Portakallar (pt.2)

708 42 5
                                    

Girdiğimiz ara sokağın ucunda aniden Fenrir Greyback görüldü.
"Kaçacak zamanımız yok!" dedi Draco fısıldayarak.
Fenrir, Bella ve diğerlerini çağırmak için seslendi, ardından hızlı adımlarla bize gelmeye başladı.
Draco beni korumak için bir kaç adım öne çıktı, kolundan tutup geri çektim.
"Yalan söyle." dedim
"Ne?"
"Beni kandırdırdığını, Harrylere yakın olmak için beni kullandığını söyle!"
"Severus gerçeği biliyor!"
"O bizi korur- Yalan söyle!" dedim soluk soluğa.

Fenrir ile konuşmak için bir kaç adım öne çıktı Draco fakat fenrir onu geriye ittirerek doğruca bana gelip boğazımı sıktı.

Draco, Fenrir'e bağırarak beni bırakmasını söyledi ardından asasını çıkarıp ona doğrultu.
Fenrir yine de durmadı boğazımı sıkıp beni havaya kaldırmıştı.
Draco yalvarırcasına Bella'ya döndü.
"Ona yalan söylüyorum- Onu kullanıyorum."
Bella anlamsız bakan gözlerle onu süzdü.
"Harry'den bilgi almak için kullanıyorum onu- Bırakın, bırakın!" dedi ciyaklayarak benim duyamayacağım bir şekilde.
Bella bir süre daha soğuk bir şekilde beni izledi.
"Teyze! Bana inanmak zorundasın." diye yalvardı Draco

"Fenrir!" diye seslendi Bella.
"Bırak." dedi net ve soğukkanlı bir sesle.
Fenrir beni yere adeta fırlattı.
Draco koşarak yanıma geldi.
Sarılarak, başıma öpücük kondurdu.
"Geçti..." dedi dehşete düştüğü sesinden belli oluyordu.
Bella Draco'ya eğilip "Aptallık yapma!" dedi ardından cisimlenerek gözden kayboldu.
Sokağın ortasında bir süre yerde kaldık.

"Başını kaldır bir bakayım." dedi Draco elliyle çenemi tutarak.
Başımı kaldırdım.
"Ah!" dedi acı bir edayla.
"Çok acıyor mu?" diye sordu.
"Biraz..." dedim onu üzmemek için ama yine de durumun ne kadar kötü olduğunun o da farkındaydı.
Birden dayanamayarak ağlamaya başladı.
Hıçkırıklarının arısından belli belirsiz "Seni ısırabilirdi..." dedi.
Kurt adam olduğunu o an anladığım Fenrir'in yüzü yeniden gözümün önüne geldiğinde ürperdim.

Beni ayağa kaldırmaya çalıştı.
Beni fırlattığında başımı çarptığımdan dolayı başım dönüyordu.
Sendeleyince beni hızlıca kucağına aldı.

Eve doğru yürüdüğünü fark ettimde elimi yanağına koyarak "Bunun tatilimizi mahvetmesine izin vermeyelim, olur mu?" dedim.
"Dinlenmen lazım." diye cevap verdi.
"Ben iyiyim, gerçekten."
Yüzüme uzunca baktı en sonunda ikna oldu.
"Portakallarımızı almaya çarşıya dönelim mi?" diye sordu gülümseyerek.
Başımı evet anlamında salladım.
"Sanırım yürüyebilirim." diye ekledim.
Kucağından yavaşça indirdi.

Çarşıya kadar yürüdük,portakalları aldığım tezgahtaki görevli çocuk koşarak portakallarla yanıma geldi.
"Bunları düşürdünüz!" dedi torbaları vererek.
"Teşekkürler..." dedim çocuğun kolunu okşayarak.
Draco ceplerini kurcaladı ve çocuğa bahşiş verdi.
Çocuk kıkırdayarak defalarca teşekkür etti ve ortadan hızlıca kayboldu.

