"Bu evren, bana düşman. "
Bana bu evde sarılan ilk insan olmuştu. Belki de son.
"Eğer anlatmak istersen, dinlemek için her zaman burdayım." Dedi. Yüzüme, anlam veremediğim bir şekilde bakmaya başlamıştı.
"Teşekkür ederim." Dedim, gözyaşlarımı temizleyip, gülümsemeye çalışarak. O ise sadece kafasını sallamakla yetindi ve iyi uykular diledikten sonra odadan çıktı.
Banyoya girip, ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra yatağıma geçtim, gözlerimi kapattım ve sonsuz bir uyku diledim.
"GÜNAYDIIIN." Gözlerimi kırpıştırarak açmaya zorladm. Etrafımı çok zor görüyordum. Hangi ara sabah olmuştu ya? Oysa benim daha uyumam gereken konular vardı.
"E hadi ama yaaa. Biz iş için hazırlanıyoruz, prenses burda güzellik uykusunda."
"Git başımdan Mert."
"I ı. Dün yalnız bırakmak istedik, gelmedik falan ama bu gün sana rahat yok. Kalk kız. KAAAALK." Cümlenin sonunda, sesini yükseltmiş ve inceltimişti.
Ne bağırıyorsun gene s*kik herif."
"Yalçın, sakın bana yaklaşma yoksa ağınıza ayağımla vururum."
"O ayağı senin gö-"
"YETEEER KESİN."
"Kızın içinden başka birşey çıktı *mına koyayım."
"Ama ben senin içinden daha çıkmadım bebeğim."
Yalçın'ın Mert'e yaptığı iğrenç ima ile gözlerimi devirdim. Bu konuları nasıl bu kadar rahat konuşabiliyorlar? gerçekten aklım almıyor.
"Yalçın şimdi sana burdan bi-" Cümlesini tamamlamadan, sözünü kesmek zorunda kalmıştım. Açıkçası daha fazla bu iğrenç muhabbete katlanmak istemiyordum.
"Çıkın hadi okul için hazırlanmam gerekiyor."
"Ha çok şükür günü aydı prensesimizin." Dedi ve Mert'in ensesinden tutarak, sürükleye sürükleye çıkardı odadan.
Onlar çıktıktan sonra, banyoya girip, günlük ihtiyaçlarımı karşıladım. Ardından dün aldığımız, dizimin bir karış üstünde, okul eteğimi ve gömleğmni giyidim. Gömlek biraz bol ve uzun geldiği için eteğin içine doğru katladım ve saçlarımı tarayıp açık bıraktım. Makyaj yapmayı sevmediğim için direkt okul çantamı hazırlayıp aşağı indim.
Aşağıya iner inmez gözüme çarpan tek kişi Sude olmuştu. Göğüs dekolteli, dar ve dizinin iki karış üstünde biten lacivert elbisesi ve topuz saçlarıyla muhteşem duruyordu. Üstümdeki okul eteği ile onu kıskanmamak elde değildi.
"Bizde seni bekliyorduk prenses."
"Bana prenses demeyi kes Mert."
"Ne? Prens mi diyim? *mına koyayım."
Mert'i, takamdan dünden beri aklımda kalan soruyu sordum.
"Emre nerede?"
"O benimle beraber yaşıyor. Gelirken, ara sıra eğer isterse, onu da getiriyorum. Demir abinin dediklerine kafamı sallamakla yetindim.
Uzay'ın boğazını temizleyerek masayı isaret etmesiyle, yemek masasına geçtim ve kimseyi takmadan yemeğime gömüldüm. Tabağımı, silip süpürdükten sonra masadan kalktım ve kimseye bakmadan kapıda Ateş'i beklemeye başladım. Açıkçası dün olanlardan sonra, kimseyi görmeye bile tahammülüm yoktu. Sonunda kapı açıldığında içerinden, patronla beraber beşi de çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN 6. RENGİ
Narrativa generaleAğlamamak için tek kelime bile etmeden, Yalçın'ın indirdiği camdan, dışarıyı izlemeye başladım. Ağzımı açsam, hıçkıra hıçkıra ağlayacağımı bildiğim için susmayı tercih etmiştim. Onlar kendi aralarında, bağırıp çağırıyorlardı ama benim kulağım hiçbi...