Bölüm
Oda karanlıktı, tek cam hariç tüm perdeler kapalıydı. Bugün hava berraktı, bulutsuz gökyüzüne hüküm süren ay tam camın hizasındaydı. Bahçedeki ağaçların gölgesi camdan içeri düşüyordu. Ay ışığı yatağa vurduğu için karyola dışında kalan her yer karanlıktı ve yatakta hiçbir kıpırtı yoktu ama adam içgüdüsel olarak kadının uyanık olduğunu biliyordu. Sessizlik uzarken korku içinde varlığını sindirmeye çalıştığını görebiliyordu.
Yüzünün olduğu yerde soluk bir pırıltı belirmişti ve buna rağmen nefesini tutan kadın hiç sesini çıkarmadı ve sonunda pes etti. Göğsünün hızla kalkıp inişini izlerken odayı yoklayan nefes alışını duyumsadı. Camdan süzülen yelle tüller havalandı, sırtından aşağı yuvalanan ürperti çoğaldı. Vücudundaki bütün sinirler gerilirken kadının gerginlik içerisinde yatağa gelmesini beklediğini hissediyordu.
Beklentisini boşa çıkarmayıp yanına gidebilirdi. Bu kocalık hakkıydı, ona istediği şekilde sahip olabilirdi. Bedeni ve ruhuyla karısı olmak için yanındaydı. Onu kollarına aldığında bedenini sunacağından emin olsa, zevkin tüm sırlarını zihnine açardı. Tenini yumuşaklığı, saçlarının kokusu ve dokusu hala tenindeydi. Ona sürtündüğünü düşünmek bile sertleşmesini sağlıyordu. Geciken bir görevi vardı. Kendini onun tatlı derinliklerinde kaybedebilirdi. Belki de bu kadın ona çok uzun zaman boyunca esirgenen huzuru verebilirdi. Gerçekten huzur var mıydı? Evde olduğunu bilmenin garip rahatlığına huzur denmiyorsa, başının ağrımayacağına sevindiği anlamına gelirdi.
Sanki sadece fiziksel bir çaba değil, zihinsel bir engel de ona dokunmasını engelliyormuş gibi kollarını göğsünün altında toparladı. Saçma sapan düşünceleri boş vermeliydi, burada oluş sebebini biliyordu ve istediği an onu reddetmezdi. Ama neden bir şey onu engelliyor, zorlamadan, emretmeden, baskı altında olmadan ona gelmesini istiyordu. Bu işi kardeşleri ya da şu anki statüsü için, her ne için yapıyorsa umurunda olmamalıydı, amcasının verdiği süre daralıyordu ve kadın artık bir seçim yapmak durumundaydı.
Artık uyumadığını saklamanın anlamı yoktu, zaten o da bunu her an belirtebilirdi. "Gölgeler arasında yaşamak zor olmalı."
"Güneş altında kalmaktan farkı yok,"
"Maskesiz kalmak üzüyor mu seni?"
"Benim maskemi herkes görüyor ama onların takındığı yüzlerce maskeyi kimse göremiyor."
Kız içini çekerek gözlerini tavana çevirdi. "Sen maskenin arkasına saklanıyorsun ben korkularımın içinde kayboluyorum," kocasına baktı. "Söylesene hangimiz daha güçsüz ya da hangimiz diğerinden daha cesuruz?"
Adam sessizlik içinde onu dinlerken kadın içinden, "Güzel günler gelir mi bana bilmem ama giden günler çok güzelliği götürdü." diye düşündü. Kocasına dönerek elini yanağının altına aldı. "Derdini anlatacağın bir dostun oldu mu hiç?" Kocası yine sessiz kaldı ama onun neden böyle konuştuğunu merak ettiği hareketsizliğinden belli oluyordu. "Benim hiç olmadı. Öyle hasret ki içim birilerine içimi açmaya ve yargılamasını ya da hakir görmesini göze alarak, hatta bundan korkmayarak tüm yaşantımı anlatmaya. Anlatsam dinler misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİRKİNİN AY IŞIĞI
Ficción histórica"O... O karanlıklar Lordu denilen adam hakkında anlatılanlar..." dedi genç kız bayılacak gibi duran bedenini dik tutmaya çalışarak. "Bir canavarla evlenmeme izin mi vereceksiniz efendim?" "Bunu yapmak durumundayım..." "Ben sizin kızınızım!" "O zaman...