Çarşıda bir müddet daha oyalandıktan sonra torbaları eve bırakmak için eve girdik.
Mutfağa girerek dolaplara yiyecekleri yerleştirmeye başladım.
"Burda yardıma ihtiyaç var mı amero mio(sevgilim/aşkım)?" diye sordu.
"İşim bitti, çıkabiliriz." dedim son portakalı da sepete koyarak.
"Pizza mı yesek?" diye sordum hevesle.
"Acıktın mı?" diye sordu Draco şaşırmış bir halde.
"Acıkmamalı mıyım?" dedim başımı sağa yatırıp meraklı bir şekilde ona bakarak.
"Yolda gelirken pizzacı gördüm." diye ekledim.
"Oburcuk." dedi ve kendi kendine güldü.
"Kaç saat önce yedik sersem, hem boğulmak beni acıktırdı." dedim
Şaka niyetine söylediğim bu cümle Draco'nun yüzünün anında düşmesine sebep oldu.
"Ya ben iyiyim, hani tatilimizi bunun için bozmayacaktık." dedim ona yaklaşarak.
"Yok bozmadık- bir şey yok." dedi ve başını silkti.
"Hadi pizza yemeğe gidelim!" dedi neşeli bir sesle.

...

Günlerimiz, sahil kasabasında oldukça eğlenceli geçiyordu fakat kış tatili iki gün sonra bitiyordu bu nedenle bir an önce Londra'ya cisimlenip Draco'nun işini halletmemiz gerekiyordu.

Son gecemizi çok sevdiğimiz sahilde yer alan butik restoranda içerek geçirdik. Sahilden eve doğru yürüyorduk.

"Buraya veda etmek zor olucak." dedim denize bakarak.

"Veda etmene gerek yok, tüm bu olanlar bittikten sonra kaçar burada yaşarız..." dedi ve ardından tuttuğu elimi öptü.

"yaşarız tabii." gülümseyerek ona bakıyordum.

Çok geçmeden eve vardık eşyalarımızı toparladıktan sonra valizlerimiz ile kapının önüne çıktım.

Draco mutfaktan kaptığı kalan son portakalı elinde tutarak kapının önüne, yanıma geldi. Son bir defa evin içine bakarak derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı çekti. Elindeki portakalı bana uzattı. Portakalı avuç içlerime alıp kokladım.

Asamı çıkartıp valizlerimizi Çatlak Kazan'a, kalacağımız odaya gönderdim.

"Sıkıca tutun." dedi Draco beni kendine çekerek. Boynuna sıkıca sarıldım ve cisimlendik.

Diagon Alley'in girişinde cisimlendiğimizde bir süre etrafta dolandık. Draco ara sokaklardan geçerek kasvetli bir dükkanın önünde durdu.

"Hızlıca işimi halledip geliyorum, tek başına korkmazsın değil mi?" diye sordu bana doğru eğilerek.

"Korkmam ama lütfen olabildiğince hızlı ol." dedim

Başını onaylayarak salladı ve dudağıma bir öpücük kondurup dükkanın içine girdi. Oldukça tuhaf insanlar önümden geçerken bir kaçı benimle konuşmaya çalıştı. Dakikalar geçesine rağmen Draco hala ortalıkta yoktu.

"Burada öldürüleceğim..." dedim kendi kendime.

Arkamdan yaklaşan biri, bir eliyle gözümü öteki eliyle ağzımı kapattı. Çırpınarak ondan kurtulmaya çalışırken birden bu kişi gülmeye başladı.

Gülmesinden bu kişinin Draco olduğunu anladım.
beni bırakarak bir süre daha kıkırdadı. "Korkmazdın ha?"

"Pislik!" dedim sinirle. "Komik değil Draco!" nefes nefese kalmıştım.

"Ben varken kimse sana zarar veremez, sen bile." beni göğüsüne bastırdı ve alnımdan öptü.

Hava karadığında cadı kazanına gidip bir şeyler içtikten sonra uyumak için odamıza çıktık.

Astronomi Kulesinde||Draco Malfoy-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin