1. bölüm

743 79 101
                                    

Okumadan önce kalpleri alalım!


Hoş geldiniz sevgili okurlarım. 

Aslında bölümü daha uzun tutmaktı amacım ama sizi sabırsız ve istekli görmek heyecanımı attırdığı için süreci izlemeyi daha müsait buldum. Her satırından keyif alacağınız harika bir eser olma yolunda akıcı bir giriş olurdu. Umarım benim keyif aldığım kadar sizde okurken huzur bulursunuz. Kısa bir süre dünyayı durdurup, öğrendiğiniz ve öğrettiğiniz bir süreçte zihninizi dinlendirmeniz dileğiyle... 

Satır arası yorumları önemsiyor, eğlendiğiniz, kızdığınız yerleri görmekten mutluluk duruyorum Sınırsız bir kitap serüveni olsun istiyorsak sınırlarınızı zorlayın ve desteğinizi esirmeyin. ,Siz kitabı ben yorumları keyifle okuyalım. 

Dip not: Uzun süre sesi çıkmayanları engele alacağım bundan sonra hiçbir kitabıma ulaşamayacak. 

İnstagram: müjde.aklanoglu.official

telegram kşisel gelişim grubum: müjdeli pozitif yaşam



Zamanında çok okuyan bir genç kadındı, bu özgürlük heyecanı, sonsuza kadar sürecek sandığı cesareti okuduklarının kalıntılarıydı. Her ne kadar Jessica Epiktetus'un öğretisine değer verse de, onun bir köle olarak bazı şeyleri ruhani ve duygusal açıdan değerlendirdiğini kendince özümsemekteydi. Yıllarca kafasını doldurduğu ve öğretisinde ilerlediği tahvil kitaplarının şimdi anlamsız ve sıradan kalması geçirdiği zamanın boşunalığını yüzüne vurmaktaydı. İnsan kitap değildi, kukla değildi, birilerinin tecrübesi ona değerliydi ama diğerinin istekleri onun seçimi olmalıydı. Okumakla rehber edinmek, okuduğu kişileri rehber almak arasındaki cahilliğe kapılmıştı. Kafasını karıştıran yazıların bugün netliğini hazmederken, normalde onun öğretisine göre şekillenen zor doğumun güçlüklerle dolu yaşamının bir sonucu olarak; asıl efendinin kendisi olduğunu, servet ve şerefi hor görmeyi, gerçeğin bir mücadele olduğunu, mutluluğun ise mantığın zaferinde ve tutkulardan arınmış olan bir iradede bulduğunu savunmasını, şu hâlde nedensiz ve anlamsız buluyordu. İnsan yaradılışı gereği sürekli sınanan, bir gün mutlu bir gün hüzünlü zamanını dolduran bir oluşumdu. Çaresizlikte çareyi, mutluluktaki hüznü görmeyi insan birilerinin öğretisiyle değil kendi tecrübeleriyle keşfediyordu. Etik anlayışını oluşturan değerleri düşünürken, dünyevi zevklerden vazgeçmenin ne kadar yanlış olduğunu, kadere teslimiyetin hayatını mahvettiğini, anlayış ve tüm evreni yöneten ilahi güce olan inancın zekayla birleşmesi gerektiğini ancak anlıyordu.

Her şey geç olduğunda...

İnsan kendi doğasına göre davrandığında iyi davranışı doğuracaktı, evet ama bu doğayı şekillendiren çevre, kültür ve maddiyat hangi boyutu değiştirecekse buna kendi karar vermeliydi. Epiktetus'e göre insanın kendi doğası sabır ve irade olabilirdi ama bazen sabretmek sadece yerinde saymaktı. İrade göstermek zorunluluğu kimseye dayatılmamalıydı. Ağlamak da gülmek kadar doğaldı, hata yapmakta doğruyu yaşamak kadar olağandı. Kişinin kendini mükemmelleştirmek için dünyevi olarak görülen bedenden ve onun tutkularından arınması, daha asil ve yüce olan spiritte hapsolması sonsuz bir bahtsızlıktı. Belki şu sözlerini samimiyetle kabul edebilirdi, mutluluğun ve özgürlüğün şanda şerefte mevkide değil, insanın iç potansiyellerinde ve mutlak iyilikte olduğu bir gerçekti ama körü körüne iyiliğe ve fedakarlığa gerek yoktu.

ÇİRKİNİN AY IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin