"bırak beni" dedim, dedim ama haykırışlarımı duymamazlıktan geliyordu. "bıraktığım an ona gidiceksin, farkında değilsin ama sen ona iyi gelmeyeceksin" diyordu. Korku dolu gözlerle ona bakıyordum "ne diyorsun sen?" dedim bağırarak. "herkes senden saklıyor" diyordu ama hem sakinliğini koruyor hem de adımlarına devam ediyordu. Beni şah yapıp zaferi almak mı istiyordu yoksa hayatıma devam etmem için yardım mı etmek istiyordu. Yukarıdan bir ses gelmeye başlamıştı. "Kaan, hadi uyan" diyordu Azra. Onun sesini duyduğum an o karanlık olan her yer bir anda yavaş yavaş gri rengini içine çekiyordu. Her güzelliğin bir anlamı vardı bu hayatta. Aslında dünyanın bir anlamı vardı sadece anlayanlar o duyguyu tadacaklardı. Tek yürek olması gereken bu dünya her yüreğinde farklı bir hayat hikayesi vardı. Hayat hikayem çok normal geliyordu insanlara ama daha başlangıçtı. Hayatınızın en önemli dönemi 15-20 yaş arası diyorlar ama orada sadece hiç bir şeyden habersiz çocuklarız, genciz. Sadece o dönemde hayatın tadına almamız lazım ki büyüdükçe sorunluluklarımız artacaktır. "duyuyor musun onun sesini?" diyordu yanımdaki adam. "evet, sen,sen kimsin?" diye sordum. " hatırlamıyor musun beni" demişti. O dediği an üstüm kan olmaya başlamıştı. Bıçaklandığım yeri tutuyordum, ayakta durmam zorlamıştı. O titreyen bacaklarımda artık bir anlamı yoktu. Yere eğilerek "ne istiyorsun benden?" dedim. Neden ilk başta bu kadar canımı yakmamıştı bu yara? Bazen insanların neden bu kadar can yaktığını düşündüm o an. O acının hesabını kim verecekti. "ailenin benden aldığını istiyorum Kaan, abini istiyorum" demişti. Duyduklarımı anlamıyordum benim abim ölmüştü ben daha yeni doğmuştum o zamanlar. İlkokula gittiğim de öğrenmiştim. Mahallede ki çocuklar diyordu ama şaka yapıyorlar diye düşünmüştüm. Tek çocuk olduğumu düşünüyordum hep. Meğersem tek çocuk değildim, tek çocuk olmaya maruz kalmıştım. " sen ne saçmalıyorsun? Benim abim öldü, ÖLDÜ! " dedim ona vurmak istiyordum ama canım acıyordu. Ellerimi çekip baktım, o ten rengi dışında kırmızı vardı sadece. Bu kanların hesabını bana kim verecekti. Hesabın en güzelini zaten ölünce vermiyormuyduk? Bana ne zaman düşlerimi verecektin. Olmayan düşlerimi ne zaman verecektin bana hayat? " bana neden bunu yaptın?" dedim sesim kısık kısık çıkmıştı ya da inleme seslerim yüzündendir. Acı, tarifi olmayan bir tat ama hangisinin tarifi vardı? Gerçek acı mı yoksa bildiğimiz dilimizi, ağzımızı yakan acı mı? "sen sadece bir piyonsun Kaan, senin ailen çok kötüler. Baban özellikle, sende babana benziyorsun sende kötüsün ama o melek gibi " dedi bağırarak özellikle babamdan bahsederken. "hayır sen sen yanılıyorsun" dedim onu inkar ederken. "baban birinin ölümüne sebep oldu Kaan, o öldürdüğü kişi benim oğlumdu. Senin abisiz kalmanın nedeni de babandı." diyordu yanıma eğiliyor diye gördüğüm manzaradan vazgeçip ayağıyla yarama bastırmıştı. " bende senin abini kaçırdım biliyor musun?" diyordu, babamın eskiden büyük bir hata yaptığını biliyordum ama ne olduğunu söylememişlerdi. "sen, sen yalan söylüyorsun, benim abim hastaydı öldü" dedim bağırarak. Kahkaha atmaya başlamıştı dediğim cümleden sonra ciddi gözüküyordu ama inanmak istemiyordum. "niye bana bunu anlatıyorsun?" dedim ona bakarak. "sende aynısın babanın aynısısın. Bora'yı hatırlıyor musun? Onu sen öldürdün, onun ölme sebebi sensin. Herkesin senden uzaklaşma sebebi sensin. İçini gören kaçıyor Kaan ama sen kaçamıyorsun onların etkisinden. " demişti, Bora mı Borayı nereden biliyordu. "ben öldürmedim" diyebildim sadece onda da sesim titremişti bile. Doğru muydu diye şüphe etmeye başlamıştım bile. Doğrular, hep doğrular can yakardı. En doğrusu bile yanlıştı. Kedere hep kader diye geçiştiriyordu doğrular. Doğru olduğunu sadece inanıyordu insan, yanlışı ve doğruyu bile ayırt edemeyen varlıktı insan. Benim doğru bildiklerim ne kadar doğruydu? Belki de doğru bildiklerim vücudumun bana oynadığı oyundan ibaretti. Hareketlerim, duygularım sayesinde doğru olduğuna inanıyordum, inandırılıyordum. Doğru bildiklerim sayesinde bir hayatım varsa hayatımda mı yalandı? "sen yaptın Kaan, sen sebep oldun, düşünsene eğer isteseydin onu kurtarabilirdin" diyordu kulaklarımı kapatmıştım ama kapatsam bile sesi kesilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl ve Yağmur
RomanceÇöl ve yağmur'u hiç duydunuz mu? Birbirine o kadar zıt olan çöl ve yağmur artık ayrı kalmamak için verdikleri savaşa şahit olan bir aşk hikayesi... Ya da sadece bir otobüste başlayan bir aşk hikayesidir. Çöl'ün yalnızlığını dinderen bir yağmur. Yağm...