Neydi insanın içindeki yazma sevgisi? Gece, gündüz durmaksızın yazardı. Gözler yorulurdu, saçlar dağılırdı. Ama durmazdı insan, üretirdi. Üretime muhtaçtı.
Elif Şafağın ''Firarperest'' kitabını okumaya başladım, başlayalı her kelimede kendimi buldum. Derin bir ufuk, düşünceleri. Peki, nedir onu bu kadar iyi yapan?
İşine olan sevgisi mi? Yoksa disiplini mi?
İyi bir kitap yazabilmek için sürekli okumak mı gerekirdi? Yoksa insanın kelime dağarcığı pek önemli değil, yazarın kelimelerle nasıl seviştiği mi önemliydi?
Neydi insanı cesaretlendiren? Yazarken büyük bir ego yığınına dönüşürdü, insan. Neden? Neden diye sordum, kendime?
Bu işine olan sevdasından mıydı? Yoksa yazarken kendine güvenmesinden mi? Yazmak öyle bir şeydi ki kör ederdi insanı.
Yazarlar, fani ruhlardaki kutsal tanrı egemenliği.
Silahını kuşanırdı, yazar. Hala anlam veremedim, neydi koskoca boş sayfaları dolduran? Nerden gelirdi bu bitmeyen kelimeler?
Hangi diyardan gelirdi ilham perisi?
Bazen içini boşaltmak için yazardı, bazense sadece yaşayamadığı fantezilerini kurgularda yaşatmak için yazardı, insan.
Ama bunların önemi yok. Yinede yazardı. Yazardı insan. Üretkendi ya önemli olan oydu.
Bende ne anlatmak istediğimi bilmiyorum. Sadece yazıyorum. Sadece yazıyor muyum? Yazmak için mi yazıyorum? Yazmaya olan açlığımı mı dindirmek tek derdim?
Aşk mıydı tek ilham veren? Hadi ama bu kadar acımasız mıydı yazarlık? İnsanlar âşık olma hissine âşık oldu. O günden sonra aşkın ilhamına aç kaldı insanoğlu. Aşktan başka ilham kaynağı yoktu sanki budalaydı insanoğlu, sadece aşkla mutlu olmaya çalışırdı. Aşktı her şeyi düzeltebilecek sanki. Neydi insanın aşka olan açlığı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Bir Gayin Aşkı
Ficção AdolescenteBu bir hikâye, kimseye bahsetmediğim. Bu bir acı, kimsenin hissetmediği. Ama ben yaşıyorum, kimsenin görmediği bir şekilde. Ben bir aslanım. Sıcak, buzullu ve güçlü bir yüzle, ben bir aslanım. Uçmaya çalışan balığım, ben. Kırıld...