Onu uzun bir süre görmeyecektim. Geçen sene gittiğinde çok ağlamıştım. Yatağında yatıp duruyordum, şimdi yatağı da yoktu, kendi de. Kollarımı boynuna sardım. ''Seni çok özleyeceğim, sakın beni unutma orada kızlar falan derken!'' Dediğimde gülüp belime çimdik attı. ''Hatırlamayacağım bile, adın geçecek 'O kim?' Diyeceğim. Gör bak!'' Dedi. Sonunda ayrılabildiğimizde arabaya binmiştik.
----------------------------------------
Arabaya bindiğimizde aramızda garip bir sessizlik oldu. Herkes bunun farkındaydı ama kimse bir şey demiyordu. Aklımda bir soru vardı ve sormazsam çatlardım.
''Sor kızım aklındaki soruyu.'' Diyen biyolojik babama baktım. Dikiz aynasından açılmış gözlerime bakıp güldü. ''Sesli düşündün.'' Yine mi? Ben bunu aştık sanıyordum ya!
Geçen senelerde ne zaman içimden düşündüğümü sansam, bunu dile getirirmişim. Okulda başıma geliyordu özellikle derslerde. Fark etmeden ders kaynıyordu sayemde, mükemmel olduğumun bir kanıtı daha.
''Kaç yıldır kızınız olarak bildiğiniz kızı bir anda nasıl gönderebildiniz? Yani bir sorun olduğu belli.'' Dedim başımı koltukların arasından uzatırken.
''Eslem'in kendi kızımız olmadığını biliyorduk, küçükken fark etmiştik. Ama kimseye söylemedik, bizim kızımızdı sonuçta. Eslem'de küçüklüğünden beri biliyordu ama yine de ailen kendi kızlarını kabul etmedi. Nedenini bilmiyoruz, Eslem'in de sağlık sorunları olunca ilgilenemedik bu durumla. Biz ilerleyen seneler boyunca seninle tanışmaya çalıştık ama izin vermediler. Birkaç ay önce de annen bizimle iletişime geçti.'' Dedi biyolojik annem. Başımı sallayınca cama döndüm.
Geldiğimiz tarafları biliyordum, en yakın arkadaşım burada oturduğu için günlerimiz buradaki merkezde geçiyordu. Buraya yakın oturmak hoşuma gitmişti, daha çok gelebilecektim. Birkaç dakika sonra renkli bir mahalleye girdik. Geneli üç katlı olmak üzere hoş villalar vardı. Çok hoş gözüküyordu, o yeni modern evler yerine yaşanmışlık vardı sanki. En sonunda arabayı bir evin önüne bıraktık. Aşağıya inince bavullarımı paylaşmış, onları takip ediyordum. Geldiğimiz kısımda daha büyük evler vardı ve hepsi beyazdı. Anlaşılan buradaki evleri yapan kişi aynıydı. En köşedeki evin bahçe kapısından içeri girdik.
''Burası küçük bir mahalle. Herkes birbirini bilir ve tanır. Az önce gördüğün evlerde akrabalarımız var, eskiden oradaydık ama, ailemiz büyüyünce buraya taşındık.''
Af buyurun? Ailemiz büyüyünce mi? Umarım kast ettikleri benim dışımda sadece bir veya iki çocuktur. Başımı sallayıp arkalarından takip ettim. İçeri girince oldukça güzel ve iç açıcı bir salon karşıladı bizi. Eşyaları bir kenara bırakıp salona geçtik. Lütfen arkadaşları olsun!
''Abilerin ve kardeşin.'' Dedi biyolojik annem. Dudaklarımı birbirine bastırıp hepsini kısaca inceledim. Nehir'in bedduası kabul olmuştu anlaşılan. Karşımda üç adam, bir çocuk duruyordu.
''Neden gülecek gibi bakıyorsun bize?'' Diyen çocuğa baktım. ''Sadece... komik. Tek abiden, bu kadar adama çıkması. Ayrıca arkadaşımın bedduası falan, gülme isteği uyandırıyor.'' Dediğimde kaşlarını çattı.
''Anne, bu kızı akıl hastanesinden mi aldınız?'' Dedi aynı çocuk. Tam, karşı çıkacaktım ki dün gördüğüm adam konuştu.
''Evet.'' Dediğinde kaşlarımı çatıp ona döndüm. Ciddiyetle söylemişti. Adam bir yerden tanıdık geliyordu. ''Oğlum, nereden çıktı bu?''
''Geçen sene, hastanede terasta otururken iki kız görmüştüm. Hatta eve çok sinirli gelmiştim, hatırlarsınız. O gün çatının kenarında son ses müzik açmış dans ediyorlardı. Siyah saçlı ağlıyordu, kızıl saçlı ise kahkaha atıyordu. Siyah saçlı dayanamayıp yere çöküp ağlamaya devam etti, kızıl ise çatının kenarında durmuş bağırarak şarkı söylüyordu. Atlayacağını sandım. Ben onu geri çektiğimde hala kahkaha atıyordu.'' Dedi ve bana bakıp devam etti. ''Kızıl olanı hasta; Siyah olanı sarhoş sandım. Meğerse siyah saçlı olan hastaymış, kızıl saçlıysa kendi halinde bir kızmış. Tabii inanmadım, test yaptım.''
''Lan o sen misin?'' Dediğimde kaşlarını çattı. ''Abim, senin yüzünden hastane hastane gezdirdi beni! Senin yüzünden üç ay herkes bana bakıp durdu, aklım yerinde mi diye.'' Birkaçından gülme sesleri çıkarken bakışlarımı onların üstünde gezdirdim.
Aslında o kız, arkadaşım değildi. Başka bir arkadaşımı ziyarete gelmiştim, sonra hava almaya terasa çıkınca onu gördüm ve dans etmeye başladık. Neden ağlıyordu bilmiyordum, ben neden gülüyordum onu da bilmiyorum. Üç ay abim üstüme titremişti, hastayım diye. Çok güzel zamanlardı aslında...
''Ahu, bunlar abilerin. Sırasıyla Serkan, Altan, Berke.'' Dedi ardından yanlarındaki çocuğu işaret etti. ''O da Berkay, kardeşin.'' Başımı salladım onlara bakarak.
''Aynı dedem. Şu saçlara bak, birde mavi gözleri. Kız, adamın kopyası lan!'' Dedi az önce isminin Berke olduğunu öğrendiğim şahıs.
''Keşke sadece dış görünüşü benzeseydi. Bu aile bir tane daha Turgut Seveceğin kaldıramaz.'' Dedi Serkan.
''Bende memnun oldum Serkan'cım. Ne çok sevdin beni öyle!'' Dedim şirince ona bakarken. Gözlerini devirdi. Onunla uğraşmak güzel olacaktı.
''Ya ya! Çok sevdim, hep senin gibi kardeşim olsun isterdim.'' Dedi aynı alayla.
''Kim benim gibi kardeşi olsun istemez ki! Şu mükemmelliğe, endama, güzelliğe bak yani! Kim olsa ister.'' Dediğimde herkes gülmüştü. ''Evde, dedemden bir tane daha var. Anne, bunu dedemlere gönderelim mi? Bak daha mutlu olurlar.'' Dedi Altan. Az önce beni akıl hastası sanan kişiydi.
''Ayıp oğlum! Kardeşin o senin.'' Dedi biyolojik babam.
''Bu mu kardeş? Dedem bu!'' Dedi inadını sürdürerek. ''Dedenle ne yaşadın da korkuyorsun bu kadar?'' Dedim araya girerek.
''Ne yaşamadım desem. Başıma gelmeyen kalmadı, adam felaket tellalı! Severim ama, yanında can güvenliğim yok.'' Dedi gözlerini açarak. Dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemi engellemeye çalışsam da başarılı olamadım.
''O zaman, can güvenliğin artık hiç yok'' Dediğimde bana ters ters bakıp salondan çıkmıştı. Sırıtıp arkasından baktım.
Örnek mahalle
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahududu
ChickLitBen Ahu Yılmaz, pardon Ahu Seveceğin. Garip bir soyadı olduğu konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Tabii genlerim aldığım dedeciğim de benim gibi manyak olduğundan ailemiz normal karşılıyor. Tek ailem biricik abimken on yedi yaşımda aniden dör...