UMUTLU GÜLLER

2 1 0
                                    

Abimin arkasından takip ediyordum. Adkm atarken söylenmeyi de unutmuyordum. "Ama abi, annemden saklamak kötü değil mi? Hadi bir he de" dırdırlarımdan sıkılmıştı ki artık cevap vermeye tenezzül bile etmiyordu. "Sana diyorum sana!" Önünde dikilmiştim. "Olmaz Kaan daha zamanı var inan bana!" Hep bu zaman önüme çıkıp engel oluyordu herşeyime. Zaman artık duvarlarını yıkar mısın benden?

"Aaa bu zamanlar bitmiyor maalefes. Hadi hadi lütfen" yalakalık zamanı gelmişti. "Abisinin gülü, son kez diyorum olmaz!" Ama abi ya, sende ne inatçısın. Onun korkusunu gözünden okuyabiliyordum. Ama bu ihtimalin sonucundaki mutluluğuda ben görebiliyordum. Yıllar sonra ailem tamamlanacaktı. Bunun mutluluğu ile yerimde duramıyordum. Tüm bu günahların altında yatan en güzel sevabımızsın. Bu aralar annem benim yüzümden mutsuz ama sen gelirsen mutlu olacağanı biliyordum. Annemin mutluluğu için sen lazımsın abi. Ben iyi bir evlat değilim maalesef. Yetemiyorum onlara ben abi. Karşıya bakmıştım ve yine bankta oturan bir Samiyle başbaşa kalmıştım. "Noldu Kaan, sevilmeyen çocukluk nasıl gidiyor!" Pis pis gülmeye başlayınca yanına oturdum. " bugün canımı yakamazsın biliyor musun?" Dediğim de sırıtmasını bir kenara atmıştı. "Beni hatırlamıyor musun hala?" İşte bunu sorgulamıştım. "Beni bıçaklandığını nasıl unutayım?" Bana bakıp gülmüştü. "Seni tek bıçaklandığım gün mü gördüm sanıyorsun?" Dediği gibi oturduğu yerden kalkmıştı.

Ani bir uyanışla soğuk soğuk terler akmıştı yüzümden. Gözümün önüne gelen ıslak saçlarımdan artık özür dileme zamanı gelmişti. Her defasında böyle uyanmak onların suçları değildi. Etrafıma baktığımda her zaman uyandığım soğuk odam yoktu. Onun yerine civil civil oda vardı. Duvarlardaki resimlere, yattığım yatağın rengine, yerin bir köşesinde bulunan oyuncaklara baktığımda nerede olduğumu anlamak imkansız değildi. "Amcaaa" işte sinyalde alınmıştı. Koşarak kapıyı açmıştı. Kapıyı o kadar hızlı itti ki kapı duvara çarpmıştı. Uçarak yatağın ağzında atlamıştı. "Su yavaş! Düşeceksin şimdi." Beni aldırmadan yatağın üstünde zıplamaya başlamıştı. Onu gülerken görmek herşeyi unutturmuştu bana. En sonunda yorulunca yanıma yatmıştı. "Sen çok uykulusun biliyor musun amca?" Devam etmesi için bakışlarımı ona çevirdim. "Hep uyuyorsun!" Haklıydı her defasında aynı yerde uyanıp duruyordum. "Amcanı çok yoruyorlar kuzucum" zorla gülümsedim.

Su, yataktan kalktığı gibi koşturmaya başlamıştı. Peşinden gidiyordum. "Kız, zilli düşeceksin şimdi!" Dışarıda abim yine bir şeylerle uğraşıyordu. Kapının açılma sesiyle abim bana dönmüştü. "Ooo uyanmış uyuyan güzel" gülmeye başlamıştı. "Ha, Ha ve Ha" kapının sağındaki sandalyeye oturup abimi izlemeye başladım. "Ne yapıyorsun?" Diye sordum. Elindeki fındık kadar tahtayı gösterdi. "Küçükken bunları çok yapardım... babamla" gözlerini dolduğunu görünce yanına eğildim. Omzuna dokundum. Yüzünü benden saklamak için kafasını çevirdi. "Sen niye artık anlamıyorsun? Senin onlara, onların sana ihtiyacı var" damlaları yanağından yol aldığını görünce konuşmama devam ettim. "Daha ne kadar acı çekeceksin? Artık bu acıdan kurtulmak gerekiyor yoksa acıların seninle yüzleşmeye geliyor. Ama bu geliş herkesin beklediği gibi değil. Evet sonunda mutlu son var herkes bundan bir haberdar. Abi acılardan kurtulman gerek yoksa durumun benimki gibi olur. Ailen senden nefret eder, kafanda tanımadığın bir insan olur, sevdiğin kız senden korkar, sen doğrulardan kaçırsın ve acı seni bulur, sen kaçarsın ama o senden kaçamaz, yolda giden teyzeler kendi kendine konuştuğunu duyar seni deli eder, mahallendeki her insan senden kaçar olur, arkadaşların senden uzaklaşır ama her acının içinde sen bir umut bulursun. Belki de senin umudun ailendir, bemşm umudum ise sensin abi" gözlerini sildi ama benim gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Acıydı bu en güzel masalların başlarıydı. Bizim masalımızın en sonuydu çünkü kahramanın artık savaşacak gücü kalmamıştı. Bir kılıç elindeyken güçsüz düşen bir padişahsın. Ülken direnmek için savaşırken, sen hepsinde bir yenilgi almıştın. Senin askerlerin savaşa hazırlanırken, sen kendi köşkünde yine yenilgi alıcam diyerek savaş planı arıyorsun. Arıyorsun ama sen beynini kullanmayı vezirine bırakmıştın. Artık senin kararlarının bir önemi yoktu. Sen yıkılmıştın, sen kaybetmiştin, sen kendi umutlarını yok etmiştin, sen kendin olmayı unutmuştun. Ve bir gün...

Çöl ve Yağmur Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin