8. Bölüm

4.2K 158 13
                                    


''Öylesine.'' Dese de bir şeyler karıştıracağını anlamıştım. Benden kaçar mı Allah aşkına?

Ona kısa bir bakış atıp kahvemi elime aldım. Ne zamandır özlediğim kahvenin tadıyla gözümü kapattım ve onu Reyhan Abla ile ilgili planlarıyla baş başa bıraktım.

---------------------------------------------

Eve varmıştık, bizi almaya Berke gelmişti. Aldıklarımızı arabaya yerleştirip eve gittik. İki dakika içinde eve varmıştık. Her şeyi odama çıkarınca beni yalnız bırakmışlardı. Üstüme rahat kıyafetler geçirip kutuları açmaya başladım.

Beş dakika kadar eşyalarla bakıştım. Neyi nereye koyacaktım, nasıl olacaktı. Bunları düşünmediğim için kafamı duvara yasladım.

''Ben gerçekten salağım böyle katıksız salağım. Tüm kutuları ne diye açıyorsam zaten akşam olmuş, tek başıma nasıl yapayım!'' Dedim sinirle. Sinirle homurdanırken kapı çaldı. İçeri Berkay girdi. Neden her seferinde bu geliyordu odama?

''Yardıma mı ihtiyacın var?'' Dedi odayı gözden geçirerek. Başımı onaylar anlamda salladım. ''Nereden bildin?'' Dedim kaşlarımı kaldırarak. Çapkınca göz kırpıp elini uzattı.

''Süper kahramanım, güzel kızlar yardımıma ihtiyaç duyunca hissediyorum.'' Dediğinde sırıtıp elini tuttum ve ayağa kalktım. ''Aferin, böyle ol.'' Dediğimde odadan çıktı, arkasından takip ettim.

''Senin ihtiyaç duyduğunu, kafanı duvara vurma sesinle anladım.'' Dedi. Sinirle dişlerimi sıkarken aşağı katta bir kapının önünde durmuştuk.

Aynı bendi ve hiç hoş bir durum değil bu!

''Abi?'' Dedi kapıyı çalmadan içeri girerken. ''Berke kardeşi Berke, git kapıyı çal bir daha gir!'' Dedi içeriden sert bir ses.

Berke kardeşi Berke mi?

''Abimi çok seviyorsun biliyorum. Evet, yardımına ihtiyacımız var.'' Dedi Berkay sırıtarak. ''Bana ne! Gidin Serkan abime.'' Dedi başını bilgisayardan kaldırmadan. ''Ahu'nun ihtiyacı var ama?'' Dedi kaşlarını kaldırıp indirerek.

''Gelip, seni bana kardeşim diye tanıttıkları günün Allah belasını versin!'' Diyip ayağa kalktı. Niye öyle dedi şimdi?

''Geç içeri Turgut Seveceğin! Bir daha da önce bize gel, bundan yardım isteme.'' Dedi sırtımdan ittirerek. Başka bir kapının önünde durunca yine kapıyı çalmadan içeri girdiler.

''Altan kardeşi Altan! Kapıyı çalın lan bir kere de. Müsait değilim!'' Diyen Berke'yi duydum. Berkay gülerek benimle arkaya ilerlemişti. Ardından kapıyı kapatmıştı.

''Siz neden birbirine böyle sesleniyorsunuz?'' Dedim kaşlarımı çatarak. ''Kardeşiz yani küfretmek mantıklı gelmiyor. Ama genel olarak kötü davranırsak böyle sesleniyoruz, aramızda küfür diyebiliriz.'' Dediğinde başımı salladım. Çok mantıklıydı!

Kapı açılınca içeriden sinirli bir Berke ve gülen bir Altan çıktı. ''Ahu, eşyaları kurmak istediğin zamanı...'' Diye küfretti. Ben gülerken, benim odamın olduğu kata çıktık. Koridorun en sonundaki odaya girmeden bu sefer kapıyı çaldılar.

''Abi, müsait misin?'' Dedi Berkay sakince. Hepsi birbirinin odasına kapı çalmadan giriyorlardı ama, Serkan'ın odasına girdiklerinde bile müsait olup olmadığını soruyorlardı.

Keşke en büyük ben olsaydım!

''Müsaidim şu an. Gel bakalım.'' Dedi Serkan. Berkay'ın girmesiyle hepimiz arkasından içeri girdik. Kaşlarını kaldırmış bize bakıyordu. ''İt sürüsü gibi geldiğinize göre önemli bir şey?'' Dedi. İt mi dedi o bana?

AhududuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin