Benim bir işim çıktı, kahvaltı öncesinde dönmüş olmayı planlıyorum. Telefon numaramı da alta yazıyorum :)
Masanın üstüne bırakıp evden ayrıldım. Ne diyeceğini merak ediyordum. Ayrıca ona artık gerçekten veda etmeliydim. Hazırlanmadan önce buranın yakınlarındaki parkın konumunu atmıştım. Parka girdiğimde bir bankın üstünde oturmuş olarak onu gördüm. Derin bir nefes alıp yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Gülümsemeden nefret ederdi, bu bile beni sevmediğini gösteriyordu.
''Merhaba.'' Diyip karşısına oturdum. Başını kaldırıp bana baktı, gülümsememi görünce alayla o da gülümsedi. Bir şey demedi ama. ''Merhaba, sana bir şey teklif etmeye geldim Ahu.'' Dediğinde kaşlarım çatıldı.
''Ne teklif etmeye geldin? Para karşılığı ilişki mi?'' Dediğimde gözlerini açtı.
''Hayır, tabii ki nereden çıkardın bunu?''
''Bilmem, ben bir yalan söylüyorsam önce ona kendim inanırım. Sen ise benim hakkımda yalan söyledin. Canım sıkılmazsa onunla bir daha konuşmam dedin, yoksa kendi yalanına inanmadın mı Enes Bağlar?'' Dediğimde sinirle yumuklarını sıkmıştı.
''Ben, senin için geldim buraya Ahu! Seni aklamak için geldim.'' Dese de bu sözlerine sadece gülmek istiyordum. ''Etrafta bir sürü dedikodu dönüyor, mahallede adın çıktı. Adamın birine kaçtığın söyleniyor, sevgili olup aklanmak istemez misin?''
''Kendimi aklamak isteseydim bunu çoktan yapmış olurdum. Ben kendimi anlattım, kanıtları ortaya sürdüm ama inanmadılar. Şimdi taşındım diye hakkımda konuşmaya devam edeceklerse buyursunlar. Bir haysiyetsizle sevgili olup aklanmam ben, inanmayan inanmasın. Onlara sadece kahkahalarla gülerim!'' Dediğimde ayağa kalkıp çenemden tuttu. Bunun altında başka bir şey vardı, kendi çıkmaza girmişti.
''Tek bir hatam yüzümden benden ayrıldın, peşinden koştum. Okulda adım çıktı ve ben kendimi akladım. Şimdi ise senin hatanı anladığını ve yeniden benim olduğumu kanıtlayacağım. O kadar uzun sürmez merak etme, canın acıdığında bitecek!'' Dedi çenemi sıkarak. Beklemediği bir anda çenemi kurtarıp kahkaha atmaya başladım. Bana iğrenerek bakarken ben gülüyordum. Canım acıyabilirdi ama, asla bunu bilemezdi.
Her şeye gülerdim ben, canım acıyamazdı. Eğer bir gün gülmezsem, savaş bitmişti ve ben kaybetmiştim. Ama o zaman da bunu kimse anlamazdı, çünkü kimse kalmazdı etrafımda.
''İstediğini yap Enes. Bir savaş başlatırsan, karşılık veririm. Biliyorsun kaostan hoşlanıyorum, dene elindeki tüm kozları.'' Dedim. Oradan ayrıldım. Tek hatası yüzünden değildi, birlikteliğimiz boyunca her zaman hatalar yapmıştı ama benim anlamadığımı sanıyordu. Saate baktığımda ona geliyordu. Adımlarımı hızlandırıp eve ilerledim. Aramadıklarına göre uyanmamışlardı.
Artık uyanacaklardı... Zile bastım ardından hızlı adım sesleri işittim. Kapı açıldığında endişeyle bana bakan Semra Hanım'ı gördüm. Kollarını belime sarınca şaşkınlıkla ona baktım.
''Neredesin kızım sen? Nereye gittin bir anda? Korktuk!'' Dedi ve benden ayrıldı. İçeri geçince tüm ev halkının bana baktığını gördüm.
''Ben not bırakmıştım masanın üstüne. İşimin çıktığını, kahvaltıdan önce geleceğimi ve numaramı yazmıştım.'' Dediğimde Yağız Bey masanın üstüne baktı. Su bardağının altında ıslanmış kağıdı görünce koltuğa dizilmiş çocuklarına baktı.
''Kim içti bu suyu? Daha doğrusu kim içemedi de hepimizi merakta bıraktı!'' Dedi sinirle. Serkan ve Altan'ın arasında oturan Berke, sanki onu göremeyecekmişiz gibi aralarında geriye yaslandı.
''Berke! Oğlum biz sana su doldurmayı, içirmeyi öğretmedik mi? Ne yapmışsın? Biraz daha dökseydin yüzerdin içinde!'' Abartma! O kadar da dökmemişti.
''Uykuluydum.'' Dedi kısık sesle. Yağız Bey'den çekinmiyordu ama öyle gösteriyordu ki konu hemen kapansındı.
''Neyse ne, geldim ben eve. Kahvaltıya oturalım bence.'' Dediğimde herkes başını sallamış ve mutfaktaki masaya oturmuştu. Ben ekmeğime çikolata sürerken Serkan konuştu.
''Senin ne işin vardı?'' Dediğinde yutkundum. ''Bir arkadaşım gelmişti de onunla görüştüm. Bana ihtiyacı varmış.''
''Bir daha böyle bir şey olursa lütfen, gitmeden önce herhangi birimizi uyandır. Bir daha gölet oluşursa diye önlem.'' Dedi Yağız Bey, Berke'ye bakarak. Berke, gergince sırıtıp kahvaltısına döndü.
Kahvaltıdan sonra odama çıkmış ve üstümü değiştirmiştim. Merkeze inip mobilyacıya gidecektik, sonrasında kahve içecektik. Bu yüzden üstümü değiştirecektim.
Güzelce hazırlanıp aşağıya indim. Semra Hanımla olacaktık sadece, öbürleri gelmek istememişti. Benim de işime gelmişti. Kalabalık olsak kafede dikkat çekerdik, o ise beni görmemeliydi. Görmesi için hazırlanıyordum ama dikkatini çekmek istemiyordum.
Dengesizdim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahududu
ChickLitBen Ahu Yılmaz, pardon Ahu Seveceğin. Garip bir soyadı olduğu konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Tabii genlerim aldığım dedeciğim de benim gibi manyak olduğundan ailemiz normal karşılıyor. Tek ailem biricik abimken on yedi yaşımda aniden dör...