Umut'u görmem üzerinden 1 hafta geçmişti. O bir haftada Azra, annem, kardeş dediklerim hep yanımdaydılar. Bir kez bile kendi başıma hiç bir yere gidememiştim. En son Umut'u gördüğüm zaman dışarıdaydım. Ve ondan beri rüyalarımda Sami sadece "o senin gerçek abin" diyordu. Yine o günlerin bir sabahında uyandım. Terlediğim için üstümü değiştirdim. Ayna ya baktığım da arkamda Samiyi gördüm. "abini bildiğin halde ondan kaçıyorsun Kaan" demişti gülerek." benim abim öldü, öldü" dedim sinirle. "anla artık bırak beni" dedim. O sadece kahkaha atıyordu. Aynayı yumrukluyordum "bırak beni bırak, abim öldü" diyordum. Kırık aynadan bile gülüyordu bana. Elimden kanlar aktığı için yerleri kan sarmıştı. Tabi ayna da öyleydi. Elime birşey sarıp okul kıyafetlerimi giydim. Annemlerin görmesini istemediğim için kahvaltı yapmadan çıktım evden. Durağa doğru yürüyordum haftalar sonra okula gidebilecektim sonunda. Çantamdan siyah şapkamı çıkartıp kafamı örttüm. Nereye baksam onu görüyordum. Durağa geldiğim de Emre yanıma gelmişti. "nasıl oldun bro?" dedi koluma vurarak. "geçmiyor Emre olmuyor onu görmeden gitmiyor" dedim istemeye istemeye. "olum birlikte yeneriz birlikte acı çekeriz birlikte güleriz" demişti bana sarılırken. "canım yanıyor artık Emre" dedim yardım çığlıklarımı duysun diye belki de. "merak etme Kaan herkes senin yanında yok edicem onu merak etme" dedi. Sıkı sıkı sarılıyordu bana, otobüs geldiğinde geri çekilip ona binmiştik. İkili koltuğa oturup kafamı cama yaslandım. Her mahallede olan dedikodu teyzeler yine başlamıştı. Duymak istemediğim için kulaklığımı takmıştım. Emre ise anlamıştı koluma vurmuştu desteklercesine. Dayanamıyordum artık. İnsanların bilip bilmeden konuşmaları canımı onun kadar sıkmıyordu. Çünkü tek olan bedenimin bana oyun oynuyordu. Zamanın durmasını istiyordum. Artık sıkıldım bu bilmecelerden. Hayatım bilmece olmuştu. Karamürsele binmek için inmiştik. İndiğimiz gibi otobüsün gelmesi çok şaşırtıcıydı. Kartı basarak otobüsün ortasına geçtim. İki kolumu camın ordaki direği tutmuşum. Yolu izlemek düşünmeme neden oluyordu düşünürken de yine Sami denilen adama maruz kalıyordum. Kafamı eğip gözlerimi kapattım. Birden kollarımın arasına biri girmişti. Gözlerimi açacaktım ki kulağıma "açma" diye bir fısıltı gelmişti. Sesin sahibini tanıdığım gibi gülümsemiştim. " özledim seni" dedim. Yanağımdan öptüğünde bu sefer gözlerimi açmıştı. "günaydın" demişti gülümserken. "günaydın da saat erken değil mi?" demiştim telefonumdaki saate bakarken. Normalde yarım saat sonra ki arabaya binerdi. "seni görmek istedim kötü mü oldu?" demişti. "hayır tabiki de, zamanlaman iyiymiş" dedim tek kolumla beline sarıldım. "sana ihtiyacım var" dedim başımı omzuna koyarken. Saçlarımı sevmeye başlamıştı. "senin hiç birşeye ihtiyacın yok ki herşey geçicek" diyordu. Herkes birşey diyordu ama hiç birşey değişmiyordu. Niye kimse görmüyordu beni. Birden elimi kendine çekip bakıyordu. Yine teyzeler ve amcalar hakkımda konuşuyorlardı tek fark bu sefer otobüsün içinde sevgilimle vakit geçirmemdi. Sabah bu dedikodular ne kadar canımı acıtsada şu an mutlu ediyordu beni.Kafama kaldırdığım da sabahki elimi görünce hemen elimi geri çektim oda geri tuttu baktı. "ne yaptın yine?" demişti kızarak. "önemli birşey değil merak etme" dedim yanağına elimi yerleştirirken. "ederim merak, canım yakıyorsun böyle yaparak" demişti üzgün bakışlarıyla. "o bakışların benim canımı yakıyor, elimde olan birşey değil biliyorsun?" dedim onu yanağından öperek. "Kaan, kendine zarar verecek birşey yapma, aklım hep sende kalıyor" demişti. "o aklın benden başka kimsede kalmamalı zaten" dedim geçiştirmek için ama olmamıştı. Okulumun oraya gelince alnından öpmüştüm ellerim ise hırkasını kapatıyordu. İnmek için hızlı davranıyordum. Arkamı dönerek "böyle daha güzelsin" dedim göz kırparak.
Sınıfa girdiğim de tüm sınıfın gözlerine maruz kalmıştım. Kime baksam "geçmiş olsun, iyi misin" diye soruyordu. Herkese yalan söylemek zorundaydım biliyor musunuz? İyi değildim ama kimse farketmiyordu. Herkes iyi olucaksın diyordu olmuyordumki iyi. Ders başlamıştı yine dalıp gitmiştim. Aslı hocanın yanında Samiyi görmüştüm. Bıçak çekmişti boğazına. Birden masadan kalkmıştım. "hayır, dokunma ona" dedim sadece. Herkes bana bakıyordu "görmüyor musunuz? Biriniz görsün artık yeter!" bağırmıştım. "gülüyor görmüyor musunuz?" dedim sınıfta bazı sıraları dolaşarak. Emre ve Aslı hoca yanıma gelmeye çalışıyordu. "dur!" dedim elimle işaret ederek. "katilsin sen Kaan, Aslı hocan ölücek ve sen öldüreceksin onu" dedi gülerken sonda da o pis kahkahasını atmadan edememişti. "hayır hayır, ben katil değilim, ben öldürmedim onu" dedim bağırarak. Öğretmenler masasını itikledim. Yanlışlıkla Aslı hocaya denk gelmişti. Yere düşmüştü hoca. O ise gülerek sınıfın kapısından çıkmıştı. Aslı hocanın yanına çömelip "özür dilerim, bilerek olmadı, özür dilerim, özür dilerim" sayıklıyordum. "ölmedi dimi?" dedim sonda. "Kaancım, bana birşey olmadı bak, hem ben sana inanıyorum sen kimseyi bilerek incitmezsin" demişti Aslı hoca kalktığı yerden. Ayağa kalkıp sınıftan dışarı çıkmıştım "ben kimseye zarar vermem ki" diyordum kendi kendime. Dayanamayıp koridorun duvarına yaslanıp çökmüştüm. Dizlerimi kendime çekip kollarımı bağlamıştım. Gözümden yaşlar akıyordu. " ben kimseye zarar vermek istemiyorum, hepsi onun suçu" dedim. Yanıma Emre, Ali ve Enes gelip onlarda oturdu. "ben ölmek istiyorum" demiştim. "ne saçmalıyorsun sen?" dedi Ali. "olum ne ölmesi?" dedi Enes. "Bizi bırakmak o kadar kolay mıydı?" dedi Emre. "ölmek yok bir daha ağzından o lafı duymak istemiyorum" demişti Emre. Sinirle ayağa kalkmıştım "görmüyor musunuz? Yaşayamıyorum artık o kafamın içindeyken yaşayamıyorum gitmiyor anasını satayım gitmiyor" dedim. Koşarak merdivenlerden inmeye başladım. "Kaan dur" seslerini duyuyordum ama durmak istemiyordum.
Okuldan çıkıp sahile atmıştım kendimi. İntihar etmenin en doğru karar olduğunu düşünmüştüm. Denizle karanın en yüksek mesafeli olduğu yere gelmiştim. Duvara çıkıp kollarımı açmıştım. Gözlerimi kapatıp derin derin nefes aldım belki de son nefeslerimdi bunlar. Kupkuru olan umudumun suyuydu belki de intihar. Kalbim belki de son kez senin için atacaktı. Ölmek kurtuluş muydu acaba? Orada da beni rahat bırakmayacak mısın acaba? Bataryanın ömrü az kalmıştı artık, dayanma gücüm kalmadı. Düşünceler kafamın içinde bir oradan bir diğer uca gidiyorlardı. Hayallere inanmazdım senden önce yine inanmıyorum ama sana inanıyordum ben. Seni bekleyeceğim, izleyeceğim her anına şahit olacağım. "affet beni" dedim kendimi atıyordum. İlk sağ ayağıma kaldırdım denize uzattım. Son bir derin nefes aldım. Sol ayağımdan destek alarak kuvvetlice itikledim kendimi o derin, yalnız suya...
Denizin hırçın sularına kendimi bıraktığım halde neden hala düşüncelerim vardı. Gözlerim kendi isteğimle karanlıktı. Ölmek böyle bir şey miydi yoksa kendimde miydim? Biri çekip almıştı, ölmeyi bile beceremeyen bir insandım. Yerde uzanırken kim olduğunu merak ettiğim kahramanıma baktım. "Umut abi" dedim. "ne yaptığını sanıyorsun sen Kaan, intihar etmek ne, o kadar mı kötü bu hayat söylesene o kadar mı kötü?" dedi beni itiklerken. Yere düşmüştüm, korkmuştum ilk başta, aklım başımdan gidip geliyordu. Rüzgar olsam da uçsam, kimseye zarar vermesem artık. Yalan dolu hayatımdan gitsem keşke sadece uçmak istedim o an. Hiç bir yük olmadan kanat çırpsam o kadar iyi olurdu ki. "evet o kadar kötü bu hayat lanet olsun ki çok kötü kafamın içinden çıkmıyor nefes alamıyorum artık" dedim sonlara doğru sesim incelerken. Nefes alamıyorum gelmeyin üstüme artık. Aklım zaten kendi kontrol dışımda hareket ediyordu." benim sizi bıraktığım gibi beni de mi bırakacaktın Kaan?" demişti Umut abi. Ne ne demişti o şimdi. Duyduklarım gerçekten doğru muydu yoksa yalan hayatımın yeni mi yalanı mıydı?
Suyun vermiş olduğu ıslaklığın ve rüzgarın esmesiyle üşümeye başlamıştım. Benim bu üşümelerim nasıl ısınacaktı ki. Duyuyor musun beni dünya? Sesim o kadar yüksekte duyuluyor mu? Saçlarımdan inen su damlasının beni bu kadar ısıtacağını nereden bilebilirdim ki. Söylesene hayat tüm doğrularımın yanlış olduğunu nasıl bilebilirdim ki? Ben nasıl bilebilirdim ki? Kalbim buz kesilmişti çoktandır. Hayallerimde buz kesilen kalbim gibi buzlaşmıştı. Koca dünyanın tüm imkansızlarına şahit olacaksın demişlerdi doğduğum an. Kendi bencilliğimde boğalacaktım. Bundan haberim varmış aslında. İnanmak işime gelmemişti. Herkesin bir gün inanacağı şeylerle doluydu hayat. Benim hayatım ise şunlardan ibaretti; yalan, bencillik, umutsuzluk ve kendi yalanlarının hastası olmaktı. Gerçekten babam abimin ölmediğini biliyor mu diye düşünmeden edemiyordum. Gerçekten abim misin Umut?
![](https://img.wattpad.com/cover/331596108-288-k816109.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl ve Yağmur
RomansaÇöl ve yağmur'u hiç duydunuz mu? Birbirine o kadar zıt olan çöl ve yağmur artık ayrı kalmamak için verdikleri savaşa şahit olan bir aşk hikayesi... Ya da sadece bir otobüste başlayan bir aşk hikayesidir. Çöl'ün yalnızlığını dinderen bir yağmur. Yağm...