Ona baktım cümleyi anlamaya çalışıyordum. Gözleri dolu dolu bana bakıyordu. Bana adım attığında geri bir adım attım. "a-anlamadım?" dedim. "abin sana kavuşamadan sen ondan gidicek miydin Kaan?" demişti bu seferde. Abim miydi benim? Ölmemiş miydi? Oturduğum çimlerden kalkmıştım. Ayaklarım yavaş yavaş geri gidiyordu. Sami yine belirdi kulağıma yaklaşarak "ben demiştim" dedi. Yere düştüm. Ona yenildiğimi anlamıştım. Ayaklarımla boş boş itikliyordum çimeni. Hayali bir insandı Sami ya da o kadar gerçekti ki gerçek olduğuna bir türlü inanamıyordum. "gelme gelme" konuşmak bile zordu. Buz tutmuş bedenimin üstünden kaynar sular dökülüyordu. Buda kırılmama neden oluyordu. Umut abi dediğim aslında gerçek abim olduğunu öğreneli 5 dakika olan abim korkarak yanıma gelmişti. Beni sarsmaya başlamıştı, aklımda doluşan düşünce abim gerçekten hayatta olmasıydı. Cidden doğru muydu? Sami gerçek miydi? Babam katil miydi? Ben katil miydim? Hepsi doğru muydu? En kötüsü de Azra benden bıkmış mıydı? Hepsini aynı anda düşünüyordum. Sami yanıma gelip duruyordu "ben gerçeğim" diyordu. Her yerde beriliyordu bir önümde bir arkamda bir yanımda bir uzağımda ama yine de görünüyordu. Aynı şeyleri söyleyip duruyordu. Yüzüme yediğim tokat ile yavaştan gerçek dünyaya adım atmıştım. Kendime geldiğim de beni çekip sarılmıştı yavaş yavaş kollarımı sardım. "a-abi" dedim. Zorlanmak mı ben gerçekten hayatımda gerçek anlamda zorkanmıştım. Ben şu an sizin zorlandım dediğiniz olayların bin katı zorlanmıştım. Duyguların gerçekleriyle yüzleşiyordum. "söyle aslanım söyle" dedi. "o gerçek" demiştim. Arkamdan belirmişti "Kaan ben hep gerçektim sadece sen bana inanmadın." demişti kulağıma fısıldarken. Kulağımdan huylandığım için elimle kulağımı temizleyeme başladım. Arkamı dönmüştüm ama kimse yoktu. Tekrardan abime baktığımda tam arkasında duruyordu. Orayı işaret ederek "görmüyor musun?" dediğim gibi arkasına baktı. Bana döndüğün de gözlerinde ki korkuyu görebiliyordum. " abim orda birşey yok o sadece hayal görüyorsun " demişti kafamı severken. "abi diyebilir miyim?" diye sordum. Gerçekten abim mi değil mi bilmeden güveniyordum. Bana gülümseyip kafa sallamıştı. "gitmiyor, gitmiyor ben artık nefes alamıyorum, sen, sen yaşıyorsun bana dedi abin ölmedi dedi doğruyu söylüyor o zaman. Ben, ben katilim" dedim ağlaya ağlaya. Tekrardan bacaklarımı kendime çektim kollarımı sararak sallanmaya başladım. " şşt, hepsi geçecek hem seni bir yere götürmek istiyorum." demişti. Yavaşça kafamı kaldırıp ona baktım adı gibi gözlerinde umut vardı. Abimi böyle bulmak istemiyordum. Diyeceksiniz niye böyle bir tepki veriyorsun? Kafamın içinde o pislik yüzünden yaşadığına inanıyordum. Tek inandığım bu olsaydı...
Bir mahalleye gelmiştik. Etrafta çok karışık insanlar vardı. Evlerin dış cephesi yoktu. Bir eve gelmiştik. Evi baştan aşağıya süzdüğüm de çatının üstünde kırık çıkık kremitler, duvarları saran kırmızımsı bordo renkli tuğlalar vardı. Kapıyı anahtarla açınca burada yaşadığını anlamıştım. Kapıyı sonuna kadar açınca içeriden baba sesleriyle koşan bir kız geliyordu. Abim eğilip ona sarılınca onlara bakakalmıştım. Yiğenim mi vardı benim? Son günlerde ilk defa bu kadar içtenlikle gülümsemiştim. "kim bu abi?" diye işaret ettiği zaman onu daha iyi görmüştüm. Siyah saçları kahverengi gözleri vardı aynı abime benziyordu. İçeriden bir kadın daha gelince yengem olduğunu anlamıştım. Abim bana gülerek bakıyordu. "bu abi senin amcan, yani benimde kardeşim" demişti. Bu lafı duymak için herşeyimi verirdim. Kendi kendime gülmüştüm zaten aklımı vermiştim. "amcam mı? Benim amcam mı var şimdi?" dedi heyecanla. 5-6 yaşlarında olan bu kızın boyuna eğilerek "merhaba, ben Kaan senin adın ne küçük hanım" dedim. "Su" dedi, elleriyle yüzümle oynuyordu. Burnumu sıktığında "şimdi sen benim amcansın öyle mi?" demişti. "evet ama burnumu sıkmana gerek yoktu" dedim gülerek. Biraz onlarla vakit geçiriyordum ki abim o soruyu sordu "senin neyin var böyle hayal falan görüyorsun?" demişti. Dilimi sanki yutmuş gibiydim. " ben birini görüyorum devamlı, böyle kafamın içinde geziyor ama o gezmesi bitmiyor, gitmiyor gözümün önünden. Sen katilsin, baban katil, sen Azraya iyi gelmiyorsun, aileni öldüreceğim, abin yaşıyor " son dediğimle durmuştum. Gözlerim yine dolmuştu. Gözlerimle burnumu silerek yukarı baktım." öyle işte, gerçekmiş onu anladım " dedim." doktora falan gittiniz mi? " dediği gibi sesim kalınlaşmıştı." istemiyorum doktora gitmek" doktor demek sanki bana, ben deliymişim gibi geliyordu. Kaşlarımın altlara doğru indiğine emindim. Karşıya bakıyordum ki yanıma oturmuştu yine pislik. "Kaan abinin sözünü dinle, hastasın sen hasta" demişti. Ona döndüm "hasta değilim ben" dedim bağırarak.Su odasından çıkıp yanımıza gelmişti. "noluyor burada baba?" dedi. "Begüm sen Suyu alıp git, ben hallederim" demişti karısına bakarak. " aaa bak yiğenin senden korkuyor, sen kimseyi sevemezsin, seni kimse sevmez boşuna uğraşma" oturduğu yerde bacak bacak üstüne atmıştı gülerek. "sen yalan söylüyorsun sen bir hayalsin" gerçekleri söylediğine inanmak istemesem de inanıyordum. "hayal olsam abinin ölmediğini nerden bilebilirdim Kaan, ben doğruları söylüyorum" dedi bu seferde yanağımdan makas almıştı. Yanağımı silmeye başlamıştım. "dokunma bana bir daha" dedim bağırarak. "neden Azra mı dokunuyor yoksa?" Masanın üstündeki bana verilen suyu içerken bakmıştım ona. "onun adını ağzına alma şerefsiz" bağırdım. Saçlarımı yolmaya başlamıştım "alma onun adını ağzına" dedim tekrardan. Alnıma vururken yere oturdum. "alma, alma" kafamı yukarıya doğru kaldırdım. "Kaan, kendine gel! " dedi abim. Bağırdığını biliyordum ama bana ninni gibi geliyordu. Birden kapı çalınmıştı. Gözlerim Azranın gözleriyle buluşunca kendime çekip sarıldım. " bırakma beni" dedim ağlayarak. Kollarını sıkıca sarmıştı. " seni asla bırakmam." Yüzümü kaldırmıştı, gözyaşlarımı silip dudaklarıma buse kondurmuştu. "geçti, bitti tamam mı?" Yüzümü sevmeye başlamıştım, ellerini suratımda gezdirince tüylerim ürpermişti. Kalbimin ritmi bir anda değişmişti. Hem terleyip hemde üşümeye başlamıştım. O narin elleri yiyesim geliyordu, ben ise sadece kafa sallamıştım. Yengeme dönmüştü "su alabilir miyim acaba, zahmet olmazsa" Ellerini yüzümden alıp ellerime kilitlemiştim. O eller için neler neler yapardım belki de bu deliliğimin sebebi sensin. Yengem karşı odadan çıkmıştı, elindeki suyu Azraya uzatmıştı. Azra suyu bana içeriyordu 2 yudum aldıktan sonra içmemiştim. Üstümde hissettiğim gözlere baktığım da odanın kapısından çaktırmadan bana bakıyordu Su ona bakıp gülümsemiştim. Yanıma gelmişti o gülümsemeden sonra. "amca, noldu sana?" Ne diyebilirdim ki şimdi o minicik çocuğa. Azraya bakmıştım, beni anladığı gibi Suyu kucağına alıp "senin bu amcan beni çok özleyince böyle deliriyor hep" demişti çocuğa. Yuh kızım, yani doğru olabilirdi ama birden söylenmezdi böyle şey. Söylemeyi geçtim ne yalan söylüyorsun çocuğa, çocuk aşık olmaktan korkucak şimdi. "sen amcamın karısı mısın annem babamın olduğu gibi" demişti amcasının bitanesi. "şimdi..." diyerek kalmıştı o ses kesilip bana bakmıştı. Yüzümde oluşan aptal gülüşlerimden bir tanesini de orada kullandım. 'sen naneyi yemedin mi' demek istiyordu iç sesim sonra ne dediğimi farkedip yukarı doğru baktım, ağzımı bilmiyorum gibi uzatmıştım. Suya bana bakmasını sağlayıp "şimdi Suyum biz daha o kadar büyümedik, ama büyüyünce karım olucak" dedim elinden öperken. " Kaan bu kadar emin olma istersen?" dedi Azra özgüven tavandı yine. "ne demek emin olma?" ona yönelttiğim bakışım o kadar kendinden emindi ki yargılamasını istiyordum kendisini. "sanarım herkes kavga ediyor" demişti Su. "o ne demek?" dedim gözlerimi hayatımın aşkından çekip minik prensese baktım. " annem ve babam gibi sen ve abla gibi" demişti geri sayımı parmaklarıyla kapatırken. Kahkaha atmıştım, yanağından öpmüştüm sonra da. "sen benim burada olduğumu nereden biliyordun?" elimle yanağını tutup baş parmağımla sevmeye başladım. "Umut abi aradı ya Kaan" dedi. Ne zaman yaşandı bu olay diye beynimi zorluyordum sonra dedim ki fazla zorlama yine çıkar gelir Sami şerefsizi. Burnumda bir sıcaklık hissetmiştim. Elimi götürdüğüm de kanı görmemle ayağa kalkmıştım. Beden dersinde öğrendiğim burun kanamasını önlemek için yapılanları birbir yapıyordum. Burnumun üst tarafını bastırıp yere doğru baktım. Yukarı bakmak tehlikeli demişti hocamız inşallah doğru hatırlıyordum. Yengem peçete uzatmıştı, alıp burnuma tuttum. Endişeli davrandıklarını görünce sakin olmaları için "iyiyim ben ufak bir kanama" dedim. "Kaan doktora gidiyorsun" diyen abim "doktora gidicez" diyen Azraya bakmıştım ikisi de aynı anda aynı şeylerden bahsediyordu. "ben doktora gitmek istemiyorum anladınız mı? Hastaneye girmek istemiyorum bir daha." kaşlarımı çatarken. Yüzlerine baktığım da benden daha çatık kaşlar görmüştüm ne yalan söyleyeyim biraz tırstım ama gitmeyecektim bir daha hastaneye. Telefonum çaldığında koltuktaki telefonumu alıp açmıştım." ne var? " dedim. Keşke açmadan önce kim arıyor diye baksaydım. "insan babannesine böyle mi der?" Demişti kırılgan ses tonuyla benim Menekşem. "sana hiç der miyim biraz sinirliydim o yüzden özür dilerim sultanım" dedim üzgün bir ses tonuyla. "üzülmedim ki zaten bende diyordum torunum yanıma gelse de onunla kahve içsem" Büyüğü kırmak bize yakışmazdı delikanlı bir çocuğum nasılsa, hem karizmatik hem tatlı hem de sempatik çocuğum. Birazcık egolu gibi gözükmüş olabilirim ama değilim. "hemen geliyorum hadi kapatta uçarak geleyim sana" etrafımdakileri unutup. " ay oğlum güldürdün beni görüşürüz. Dikkatli gel!" dedi telefonunu kapatmadan önce. "benim