kalmasına izin ver." dediğinde göz bebeklerimin daha da büyüdüğünü hissettim.
İstediği gibi sadece ona bakmakla yetindim.

"Bugün dersleri ekmeye ne dersin?" diye sordum.
"Yarın akşam bizim için zorlu olucak, bugünün tadını çıkaralım."
Onaylayarak başını salladı.
Elinden tutup büyük salona indim.
Kahvaltıya henüz üç beş kişi inmişti.
Birlikte kahvaltımızı yaparken içeri ikizler girdi.
Fred yol boyu uyuduğundan Hogwarts'a vardığımızda uyuyamamıştı bunu gözlerinden akan sinirden anlayabiliyordum.
George ise büyük ihtimalle ikizinin homurdanmasından uyuyamamış onunla birlikte istemeye istemeye kahvaltıya inmişti.
Bizi Draco ile yan yana gördüklerinde bir an duraksasalar bile sorgulamadan yanımıza oturup eşlik ettiler.

Kurduğu her cümlenin sonunda esneyen Fred'e artık tahammül edemeyen George elindeki çatalı Fred'e doğrultarak "Oğlum git yat çenen kopucak!" diye çıkıştı.
Bir elindeki çatala bir de şaşkınlıkla ona bakan Fred'e baktı.
Çatalı yavaşça indirirken bana kaçamak bir bakış attı.
Sessizce kıkırdayarak Fred'e baktım.
"Ooo hayırdır bu ne şiddet?" dedi Fred gülmesini zar zor tutarak.
"Uyutmadın ki, kafam yerinde mi sanıyosun?" dedi yeniden yemeğine gömülen George.
Draco gülmeye çekinsede elini üstüne bastırdığı dudaklarının altından güldüğünü görebiliyordum.
"Alış bunlara sarı kafa, sanırım artık bizimlesin." dedi Fred ima barındıran bir ses tonuyla.
George başını kaldırmadan gözleriyle Draco'yu süzdü.
"Sanırım..." diye yanıtladı Draco bana bakarak.
"Öyle." dedim gülümseyerek.
"Öyle." diye tekrarladı beni Fred.
"Öyleymiş." dedi Draco.
"Anladık, yeter." dedi George hepimize anlamsız gözlerle bakarak.
Tam karşımda oturan George'u ensesinden kavrayarak alnımı başına dayadım.
"Huysuzluk sana yakışmıyor, huysuz ihtiyacımızı gideren bi Fredimiz var." dedim
George kıkırdadı.
"Gelirim birazdan kendime sarışın." diye yanıtladı beni.
Kahvaltının devamında dediği gibi kendine gelen George anlattığı yolculuğumuzla Draco ile Fred arasındaki buzları biraz olsun eritmeyi başardı.
Büyük salonda kimse kalmayıncaya kadar oturduk.
Rahatlığımızdan anlamış olucak ki
"Ekiyo muyuz bugün dersleri?" diye sordu Fred.
Draco onaylar anlamda başını salladı.

Büyük salondan çıktığımızda Fred önden bizi yönlendirircesine yürüyordu.
Hiç birimiz sorgulamadan onun peşine takılmış merakla bizi nereye götüreceğini düşünüyorduk.
Ana girişten çıkarak kulenin arkasına yöneldiğinde Hogsmeade'e açılan gizli geçite gittiğimizi anladık.
"Ooo!" dedi George ikizinin omzuna kolunu atarken.
"Ne ısmarlıyosun bize Fredie?" diye uzatarak sordu.
"Damat ısmarlıyo bana bakma." dedi Fred ve Draco'ya dönerek göz kırptı.
"Hogsmeade'e gidiyoruz" diye fısıldadım Draco'ya anlamasına yardımcı olabilmek için.
"Ne istersen!" diye karşılık verdi Draco.
Fred güldü.

Geçitten geçip Hogsmeade'e gittiğimizde İlk durağımız Madam Rosemerta'nın işlettiği üç süpürge oldu.
"Sarışın hala içemez burda!" dedi Madam Rosemerta.
"Ya her geldiğimizde aynı muhabbet madamım bu kız senden benden daha dayanıklı içkiye." dedi George, Madam Rosemerta'ya koparttığı çiçeği uzatırken.
"Hadi bugün de reşitsin sarışın." dedi ve kıkırdadı Madam Rosemerta.
"Neler alıyorsun bize?" diye sordu Fred, Draco'yu dürterek.
Biz George ile masaya geçerken Draco ile Fred bir süre ne alacaklarına karar vermek için oyalandılar.
Yanımıza, masaya geldiklerinde zamanın nasıl geçtiğini anlamadan saatlerce konuştuk.
Üç süpürgeden kalkarken George küçük bir öpücük kondurdu Madam Rosemerta'nın yanağına.

Cebinden çıkardığı sigarayı dudaklarının arasına yerleştiren Fred'in koluna sertçe vurdu George.
"Nerden buldun onu?"
"Kendimizce kaynaklarımız var." diye yanıtladı Fredie onu muzipçe.
"Başlatma kaynağına-." George lafına devam edemeden Fred uzunca "Şşşş" diyerek onu susturdu.
"Yn bir şey de!" diye çaresizce bana döndü George.
"Bi nefes versene." dedim sadece.
Fred gülerek sigarasını uzattığında Draco ben daha sigaraya uzanamadan beni kendine çekti.
"Kendini zehirle sen Fred." dedi.
Fred sadece omuzlarını silkerek yeniden sigarasını dudaklarının arasına koyarken hafifçe gülümsedi.
Draco'nun beni bu denli önemsediğini görmek onu mutlu ediyordu, bunu ne kadar gizlemek istese de ben açıkça görebiliyordum.

Hogsmeade'deki dükkanları gezindikten sonra yeniden Hogwarts'a döndük.
"Siz kütüğe geçin ben bir saate yanınıza gelirim."diyerek artık tamamen kaynaşmış üçlüden ayrıldım.

Astronomi Kulesinde||Draco Malfoy-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin