"Jeongin nasıl? Daha iyi oldu mu?"
"Evet, ailesinin yanında kalmaya başladığından beri iyi hissediyor. Toparladı sayılır." dedi Jisung, Minho'nun sorusuna karşı. Minho da başını onaylar anlamda salladı ve önündeki çorbadan bir kaşık daha aldı.
Gün içerisinde sevgilisiyle vakit geçirmek en sevdiği şeydi. Karşısında yanaklarını doldurmuş, sincap edasıyla yemek yiyen esmeri izlemek hoşuna gidiyordu.
Ancak kafasını karıştıran bir çok şey vardı. Özellikle Jisung'un ruh haliyle ilgili. Güzeli, alınganlığı artırmıştı. Bazı şüpheleri vardı, sormaya çekinmese içi rahatlayacaktı belki de...
"Sen nasıl hissediyorsun peki bebeğim?" Jisung ağzını yuttuğunda dudaklarını büzmüştü. Minho bunu hep sorardı. Aralıksız her gün nasıl hissettiğiyle ilgili fikir sahibi olur ve ona göre planlar hazırlardı birbirleri için. Bu konu da ne kadar minnettar olsa yeriydi.
Dışarıdan fazla umursamaz ve çevresini alaya alan bir tip olarak görünse de özünde fazla detaycıydı. İnsanları fazla izler ve gözlemlerdi. Ne kadar hukuk tutmadığı için psikoloji yazdığını söylese de Jisung buna katılmıyordu. Psikoloji alanında başarılı olacağına sonuna kadar emindi.
"Bilmiyorum... Karıştı biraz her şey."
"Oh, bir sorun varsa anlatabilirsin." Derin bir nefes verdi, Minho'nun kendi tabağındaki eti önüne koymasını izledi.
"Annem dün benden özür diledi."
Cevap olarak kesinlikle beklenmedikti. Jisung'un annesinde major depresyonu ilk gören kişi Minho'ydu. İlişkilerinin başlarında ne kadar Jisung ailesi hakkında yalan söylese de kötü bir kavga sonucu gerçekler açığa çıkmıştı. Pek hoş olmayan konular dönmüştü aralarında.
Ancak sonunda konuşup çözmüşlerdi, neden yalana başvurduğunu sormuştu Minho. Jisung ise sadece onun gözünü boyamak ve huzurlu gözükmek istemişti. Yargılamazdı, garipsemezdi, dışlamazdı. Bunları biliyordu. Ama yine de kuvvetli aile bağlarını hep istemişti. Bunu da yalan söyleyerek elde edebileceğini sanmıştı.
Zaten insanlar hep gerçekleri saklamak için yalan söylemez miydi?
"Bu zamana kadar sana kötü davrandığım için özür dilerim oğlum, dedi. Yıllardır bana bir kez olsun oğlum dediğini duymadım." dedi ve histerik bir gülüş sundu. "Ben ise affettim onu. Bunu söylediğimden beri, karşılıksız sarılmasını aldığından beri düşünüp duruyorum. Yalan söyledim, asla affedemem ki onu. Nasıl unuturum bana dediği onca sözü, nasıl unuturum gecelerce beni ağlatmasını, nasıl affedebilirim onu ben Minho?"
Titreyen sesiyle konuşmasını durdurmuştu. Artık başı ağrıyordu. Annesinden hala daha nefret ediyordu, hala daha sinirliydi ona.
Ama gözleriyle görüyordu, o pişmanlık o keder. Adeta annesinin bedeninde hayat bulmuştu. Annesi ise aylardır zihni içinde ölümden dönüyordu.
Alkolden başını kaldıramadığı bir gece oğlu sırtındaki gitarla girmişti salona. Koltukta uyumamasını, yatağına gitmesini söylemişti ama duymazdan gelmişti. Onu dönüm noktasına sokan bir hareket yapmıştı ki ilk defa o ölümlerden birini yaşamıştı.
Örtülerden birini bulduğu gibi annesinin bedenine örtmüştü genç oğlan. Ardından dalmış ve kendini onu izlerken bulmuştu. Neden böyle oldu ki anne, diye mırıldanmıştı annesinin duyduğundan habersiz. Neden beni yalanların arkasına saklanmaya maruz bıraktın,
Oğlu ne zaman bu kadar büyümüştü?
İlk emeklemeye başladığı zamanı dahi hatırlamıyordu. İlk kelimesini, ilk gülüşünü, ilk karnesini... Sadece geçmişi değil. O şimdiyi de unutmuştu. Jisung en son ne zaman ona günaydın demişti ki? En son ne zaman kavga etmeden konuşmuşlardı, en son ne zaman öpmüştü oğlunun tatlı yanaklarını, ne zaman okşamıştı başını?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
verbatim // hyunin
FanfictionHwang Hyunjin, gece bardan ayrılıp evine dönerken yolda gördüğü sarhoş çocuğun hayatında bazı şeyleri değiştirebileceğini tahmin etmemişti. TW! Ed ● Bu kurgu fanfiction (hayran kurgu) kategorisine girmekle birlikte gerçek hayatla bir bağlantısı bulu...