gitmem lazım" dedim abime dönerek. "kimdi o" dedi Azra tek kaşı kalkıkken. Sen şimdi gör bana hiç emin olma dersen böyle olur. "hiç" biraz kıskansın beni, hep ben mi kıskanacaktım. "hiç mi valla ben telefonla konuşurken sultanım demiyorum kimseye" Onu dinledim ama ayakkabılarımı giymek için dış kapının oraya gitmeyi tercih ettim. Beyaz spor ayakkabılarımı alırken "bak bak cevap bile vermiyor" arkamdan ışık hızıyla gelmişti. "çok söylenme hadi" ayakkabalırımın bağcıklarını bağlarken. "amca tekrar gel" dedi Su, bacağıma sarılırken. Eğilip o küçük hanıma sarılmıştım. "bu sefer sen bana gelirsin" dedim. "baba baba gider miyiz amcamlara" demişti babasına giderken. Abim kucağına alıp " biraz sabret söz gidicez anlaştık mı?" dedi. Vedalaşıp dışarı çıkmıştık, elini tutmak istediğim de elini çekmişti. İçinden birşeyler diyordu ama anlamıyordum "babannemle konuştum" bana sinirli bir bakış atmıştı "bunu söylemek bu kadar mı zordu" ah bu vakitleri tüm erkekler bilirdi. Kızların trip zamanı gelmişti. "kıskan diye şey etmiştim" dedim yanaklarını sıkarken. " etme etme, etmesen ölür musun? hayvansın sen hayvan! " gülümsedim, kollarını bağlayıp gitmeye başlamıştı arkasından gidiyordum. "özür dilerim, hadi hadi affet " hayır anlamında kafasını sallamıştı. "bu tatlılığa kıyamazsın ki sen?" Sesimi çocuk sesi gibi yaparken. Kırkırdadığını görünce sırıttım, hiç bir tepki vermeyince "benden günah gitti valla" birden kucağıma almıştım. Düşer gibi olduğundan kollarını boynuma sarmıştı. Sıkıca tutup koşmaya başladım. İkimizinde etrafta uçuşan kahkaha sesleri 'ah' denmelikti adeta. Yoldan geçen bir teyze bizi görüp "uuu rezillere bak sokak ortasında çık,çık!" Demesiyle Azraya bakıp kahkaha attım. "off Kaan rezil oldum senin yüzünden" gülmeye devam etti. " sende he, ne yaptım ben sevgilimi kucağıma almayacam da elin kızını mı alayım?" demiştim alayla. "hele bi al, hele al o taş kafanı kırayım da gör " dedi ciddi anlamda kafama vurmuştu bile. Kırıldığını hissettim bide bu fragmandı sadece. Durup yüzüne baktım, kendi etrafımda iki tur atmıştım. Ayağını yere değdirdiğim de kollarını boynuma sarmıştı. O saç köklerime değen elleriyle uyuşturucu etkisi yaratmıştı bile. "hmm, çok güzelsin" gözlerimin içinin güldüğüne emindim. " öyle miyim?" yukarıya doğru kafasını kaldırmıştı ama gülümsemesini de bırakmıştı. O savrulan saçlarıyla çok güzel duruyordu. " öperim seni he" gülerken demiştim meğersem son gülüşlerimmiş bunlar. Kafasını benim hizama getirip yaklaştı tam gözlerimi kapatıp öpecektim ki kulağıma fısıldanan sesle kahkaha atmıştım "evlenmeden olmaz!" geri çekilip arkasına dönüp gitmeye başlamıştı. Bir kaç saniye olduğum yerde kalmıştım arkasından gülümserken izliyordum. Arkasına dönüp "gelmiyor musun?" diye söylemişti. Yavaş adımlarla yanına yaklaşmaya başladım. "sanki önceden evleydik" dedim yanına gelince de elinden tutup gitmeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl ve Yağmur
RomanceÇöl ve yağmur'u hiç duydunuz mu? Birbirine o kadar zıt olan çöl ve yağmur artık ayrı kalmamak için verdikleri savaşa şahit olan bir aşk hikayesi... Ya da sadece bir otobüste başlayan bir aşk hikayesidir. Çöl'ün yalnızlığını dinderen bir yağmur. Yağm...