"O zaman baştan başlayabiliriz" dedim.
Sıfırdan bir tanışma en iyisiydi.
"Tamam" dedi.
Kabul etmesine sevinmiştim, karşı çıkmasını beklemiştim.
"Bende yukarıya geleyim, adama ücretini ödeyeceğim" dedi ve asansöre doğru ilerlemek istedi.
"Ben hallederim" dediğimde kaşlarını çattı.
"Nedenmiş?"
"Senin kapı eşyalarını ben kırdım, benim geç kalmam yüzünden sen benim eşyalarımı kırdın. Tüm suç benim" dedim.
"Mantıklı bir cevap" dedi ve ardından "Suçlu olduğunu kabul etmen hoşuma gitti"
Bu sıfırdan başlamış halimizdi ne güzel...
Evinin kapısını önüne geçti ve eve girmek üzereyken "Başka bir soru yok galiba" dedi.
"Yok, olursa kek getirdiğinde konuşuruz" dedim aramızı yapmaya çalışırken.
"İnşallah üsteğmenim ya, bakarız" dedi gıcıklığına yapıyormuş gibi ve eve girdi.
Tavırları hoşuma gittiği için yüzümdeki tebessümü gizleyemiyordum. Asansöre bindim ve kendi katıma çıktım. Usta tamamlamış eşyaları toplarken ücretini ödedim.
O sırada Caner kapısını açtı ve "Nerelerdesin? Hadi yemek için bizde toplandık" dedi. Gözü ustaya çarpmıştı.
Büyük ihtimalle içeri girince sorgulayacaktı.
Usta gittikten sonra Caner'lere gittim. Herkes masa başına geçmişti "Geldim, geldim" dedim. Önce ellerimi yıkadım ardından masaya geçtim.
"Usta'nın senin kapında ne işi vardı, yoksa yine kızın kapısını tamir ettirmedin mi?" dedi Caner.
"Yok, ettirdim" dedim.
"Senin kapında ne işi vardı o zaman?"
Tam cevap verecekken "Geldiğinden beri sırıtıyor" dedi Erdinç.
Geldiğimden beri yüzümdeki bir gülümseme olduğunun farkında değildim.
"Ben tamir etmiyorum diye gelip benim kapımdaki eşyaları sökmüş, kapıda usta ile beni gördüğünde bir saklayışı ve yüz ifadesi vardı ki" dedim.
O anda ki halleri gözümün önüne geliyordu. Hem sakinlemiş, hem de çocuksu bir tavra bürünmüştü ve kaçmaya çalışıyordu.
"Sende o ifadeye tutuldun galiba, cümle yarıda kaldı" dedi Yusuf.
"Sen bir vuruldun bu kıza" dedi Caner.
"Yok, yani daha kaç gün oldu. Toplasan zaten iki kere konuştuk"
"Günün önemi yok, aşk kapına geldiğinde ilk andan anlarsın" dedi Bora.
"Aynen öyle, mesela ben güzel gözlüme hastanede ilk çarpıştığımız an vurulmuştum. O parıl parıl parlayan gözleri ilk anda hayatımın aşkı dedirtmişti" dedi Erdinç
"Didem ilk ses kaydını attığında anladım ben, kalbimin bir ses tonuna böyle çarpması aşktan başka bir şey olamazdı" dedi Bora.
"Usta bir şoförümdür ama hayatımın aşkını bulmak için arabasına çarpmam gerekti o bile işaretti ki arabadan indiğini gördüğüm ilk an işaretin doğru olduğunu anlamamak imkansızdı" dedi Yusuf.
"Kanka bana bakma ben bulamadım" dedi Caner.
"Yanlış başladık ama bana sinir oldu" dedim.
"O kadar şey konuştuk, farkındaysan hepimizin ki bir sinir içeren başlamış. Yanlışlar oluyor önemli olan bunu devam ettirmemek"
"Devam ettirmeyeceğim zaten ama-"
"Ama ne?"
"Bu kek olayını konuştum, sıfırdan başlayalım dedim. Eğer getirirse sıfırdan tanışmayı kabul etmiş olacak" dedim.
Getirmezse ne yapabilirim bilmiyorum ama ilk andan beri kalbimdeki ritmi bozduğuna emindim.
&
4 gün sonra
"Sizin ateşkes yaş oldu" diye Caner damarıma basmaya çalışıyordu.Dört gün geçtiği için böyle görünüyor olabilirdi. Onun karakterini çözdüğümü düşünüyordum. Ya bugün getirecekti ya da hiç getirmeyecekti.
"Bugün getirmesi lazım" diye açıkladım. Bugün getirmezse gidip hazır kek alıp ben götürecektim.
Muhatabı kesmek istemiyordum.
"Otur bekle bakalım gelecek mi, ben gidiyorum" dedi Caner. İstediği kaosu ve sinirlenmeyi ona vermemiştim.
Kafamı koymuş dinleniyorken zil çaldı. Israrla elini hiç zilden çekmeden çalan bir Caner vardı. Sinir edene kadar uğraşacaktı demek ki.
Sinirle kalktım ve kapıyı açtığımda gördüğüm kişi ile duruldum.
Zübeyde gelmişti.
"Kapıyı bile şiddetle açtı, senin şiddete eğilimin falan mı var?" dedi.
"Hayır, ben sadece başka biri geldi sandım" dedim.
"Senin kapılara şiddet gibi bir eğilimin var, bu daha doğru bir tanım olur"
"Zile sürekli basılınca tavrım sertleşmiş olabilir" dedim. Kendimi açıklamaya çalışarak.
"Yeni zilini test ettim" dedi omzunu silkerek. Bilerek benimle uğraştığını ima ederek.
Çok da güzel uğraşıyordu ve köşeye sıkıştırıyordu.
"Dördüncü gün getirmende çok manidar oldu" dedim. Tebessüm etmemeye çalışıyordum. Ben kapıyı dördüncü gün yaptırdım diye inadına beklemişti.
Cevap vermedi, buna savunmasını hazırlamış olarak gelmemesi şaşırtıcıydı.
"Sıfırdan başladık sanıyordum" diye devam ettim.
"Resetlerken bazı bilgileri tutmuş olabilirim" dedi ve keki uzattı.
"Teşekkür ederim, ellerine sağlık"
"Afiyet olsun" dedi ve gitmek için hareketlenecekken.
"Tüm keki getirmişsin, emeğinden bir dilim almalısın bence" dedim gitmemesi için.
Bütün kek kalıp halinde gelmişti. Sadece bana yapmıştı.
"Hepsini sana yaptım" dedi.
"Bir dilimi kahve yaparak senle paylaşabilirim" dedim.
"Kahve sevmem"
"Çay?"
"Peki" dedi içine kaçan bir sesle.
İkna edebilmiştim. Geri çekildim ve eve girmesi için alan açtım. Yönlendirmemle mutfağa geçtiğimizde çekingen bir tavra bürünmüştü. İçine daha çok kapanır mı diye emin olamadığım için çayı koyarken sessiz kaldım.
"Çok konuşkan izlenimi veriyordun ama konuşmuyorsun" dedi.
"Her kelimemi dikkatli seçiyorum. Aklında bilgi olarak tutuyorsun, sonra geri dönüyor"
Bölümü nasıl buldunuz?Oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVUNMA ATEŞİ
Chick-LitElinde olduğunu fark edemediğim çiçeği kulağıma takmıştı. Dikkat ettiğimde yine pembe gül olduğunu gördüm. Bu bana verdiği üçüncü pembe güldü. " Ben seni çok özleyeceğim Atarlım o yüzden sen de beni özle demiştim. Her günüm seni özleyerek geçti, sen...