Bölüm 4

729 79 9
                                    

"Öptü mü? Tanrı'm tam bir love adam ya."

"Sus... Hatırladıkça heyecanlanıyorum." Jisung, kızaran yanaklarına ellerini koyduğu sırada ona bakarak gülüyorduk. Minho Hyung'la aralarındaki meseleyi halletmişlerdi, artık ilişkilerinin eskisine göre daha güçlü bir hal aldığı belliydi. Bunu, çimenlerin üstüne serdiğimiz örtüde huzurla oturmasından anlayabilirdiniz.

"İlk defa böylesine ciddi bir ilişki kurdun yalnız, nasıl bir his?" diye sordu Seungmin, önündeki kağıtları düzenlemeye devam ederken.

"Size bir şey diyeyim mi? Hayatımda tattığım en güzel duygu olabilir. Evet, birileriyle takılmak falan da güzeldi. Rahattı kafam ama bir belirsizlik vardı işte. Bunalıyordum o durumda. Düzenli ilişki insanıyım ben kardeşim, gerisi fasa fiso."

Gerçekten öyle olmalıydı. Uzun zamandır onun böylesine mutlu bir dönemine şahit olmamıştım. Minho Hyung, tanıdığım en kıl adamdı ancak Jisung'a iyi hissettiriyordu. Gerisi önemli değildi.

Onların sohbetlerine kulak vermiş bir şekilde önümdeki çizim defterindeki taslağı düzenliyordum. Derslerimizin bugünkü hafifliğinden yararlanmış kendimizi bahçeye atmıştık. Soğuk ne kadar kendini yüz göstermeye başlasa da tepemizdeki güneşin varlığı bizim için yeterdi.

"Efendim ağabey?" Seungmin çalan telefonunu açıp kulağına götürdü, Changbin Hyung aramış olmalıydı. Tabii bunu fark eden Jisung asla rahat durmamış ve açmıştı o ağzını.

"Ne? Felix, Changbin Hyung'un memelerini çok mu beğenmiş? Ne? Bir daha mı avuçlamak istiyo-" Patlattığım büyük kahkahaya karşın Felix adeta kıpkırmızı kesilmişti. Jisung'un ağzını sıkıca kapattı ve şiddetini ondan esirgemedi.

Seungmin, gülmemek için büyük bir çaba sarf ederken ağabeyine cevap vermeye çalışıyordu. En sonunda telefonun kapanması Felix'in küfürlerinin bahçede yankılanmasına sebep olmuştu.

"Senin ben amına koyayım, orospu çocuğu! Ne yapıyorsun ya?"

"Harbi Jisung, abartsaydın biraz daha." Utancından yerin dibine girmiş olan Felix ağlama eşiğinde bir şekilde Seungmin'e yaslandı

Jisung hep böyleydi, rastgele ve düşünmeden hareket etmesi zaman zaman başına bela açsa da umursamazdı. Özellikle rezil rüsva davranışları bizi de etkiliyordu ancak dünya yansa umurunda olmazdı bu piçin.

"Zaten yüz yüze dahi gelemiyorum onunla. Aynı fakültede olmamız benim için işleri daha çok zorlaştırıyor. Kafayı yiyeceğim!"

"Konuşsana onunla oğlum, o ki ne hallerini biliyordur. Bunun için niye utanıyorsun ondan?" Gülmemi bir şekilde durdurup onu teselli etmeye çalıştım. Ancak gerçekten öyleydi. Changbin Hyung'la daha yakın olduğumuz çocukluk ve ergenlik zamanlarımız eminim ki daha kötüydü.

"Ne diyeceğim tanrı aşkına? Memeni avuçladığım için kusura bakma Hyung falan mı? Rezalet, tümüyle rezillik! Ağlayacağım..."

"En azından kendini böyle yiyip bitirmez ve açıklamış olursun. Sarhoş olduğunu o da biliyordu."

Bir şekilde onu Changbin Hyung'la konuşmaya ikna etmiştik ve uykularını kaçıran bu anıyı ört pas etmesine teşvik etmiştik. 

Günün ilerleyen saatlerinde kalan derslerimize girdik. Çocukların her birinin benden önce dersleri bittiğinden eve tek başıma ilerlemeye başlamıştım. Ne kadar sırtımda hissettiğim sızı beni zorlasa da...

Bugün Seungmin iyi olup olmadığımı sormuştu.

Rengimin yerinde olmadığından ve yorgun gözüktüğümden bahsetti.

verbatim // hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin